AFRİKA'DA TÜRK OKULLARI- SİYAH AFRİKA'YA ANADOLU'DAN DESTEK
Bu seyahatte gördüğümüz Türk okullarının en etkileyici olanı Cape Town Star International School idi. 1999 yılında kurulan okul, öğrencileri yuvadan alıp liseden mezun edecek kapasiteye sahip.
Sınıfları, spor olanakları ve diğer tesisleriyle Cape Town'a yakışan bir okul. Koridordan geçerken askıların üzerine yazılı olan öğrenci isimlerini not ettim: Raees, Miguel, Uthmaan, Abraar, Zoe, Muazzam, Aaaliyah, Saarah, Yusrah, Sakeen, Fareed, Aqeelah, Aqeel, Laeeq, Muzair, Riyaadh, Monia, Shaquel, Kayla, Ammaarah, Tasleem, Furkan, Fatimah... İsimler, okulun çokkültürlü niteliğini yansıtıyordu.
GAC-Türkiye arasındaki ticaret hacmi giderek büyüyor, fakat potansiyelin çok altında. GAC başkenti Pretoria'daki büyükelçiliğimizin ticaret müşaviri Ali Toptan Bey'den edindiğim verilere göre durum şöyle: 2000 yılında 240 bin dolar düzeyinde olan ticaret hacmi 2006'da 2,2 milyara ulaşarak, 6 yılda 10 kattan fazla arttı. Güney Afrika'dan başlıca altın ve taşkömürü ithal ederken, akaryakıt, otomobil, beyaz eşya ve kağıt ürünleri ihraç ediyoruz. Ne var ki ticaret dengesi sürekli olarak aleyhimize gelişmekte. Oysa 10 milyon dolayındaki yüksek alım gücüne sahip nüfusuyla GAC Türk işadamları için çok cazip bir pazar. Coğrafi uzaklık ve GAC'ın uyguladığı % 5-40 aralığındaki gümrük vergileri ticaretimizi engelleyen başlıca etkenler. 2010 yılına kadar AB ile GAC arasında ticaretin serbestleşmesi, gümrük birliği nedeniyle ihracat imkanlarının artması imkanını getirecek. 2003 Mart ayında THY'nin İstanbul-Joburg-Cape Town seferlerine son vermesi, kargo taşımacılığında maliyetleri yükseltmiş ve ticari ilişkileri sınırlandırmış. GAC'da kömür çıkarıp Türkiye'ye gönderen Sumo şirketinin yöneticileri Şemsettin Çalışkan ve Vuslat Bayoğlu beylere göre, ticaretin artması için daha çok çaba harcanması gerekiyor. Bu arada, Türkiye'de iş bulmakta güçlük çeken jeoloji, metalürji ve maden mühendislerine GAC'da büyük talep olduğunu söylediler. Hiç tecrübesi olmayanlar ayda 1.500 dolar, 5 yıllık tecrübesi olanlar 4 bin dolar aylıkla iş bulabiliyormuş.
O akşam Horizon International High School'a yapacağımız ziyaretten önce 1908-15 yılları arasında burada Osmanlı Devleti'nin konsolosluğunu yaparken, 46 yaşında iken vefat eden Muhammed Remzi Bey'in kentin merkezindeki Braamfonten mezarlığında bulunan kabrini ziyaret ettik. Osmanlı'nın bundan yüzyıl önce Güney Afrika'ya ilgi duyması ilginçti.
Soweto ziyareti
İstanbul'a dönüş yolunda Joburg'da bir gün daha geçirdik. Mandela'nın doğup büyüdüğü 1 milyon 300 bin nüfuslu Soweto'yu (South Western Township'in kısa adı) gördük. Belediye başkanını, ırk ayrımına karşı mücadele ettiği için 1976-85 arasını hapiste geçiren Patrick Lephanya'yı ziyaret ettik. Anlattıkları sarsıcıydı: Halkın büyük çoğunluğunu eğitimsiz, dolayısıyla sabit iş bulması imkansız siyahlar oluşturuyor. Ortalama gelir 200-250 dolar düzeyinde. Nüfusun yaklaşık dörtte biri evli olmayan anneler ve çocuklarından oluşuyor. İşportacılık ve muhtelif küçük hizmetler esas geçim kaynağını oluşturuyor. Eroin ve kokain tüketimi artıyor. AIDS ve kalp hastalıklarından ölenlerle nüfus giderek azalmakta... Soweto'da büyük yoksulluk ve yoksunluk var, ama yine de Nairobi'nin Kibera'sı ile karşılaştırıldığında mürefah sayılabilir...
