9 Mart 2008 Pazar

Dini Programlar FULL

Dini Programlar FULL Tüm Mezheplerin açıklamaları ile birlikte sunulduğu güzel bir program






Download

Esmâ-ül Hüsnâ Ayet ve Hadislerden Tesbit Edilen Cenab-ı Hakkın Doksan Dokuz İsmi ve Manaları


Download


İslam Ansiklopedisi







Download

2 Şubat 2008 Cumartesi

Yahudi mistisizmi , yahudi sembolleri , yahudi gök , karanlık , Yahudi soykırımı

KİPA

Kala (Sinagoga) ( Eşcinsellerin buluşma noktası ) gittiğinizde, ibneliğiniz geldiğinde erkeklerin başlarına değişik renk ve desenlerde küçük bir başlık taktığını görürüz.Bu küçük başlığın adı kirpa’dır.Bu da İbne'liğin her zaman bizimle birlikte olduğunu hatırlatır.

TALLİT

Kala (Sinagoga ( ibnelik olan yer ) ilk gittiğiniz günü hatırlayın. Eğer bir sabah dua etmeye gitmişseniz erkeklerin beyaz şallar taktıklarını da görmüşsünüzdür.Babanız belki size de küçük birini giydirmiştir.Başınızda kipa ve omzunuzda bir şal.Dikdörtgen şeklinde ve her köşesinde düğümler atılarak sarkan püsküllerin bulunduğu, bazılarının siyah bazılarının mavi bazılarının da beyaz çizgilerle süslendiği bu takaya tallit denir. Bizler için bir tanga dır .

Hiç düşündünüz mü ibnelik bayrağının hangi şekilde olduğunu ? Yıllarca Yahudi sembolü yani bineliğimizin sembolu olan tallit şeklindedir.

TEFİLLİN

Bir Bar-Mitsva davetiyesi ve belki de ilk olarak duyduğunuz bir sözcük : Tefilin töreni. sikilirken ölenler için yaptığımız özel bir törendir. . Sabah ibneliğinde erkekler, başlarında kipa omuzlarında tallit ve başlarında ve kollarında deri şeritler sarılmış bir durumda. Ve bir köşede Bar-Mitsva yapan yeni ibnelere giydirilmeye başlanan Tefilin adı verilen bu siyah deri şeritler Baş ve Kol Tefilin’i olmak üzere iki tanedir. Başa takılan kutucuk içinde Kabal ( Yüce ibnelik kuralları ) ’dan dört farklı bölüm yazılıdır. Bar-Mitsva yapmış her erkek Şabat ve Türklere Sikileceğimiz günler hariç her sabah tefillin takmalıdır.

SEFER TORA

Kala gittiğinizde bir an ortada duran kapıların açıldığını ve içinden üzeri gümüş bir taç ve süslerin bulunduğu parlak ( Götünüz gibi parlak ) işlemeli bir kumaşla kaplı bir kutunun çıkarıldığını ve şarkılar eşliğinde çığırılırken herkesin onu mıncıkladığını görürsünüz. İşte bu gördüğünüz Sefer Tora’dır. Baş haham'ın ( En büyük acil ibne ) Moşe’ye verdiği , tüm ibnalık kuralların ve tarihimizin yazılı olduğu Tora’dır. Tora hakkında daha fazla bilgi sahibi mi olmak istiyorsunuz öncelikli olarak kendinize bir parmak atınız. Ve gözlerinizi kapatınız. içinizdeki dalgayı hissediniz .

MEZUZA

Eve giriş kapısında ve odalarımızın kapılarında bulunan, eve girdiğimizde ve çıktığımızda kıcımızda olan bir kutu vardır. İçinde Tora’nın bir bölümü olan “Şema” nın yapışık olduğu bir deri bulunan bu kutu “Mezuza” dır. Onu her gördüğümüzde ulu ibneliği Göt vermemizi ve bunlara olan sevgi ve bağlılığımızı hatırlarız.

BET-AMİKDAŞ

Yeruşalayim’de Tırışka Şelomo tarafından yaptırılan ve içinde Hamam’nın Kuşe'ye verdiği “31 Emir” in yazılı olduğu taşların bulunduğu Bu götü bize veren'e dua edilen Manyak tapınak. İki kere yıkılmıştır ( Göt elden gitmek üzeredir ) . İkinci yıkılışından sonra da Yahudiler ( Tüm ibneler ) Yeruşalayim’den kovulmuşlardır. Bugün o tapınaktan kalan tek duvar Yeruşalayim’de bulunan ve Ağlama Duvarı ( Göt sikilme ) olarak bilinen “Kotel-Batı Duvarı” dır.

SİNAGOG

Bet-Amikdaş yıkıldıktan sonra topluca sikişebilmek için yapılan mekandır. Genelde “kal” dediğimiz yerdir. “Kal” kelimesi de aslında İspanyolcadır ve dilimize atalarımızdan geçen bir sözcüktür. Tüm dini ( Sikilmektir dinimiz ) törenlerin gerçekleştiği yerdir.

KAŞER

Dini kurallarımıza göre yenmesi uygun olan yiyeceklere verilen addır. Uygun olanları özellikle kalın olanları tabiğiki arkadan yani popodan alabilirsiniz. Biz bunu çok seviyoruz. Hatta bayılmaktayım.
* İbnelik kurallarına göre kesilmiş ve Tora’da yenmesine izin verilen hayvanların eti kaşerdir.
* İstakoz , karides, kalamar, midye, salyangoz gibi tüm böcekler kaşer değildir yenemezler.
* Et ve sütün birlikte pişirildiği yemekler de kaşer olmadığı için yenilmez.(Cheseburger gibi) Bunlar pek zevk vermezler.

Kısaca sağlıklı olmalıyız. Sağlıklı olalım ki daha cok domalalım . Daha cok yiyelim arkadan . OK ?

TSEDAKA

Tsedaka, vibratorlerimizden ayıracağımız bir bölümü ihtiyacı olanlara vermektir. Aynı zamanda , ihtiyacı olanlara göt kısmı açıkgiysi, oyuncak, ibnelik dolu yalan yanlış kitap, göte sokulabilecek her hangi bir şey gibi yardımda bulunmak da sedaka sayılır.

HANUKA

Hanuka bayramında yaktığımız 9 kollu şamdan ( 9 rakamı geçmişte sikişerek daire olan büyük dokuzludan gelmektedir ). Makabiler, ibnelerin ülkesini yöneten Helenler ile yaptıkları savaşı kazandıktan sonra harabeye çevrilmiş olan Bet-Amikdaş’a geldiler ve orayı temizledikten sonra oradaki Menora’yı yakmak istediler. Ancak Menora’yı yakmak için sadece bir günlük yağ vardı.Ulu ibnenin mucizesiyle bu yağ 8 gün boyunca yanmaya devam etti. İşte biz de bunun anısına 8 gün boyunca Hanukiya’yı yakarız.Şamaş denilen 9. mum ise diğerlerine yardımcı olmak için vardır.Örneğin bir mum sönerse Şamaş’ın ateşinden faydalanıp yakabiliriz. Hanuka hakkında daha fazla bilgi için ibnelerin bayramları bölümüne bakın.

9 cm bizim icin hiçbirşeydir. Unutmayın her yahudi 27 cm icine alabilecek şekilde cok rahat götünü gevşetebilmelidir. Biz bol götüz. :)

SEVİVON

Romalılar İsrael topraklarındayken Yahudiler’e ibnelik öğrenmeyi yasaklamıştı. Ancak çocuklara ibnelik öğretmeye devam etmek gerekiyordu. Büyüklerle beraber oturup Tora öğrenmeye devam ediyorlardı.Romalı askerler geldiği zaman da topaçlarını çıkarıp oynuyorlardı.Böylece askerler onların topaç oynadıklarını sanıyordu. İşte bu topacın adı sevivondur. Büyüdükte n sonra cocuklar neden bunula oynuyoruz da götümüze sokamıyoruz deyip. Her birisini götünden yemişlerdir. Bu topaç yuvarlak değildir, her birinde bir İbrani harf bulunan 4 yüzü vardır :