Lephanya, ırk ayrımına karşı siyasi mücadele dönemiyle ilgili anılarından da söz etti. ANC'ye mensup gençlerin beyazlarla müzakere ve uzlaşmaya kesinlikle karşı olduklarını; fakat Mandela'nın büyük otoritesiyle onları ikna etmeyi başardığını ve ırk ayrımından demokrasiye evrimci yoldan geçişi mümkün kıldığını anlattı. 29 Ocak günü sabah erkenden GAC'ın Hint Okyanusu kıyısındaki ikinci büyük kenti, güney yarımkürenin en büyük limanı, yaklaşık 4 milyon nüfuslu Durban kentine uçtuk. Gandhi'nin Güney Afrika'daki yıllarının büyük bölümünü geçirdiği Durban, bitki örtüsü ve havasıyla tam bir Akdeniz kentini andırıyor. Ocak sonunda Nairobi ve Joburg'da 24-25 derece olan ısı burada 29-30 dereceye yükseldi. Kuru havanın yerini, nemli bir hava aldı. Otele yerleştikten sonra kentin bir miktar dışındaki Star Educational Trust/Yıldız Eğitim Vakfı tarafından işletilen "Star College/Yıldız Koleji" adlı Türk lisesine ulaştık. Giriş kapısında duran okul armasının altında Türkçe olarak "Akıl, beden ve ruh" yazıyordu.
Bizi Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi matematik bölümünden mezun bir genç olan Okul Müdürü Faruk Türkmen ve yine hemen hepsi Türkiye'nin önde gelen üniversitelerinden mezun genç öğretmenler karşıladı. Güney Afrikalı öğretmenlerin bazılarıyla da tanışma fırsatı bulduk. Okulun ağaçlarla kaplı, yemyeşil avlusunda hazırlanan öğlen yemeğini yerken Faruk Bey, bize okulun öyküsünü anlattı. Daha önce İngilizler tarafından işletilen okul, 1997'de vakıf tarafından satın alınmış. 200 dolayında siyah, melez ve Hint asıllı öğrencinin okuduğu lisede öğrencilerden yılda 2.000 dolar civarında ücret alındığını, ücret gelirlerinin % 10'uyla burs verildiğini öğrendik. Bir grup öğrenciyle sohbet ettim. Okulda verilen eğitimden ve öğretmenlerden ziyadesiyle memnun olduklarını; spor imkanlarının biraz kısıtlı olmasından başka bir kusur bulmadıklarını söylediler.
Okul ziyaretinden sonra yine minibüse binip "PheZulu Safari Park"ına yollandık. Bu tabiat parkında önce 102 yaşında, 4,5 metre boyunda ve 600 kg ağırlığındaki yaşlı timsah Junior ile eşi 60 yaşındaki Juliette'i ve çocuklarını ziyaret ettik. Sonra temsili bir Zulu köyünde, Zulu kabilesinden kızlı erkekli gençlerin sergilediği danslı şarkılı gösteriyi izledik. Gösteri, Zulu kabilesinden gençlerin nasıl tanışıp anlaştıkları ve köyün büyücüsünün uygun görmesi üzerine evlendiklerini anlatıyordu. Gösteriyi izlerken kendimi Zulu yaşamına öylesine kaptırdım ki, gösteriyi sunan gençlerin işleri biter bitmez modern giysilerine bürünüp şehre gitmek üzere otomobillerine atlamaları bana bir an için inanılmaz göründü. 31 Ocak günü yine sabah erkenden, bu defa dünyanın incilerinden biri olan, Afrika kıtasının güney ucunda, Atlantik ve Hint okyanuslarının buluştuğu yerde duran kente doğru yola çıktık. Pırıl pırıl güneşli ve bulutsuz bir yaz sabahı, dillere destan Masa Dağı'nın (Table Mountain) üzerinden uçarak Cape Town'a indik. Yaklaşık 4 milyon nüfuslu, Western Cape eyaletinin başkenti olan Cape Town'da bir milyona yakın genellikle Hindistan, Malezya ve Endonezya kökenli Müslüman yaşıyor. Malezya ve Endonezya kökenlilerin tarihi 17. yüzyılda buraya Hollandalı sömürgeciler tarafından getirilen kölelere dayanıyor.
Gemerek'ten Cape Town'a...