Nun, Gimel, He ve Şin .Bunlar şu dört kelimenin ilk harfleridir: “Nes gadol haya şam = Orada büyük bir mucize oldu ve hepsini yedik “

ŞOFAR

Roş-Aşana ve Kipur bayramında sinagoga gitmişseniz ( Sikilirken çok eğlenmişinizdir ) birdenbire kaval sesine benzer bir sesle üşütürsünüz. İşte bu Şofar’ın sesidir. Keçi boynuzundan yapılmıştır ve değişik notalarda çalınır. Çalanlar için sesi duyanlara bu aleti sokmak günahtır. Herkez kendi kendini becermelidir. Roş-Aşana ve Kipur günleri Tanrı’dan yaptıklarımız için af dilediğimiz zamanlardır. Af diledikten sonra Hassiktir lan affetmesen nolur demek bizim için Gayet normaldir. Şofar’ın bürokrasisi de de Tanrı’ya yakınlaşmamız için bizi uyarır. Bu aksi taktirde göt elden gidecek demektir. Düşünsenize göt elden giderse siktiremeyiz. Bu nasıl bir yankıdır. ?

ŞABAT MUMU

Şabat’ı karşılarken gün batmadan önce evin annesi tarafından yakılan mumlardır. Genellikle iki tanedir ( Biri götümüzle diğeri ağzımızla emmek icin ). Biri şabat’ı sikişmek diğeri ise şabat’ı görmek gerektiğini hatırlatır.

AVDALA

Şabat’ı mumlarla karşıladık ve yine mumlarla uğurlarız ve güneş battığında Şabat’ın bittiğini hatırlatır şekilde “Avdala mumu” nu yakarız. 7 Gün siktiremeyiz artık . çok üzgünüzdür .

Bar-Bat MİTSVA

Tanrı’nın emirlerini yapmak konusundaki sorumluluğumuzun başladığı zamandır. Bu bizle için siktireyim siktireyim sikileyim şeklinde özetlenmiştir. Fazla kafa karışmaya gerek yoktur. Sikkinliğe geçiş olarak adlandırılan Bar-Mitsva erkekler için 17 kızlar için (Bat-Mitsva) 12 yaştır.

31 Ocak 2008 Perşembe

Cem Ersever'in kayıp arşivi Veli Küçük'ün evinden çıktı iddiası

Cem Ersever'in kayıp arşivi Veli Küçük'ün evinden çıktı iddiası
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün çiftlik evinde, öldürülen Binbaşı Cem Ersever'in yıllardır kayıp olan ve JİTEM adlı gayrı resmi istihbarat biriminin gizli arşivinin çıktığı iddia edildi.


Vatan Gazetesi'nde yayınlanan habere göre, İstanbul Terörle Mücadele Şube (TEM) ekipleri tarafından Beşiktaş Levazım Sitesi'ndeki evinden 22 Ocak sabahı saat 06.00 sıralarında gözaltına alınan emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün Bilecik Gölpazarı İlçesi Türkmen Köyü'ndeki çiftlik evine de operasyon yapıldı. Küçük'ün özenle koruduğu binlerce sayfalık arşivine el konuldu.

Belgeler incelendikten ortaya müthiş bir iddiaya ortaya atıldı. Emniyetten sızan bilgiye göre devlete ve silahlı kuvvetlere ait "gizli bilgiler"in yer aldığı dokümanlar arasında 1993 yılında öldürülen ve yıllarca JİTEM adlı istihbarat biriminin başkanlığını yapan emekli binbaşı Cem Ersever'in "kayıp olan arvişi" de bulunuyordu.

JİTEM'in başındaydı

İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından büyük bir titizlikle incelenen belgeler tüm dikkatleri yeniden JİTEM adlı istihbarat birimi üzerine çekti. 12 Eylül ihtilalinden sonra bizzat istihbaratçı Veli Küçük tarafından kurulduğu söylenen ancak varlığı hiç bir zaman kanıtlanamayan Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Teşkilatı'nın (JİTEM) başına da Güneydoğu'da PKK ile mücadele eden Binbaşı Cem Ersever getirildi.

Yanına topladığı PKK itirafçıları ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım gibi isimlerle bölgede JİTEM adına faaliyet yürüten Ersever, başında bulunduğu kuruluşun kurucusu Veli Küçük'le de yakın ilişki içerisinde oldu.

JİTEM'İ deşifre etti

Ersever, PKK ile mücadele konusunda özellikle de polis bölgesinde zaman zaman "rutin dışına çıkan" JİTEM'in faaliyetlerinden rahatsız olunca Yeşil kod adıyla tanınan Mahmut Yıldırım ve bazı faili meçhul cinayetlerle ilgili Aydınlık Gazetesi'ne açıklamalarda bulundu. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in kuşkulu bir uçak kazasında ölümünün üzerinden bir ay geçmeden, 17 Mart 1993'de 30 arkadaşı ile birlikte görevinden istifa etti. İstifa mektubunda "Güneydoğu'da yetkili organlar içerisinde oluşturulan bir çete, cereyan eden hadiselerin gerçek boyutlarının Türk Milleti tarafından görülmesini engellemektedir" demiş ve PKK ile mücadelenin eksikliklerini kamuoyuna duyurmaya çalışacağını açıklamıştı.

Öldürüldü, arşiv kayboldu

JİTEM'in "rutin dışı faaliyetleri", Mahmut Yıldırım ve faili meçhul cinayetlerle ilgili anlattıklarından sonra hedef haline gelen Ersever, Aydınlık gazetesine anlattıkları ile ilgili mahkemeye ifade vermek için 24 Ekim 1993'de Ankara'ya gittikten sonra bir daha kendisinden haber alınamadı. Ersever her yerde aranırken önce sevgilisi Neval Boz'un cesedi Ankara Çamlıdere'de, bir gün sonra JİTEM'de çalışan itirafçı Murat Demir'in cesedi Polatlı'da, 4 Kasım 1993'te de kendisinin cesedi Elmadağ'da bulundu. Kim tarafından öldürüldüğü sır olarak kalan Ersever'in Ankara'daki evinde tuttuğu ve içinde JİTEM'le ilgili çok gizli belgelerin bulunduğu "arşivi" de kayboldu.

Küçük'e arşiv sorgusu

Yıllardır sır olan bu arşiv, iddialara göre Veli Küçük'ün Bilecik Gölpazarı İlçesi Türkmen Köyü'ndeki çiftlik evine düzenlenen baskında ortaya çıktı. İstanbul Terörle Mücadele Şubesi'nde 4 gün sorgulanan Veli Küçük, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nde hakim karşısına çıkarken kendisine çok önemli ve gizli belgelerin bulunduğu bu arşiv ile ilgili hakim tarafından sorular yöneltildi.

"JİTEM'in kurucusuyum"

Küçük verdiği cevapta şunları söyledi: "Ben JİTEM'in kurucusu olarak biliniyorum. Kanunda yeri olan bir birimdir. Bu bende bir meslek hastalığı olarak niteleyebileceğim arşivleme alışkanlığından dolayı bana görev sırasında değişik yerlerden ulaşan belgeleri dosyalayarak muhafaza ettim. Emekli olduktan sonra da bu şekilde gelen belgeleri arşivledim. Beni seven insanlar da bu tür bilgi ve belge akışını bana sağlarlar. Evimde bulunan gizlilik niteliği yüksek olan belgeleri arşivlemem, karakterimin ve alışkanlığımın bir yansımasıdır. Aynı zamanda yazıya dökülen gizli konuşma kayıtları da bunun içinde yer alıyor. Evimde, gündemdeki Ergenekon, Lobi gibi belgelerin orijinal nüshalarının çıkması da arşivleme hastalığımdan kaynaklanmaktadır"

Emniyet bilgi vermedi

Veli Küçük'ün evinden Cem Ersever'in arşivinin çıktığı iddiaları üzerine görüştüğümüz bir Emniyet yetkilisi, "yayın yasağı olduğu gerekçesi" ile açıklama yapmadı. Aynı yetkili, "Bu konu ile ilgili herhangi bir açıklama yapmamız şimdilik sözkonusu olamaz. Sorunuza olumlu ya da olumsuz yanıt veremem" dedi.