GAC'daki en başarılı Türk işadamlarından biri olan Levent Şenol Bey bizi evinde ağırladı. Masa Dağı'nı ve Atlantik Okyanusu'nu cepheden gören görkemli villasında kahvaltı sırasında Levent Bey yaşam öyküsünü şöyle anlattı: "Sivas'ın Gemerek ilçesinde doğdum. Ailem Çerkes kökenlidir. Lise 1'e kadar okuyabildim. Sonra Suudi Arabistan'daki bir Türk inşaat firmasına satın alma şefi olarak girdim. 1985-89 arasında dört yıl orada çalıştıktan sonra, rahmetli olan bir arkadaşımın çağrısı üzerine Cape Town'a geldim. II. Abdülhamid'in, Müslümanlar arasında çıkan bir ihtilafı çözmek üzere buraya gönderdiği Kadı Ebubekir Efendi'nin efradından olan eşimle tanışıp evlendikten sonra buraya yerleşmeye karar verdim. Hedefim bir iş kurmaktı. Önce Türkiye'den deri eşya, burada çok kullanılan eşarplar, sonra battaniyeler getirmeye başladım. Çok para kazanınca, battaniye üretimine başladım. Bugün entegre battaniye fabrikası sahibiyim. 400 dolayında işçi çalıştırıyor, komşu ülkelere ihracat yapıyorum. Türkiye'den akrilik elyaf ithal ediyorum. İşlerim çok şükür, çok iyi. "Levent Bey, GAC'da asgari ücret olduğunu, fakat vergi ya da sosyal sigorta primi ödenmediğini, enerjinin ucuz olduğunu, dolayısıyla yatırıma çok elverişli bir ortam bulunduğunu anlatıyor. İlgilenecek Türk yatırımcılara, uzaktan kumanda ile iş yapılamayacağını, buraya yerleşmek ve pazarlama becerisine sahip olmak gerektiğini söylüyor.
Sonra bu seyahatte gördüğümüz Türk okullarının belki en etkileyici olanına, Star International Primary and High School'a yollandık. Okulun müdürü, ODTÜ'de biyoloji okumuş genç bir öğretmen olan İlhami Demirtaş, bize okulu baştan aşağı gezdirdi ve öteki öğretmenlerle birlikte ayrıntılı bir brifing verdi: 1998'de GAC'da ilk açılan Türk okulu olan Star International'da bugün 250 dolayında öğrenci okuyor. Çoğu Hıristiyan melez, yarıya yakını Asya (Endonezya) kökenli Müslüman ailelere mensup. Karma öğretim yapılan okulda kız öğrencilerin oranı % 40 dolayında. GAC'da üniversiteye girebilmek için 11 resmi dilin en az ikisinden sınav vermek zorunluluğu olduğu için Star hem İngilizce hem de Afrikaans dilinde öğretim yapıyor. Öğrencilerden alınan ücret ilköğretimde 1.500, lisede 2.000 dolar dolayında. Bütün okullar gibi Star da devletin öğrenci başına 250 dolar dolayındaki mali yardımından yararlanıyor.
"Ubuntu": Ahlâkî değerler
Yurtdışındaki bütün Türk okullarında olduğu gibi burada da yalnızca fen dersleri ve (seçmelik ders olan) Türkçe, Türkiye'den gelen öğretmenler tarafından, öteki dersler çoğu hanım yerli öğretmenler tarafından veriliyor. GAC okullarında din ya da din bilgisi dersi verilmiyor, ama yurttaşlık bilgisi okutuluyor. "Ubuntu" yani sahip olunması gereken değerlerin ele alındığı yurttaşlık dersinde yıl boyunca işlenen konular şöyle sıralanıyor: Sorumluluk, sorumlu davranış, sorumlu çalışma ahlakı, hoşgörü, bağışlayıcılık, işbirliği, kendine saygı, aileye saygı, topluma saygı, ülkeye saygı, dürüstlük, güvenilirlik, hesap verme, iyiyi düşünme, sebat, şefkat, dayanışma... Bu dersin sorumlusu olan yerli öğretmenlerden Bay Boonzaaier, öğrencilere birbirlerinin inançlarına saygılı olmalarını sağlamak için okulda mevcut bütün dinler hakkında az da olsa bilgi verildiğini anlattı. Ve şöyle dedi: "Evet, çocukların biraz kafaları karışıyor, yeterli de olmuyor, ama anayasaya uymak zorundayız..." Yurttaşlık dersi yanında, Afrika'da hayati bir konu olan cinsellik konularının işlendiği bir "yaşam" dersi verildiğini de öğrendik.
GAC'da tümüyle dini okullar var. İslami okulların yöneticileri önceleri Star yöneticilerini "Müslümanları laikleştiriyorsunuz!" diye eleştirmişler; fakat sonradan laik eğitim verilmesinin doğru olduğunu kabul etmişler. Şimdilerde "Haklısınız; çünkü artık dünya küçülüyor, insanların birbirlerini tanıması gerekiyor." diyorlarmış. Demirtaş, GAC yönetiminin, yakın geçmişe kadar geçerli olan apartheid rejimi hatırlanacak olursa ayrımcılık konusunda haklı olarak büyük bir duyarlılık gösterdiğinin altını çizdi. "Burada din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapılan okullar hemen kapatılır." dedi. Demirtaş, Türkiye'ye ilgi konusunda şunları söylüyor: Galatasaray futbol takımını ve Hasan Şaş'ı tanımayan çok az... (Öğretmenlerin çabasının sonucu olmalı...) Müslüman öğrenciler daha ilgili. "Türkiye niye AB'ye girmek istiyor?.. Hrant Dink neden öldürüldü?.. Cumhurbaşkanı kim olacak?" gibi sorular soruyorlar. (İşte size küreselleşme!)