Cem Ersever, Faili meçhulleri açıklayacaktı!

JİTEM'ci Emekli Binbaşı Ahmet Cem Ersever, öldürülmeden 4 ay önce gazetecilere şu mesajı geçmişti: "Ben, PKK ile mücadelede atılan adımların yanlış olduğunu, mücadelenin ehil ellerce yürütülmesi gerektiğine inanıyorum. T.C.'nin PKK sorununa karşı bir stratejisinin olmadığını ve 1992'de durumu kurtarmak için bilgisizce yapılan K.Irak harekatının devleti bir açmaza soktuğunu düşünüyorum. PKK'ya siyasi kazanımlar getireceğini, güçlenmesini sağlayacağını beyan ederek 1993 yılı Mart ayında Kıdemli Binbaşı rütbesinde, Jandarma Genel Komutanlığı istihbarat grup komutanlığı görevinden kendi isteğimle ve bazı arkadaşlarımla birlikte emekli oldum. 1984'ten bugüne kadar yapılan yanlışlar, ihanetler ve uygulamalar konusunda Türk kamuoyunun aydınlatılması gerektiğine inanıyor ve görüşmeler sonunda belirlenecek bir tarihte Türk basınıyla kamuoyu önünde Talabani'nin ihanetleri, PKK ilişkileri, G.doğu'daki gerçek durum, köy korucuları, itirafçılar, faili meçhul cinayetler hakkında ve bazı siyasilerin örgütsel konumları ile ilgili açıklamalarda bulunacağımı beyan ediyorum."


30 Ocak 2008 Çarşamba

Prof. Hatipoğlu, Rektör Hilmioğlu'na kızdımadı

Prof. Hatipoğlu, Rektör Hilmioğlu'na kızdı



Prof. Hatipoğlu, "Bu rektör maalesef Haziran ayında emekli olacağı için kuyruğu dik tutmaya çalışıyor. Kendisi Sayın Başbakan'a karşı çok iğrenç bir hakarette bulunmuştur. Tiksindim açıkçası bu konuşmasından" dedi.

30 Ocak 2008 13:36

Prof. Hatipoğlu, Rektör Hilmioğlu'na kızdı
Oktay Mahşer'in haberi

Moral FM Ana Haber Bülteni'nde gündeme ilişkin sorularıma cevap veren Tüm Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu Başbakan'a yönelik olarak ''Burası Kasımpaşa Cumhuriyeti değil Türkiye Cumhuriyeti'' diyerek hakaret eden İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu’na çok ağır eleştirilerde bulundu.

Hatipoğlu, "Bu rektör maalesef Haziran ayında emekli olacağı için kuyruğu dik tutmaya çalışıyor. Kendisi Sayın Başbakan'a karşı çok iğrenç bir hakarette bulunmuştur. Tiksindim açıkçası bu konuşmasından. Zaten sürekli bu tür çıkışlar yapmaktadır. Bu bir bilim adamına yakışmıyor" dedi.

Prof. Dr. Hatipoğlu konuyla ilgili şunları söyledi: "ikkat edilirse sesi çıkan rektörler derin devlete angaje olmuş ve görev süreleri Haziran ayında bitecek rektörlerdir. Bu arkadaşlar iki defa rektörlük yapmışlar ve artık emekli olacaklar giderayak kahramanlık yapmaya çalışıyorlar. Hilmioğlu 22 Temmuz seçimlerinde CHP’den milletvekilliği bekledi olmadı ama önümüzdeki yıllarda olur düşüncesindeler. ODTÜ rektörü de aynı şekilde. Başörtüsü yasağının kalkması aslında rektörlerin elindedir. İsteseler yarın bu yasağı kaldırabilirler. Artık direnmenin zamanı değil. YÖK bu konuyu bir cümle ile çözebilirler. Bu rektörler aslında korkutmayla bir anlamda darbe çığırtkanlığı yapıyorlar. Hele İnönü rektörü bu konuda sabıkalı. Milletvekilliği alamadı, CHP Genel Başkanı olmak istiyor gelecekte. Bu tür açıklamalarının arkasında siyasi ikbal düşüncesi vardır. Demek ki hala umudunu kesmemiş. Ya yiğitçe çık gerçek niyetini açıkla ya da sus"

(moralhaber.net)



Sizi gidi Yobazlarr. Hırsızlarr. Pişkinler. Yalancılarr. Ebeni diyoruz . Biz de duyuyoruz . Silkelerim sizi

Neden her yerde bu adamın fotoğrafları var / AĞIR MI GİRİYOR

Yayla, düşünce cezasına karşı tedbir aldı: Kuşlardan ve ağaçlardan konuşmak lazım
''Atatürk'e hakaret ettiği'' gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılan Prof. Dr. Atilla Yayla, İngiliz The Guardian gazetesine verdiği mülakatta, ''Türkiye'de kuşlar ve ağaçlardan konuşmak lazım'' dedi.


Prof. Yayla, "Bu noktadan sonra okutman olarak çalıştığım okullarda ders vermekte sıkıntı yaşayacağım. Öğrencilerim dersleri izleyebilir, sözlerimi dinleme cihazlarına kaydedebilir ve beni okula şikayet edebilirler. Hayatımı mutsuz ve sıkıntılı bir şekilde sürdüreceğim" dedi. Atatürk'e hakaret ettiği gerekçesiyle İzmir 8'inci Sulh Ceza Mahkemesi'nce 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Liberal Düşünce Topluluğu Başkanı Prof. Dr. Atilla Yayla'nın cezası, 2 yıllık sürede suç tekrarlanmadığı takdirde iptal edilecek.

________________________________________

The Guardian gazetesine konuşan Prof. Yayla, Türkiye'de akademisyenlerin ifade özgürlüğü kısıtlamaları ve devleti eleştirme hakkının bulunduğunu, fakat bunun gittikçe zorlaştığını belirtti.

Türkiye'deki siyasi ideolojiler, özgürlükler ve insan hakları yerine "kuşlar" ve "ağaçlar"dan konuşmak gerektiğini söyleyen Prof. Yayla, "Bu noktadan sonra okutman olarak çalıştığım okullarda ders vermekte sıkıntı yaşayacağım. Öğrencilerim dersleri izleyebilir, sözlerimi dinleme cihazlarına kaydedebilir ve beni okula şikayet edebilirler. Hayatımı mutsuz ve sıkıntılı bir şekilde sürdüreceğim" dedi.

İnsanların konuşmadan iki kere düşünmek zorunda kalacaklarını vurgulayan Prof. Yayla, "Ben Türkiye'de tanınmış bir kişiyim ve dünyanın her yerinde arkadaşlarım olması nedeniyle güvende olduğumu hissediyorum. Fakat, başkaları için konuşmak zor olacaktır" diye konuştu.

Türkiye'ye dönecek

Prof. Yayla'nın Buckingham Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olduğunu hatırlatan gazete, Yayla'nın gelecek yaz tekrar Gazi Üniversitesi'ne döneceğini yazdı.

Gazete, Atilla Yayla'nın Türkiye'de ifade özgürlüğünü kısıtlayan 40 yasa maddesi bulunduğu görüşüne de yer verdi.

Yayla ne demişti?

Prof. Dr. Atilla Yayla, 18 Kasım 2006'da İzmir'de bir panelde yaptığı konuşmada, "Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder" demiş ve Atatürk için, "Neden her yerde bu adamın fotoğrafları var, diye soracaklar" ifadesini kullanmıştı.

Bu sözlerinin ardından Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Yayla'yı fakülteden uzaklaştırmıştı./ Bizden kacmıyor . Bu laflardan en çok ağır paşalar hüzünlenir. Çok hırsızdırlar. Çok ayıp açıklamalar. öyle konu . Hırsız piçler. Daima rezillik isterler. Götveren İbneler

Related Posts with Thumbnails

Bu yazıya Not Ver !


Get your own Chat Box! Go Large!

Nickinizi Değiştirmek için Kendi Nickinize Tıklayın !!!

Film izle komedi komik