2 Şubat 2007 Cuma

TUNUS MİLLİ KÜTÜPHANESİNDEKİ TÜRKÇE ELYAZMALARI

1574 tarihinde Sinan Paşa tarafından fethedilen ve 1881 yılında Fransız himayesine geçene kadar bir Osmanlı eyaleti olarak kalan Tunus’ta askerî, sosyal ve kültürel bir çok alanda Türk eser ve tesirlerine rastlanmaktadır. Bu eserlerin bir kısmını da Türkçe elyazmaları teşkil etmektedir.
Daha önce muhtelif yerlerde muhafaza edilen, günümüzde ise Tunus Millî kütüphanesinde bir araya getirilen elyazmaları arasında yaklaşık 130 kadarı Türkçedir. Bu eserlerin listesi daha önce Mehmet Şeker ve İ. Hakkı Mercan tarafından hazırlanmak suretiyle neşredilmiştir. (Mehmet Şeker-İ.H. Mercan, “Tunus Millî Kütüphanesindeki Türkçe Elyazmaları”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy.II, İzmir 1985, s.105-122) Sözkonusu listede eserler sırayla; Kuran İlimleri, Hadis İlimleri, Fıkıh-Kelam (Akaid) İlimleri, Tarih ve Kısas, Tasavvuf-Dua ve Meviza, Lugat ve Edebiyat, İlm-i Felek, Muhtelif İlimler, şeklinde konularına göre tasnif edilmiştir. Listede yer alan eserlerin kısa fiziki tavsifleri, kütüphane kayıt numaraları ve tespit edilebilenler için müellifleri verilmektedir. Keza yer yer eser hakkında bilgi bulunan kaynak ve katalog adları da kaydedilmiştir. Aşağıda yeri geldikçe temas edilecek bazı eksikliklerine rağmen çalışma kendi alanında önemli bir boşluğu doldurmuş ve konu üzerinde yeni çalışmalara zemin hazırlamıştır. 1996-97 yıllarında dört aylık bir süre ile bu ülkede bulunduğumuz sırada bizim de başlıca ilgi alanımız bu yazmalar oldu.
Öncelikle sözkonusu makaledeki listeyi kütüphanede mevcut yazmaların fişleriyle tek tek karşılaştırarak atlanmış Türkçe eser olup olmadığını kontrol ettik. Dile göre ayrı bir tasnif yapılmadığı için oldukça yorucu olan bu kontrol işlemi sonunda eldeki listenin eksiksiz olduğunu memnuniyetle müşahede ettik. Bundan sonra bu eserleri tek tek çıkararak kontrol ettik ve eldeki bilgilerin sıhhatini tevsik etmeye çalıştık. Bu çalışma esnasında kütüphanenin tamir servisinde olduğu için göremediğimiz bir kaç eser dışında diğerlerinin tamamını yeniden gözden geçirme ve bilgileri karşılaştırma imkanı bulduk. (Bu eserler listemizde * işareti ile gösterilmiştir.) Sözkonusu makalenin yazarları mevcut eserler arasında çok orijinal bir nüshaya rastlayamadıklarını belirtiyorlar. (A.g.e, s.109). Ancak biz koleksiyonun değeri hakkında bu kanaati paylaşamıyoruz.
Gerçekten bu kütüphanede gerek ünik oluşu gerekse içerdikleri bilgileri bakımından kültür tarihimiz için önemli bulduğumuz nüshalar mevcuttur. Esasen bu tebliğin amacı da sözkonusu eserleri araştırıcıların dikkatine sunmaktır.
Çalışmamızda evvelki makalede yer alan bilgilerle tekrara düşmemeye, dikkat edilecektir. Eserlerin fizikî tavsifinde teferruata kaçmamak için, cilt, varak ve ölçü bilgilerinden sarfınazar edilmiştir. Listenin konulara göre tasnifi yerine biz eser adına göre alfabetik bir sıralama yapmayı tercih edeceğiz. Tabiatıyla bir çok risaleyi ihtiva eden mecmuaları Mecmua başlığı altında vermeyi daha uygun bulduk. Bu birleştirmeden dolayı Listedeki eser sayısı önemsiz oranda azalmış bulunmaktadır. Bu azalma dışında Listede yer alan iki eser de bizim listemize alınmamıştır. Bunlardan biri l.118/6’da yer alan ve kayıt numarası bulunmayan Şamilü’l-luga isimli eserdir. Kütüphane kataloğunda 4841 numarada bu isimde Demirî’nin Arapça bir eseri çıkmaktadır. Dolayısıyla Listede bu konuda bir yanlışlık olduğunu sanıyoruz. Matbu olduğu için almaya luzum görmediğimiz diğer eser ise L.121-c’de yer alan Katip Çelebi’nin Cihannüma’sıdır. Arayanın daha kolay bulması için orijinal adı olmadığı hallerde eser adını Türkçe cümle yapısına uygun yazmayı tercih ettik. (Şerh-i Tuhfe-i Şahidî, yerine Tuhfe-i Şahidi Şerhi, gibi). Kimliğinden emin olduğumuz eserlerin başını vermeye de luzum görmedik. Ancak tam olarak tespit edemediğimiz yahut orijinal bulduğumuz metinlerin başından alıntılar yaptık. Sözkonusu çalışmadan bahsetmek gerektiğinde Liste kelimesinin kısaltması olarak (L) harfi kullanılacaktır.

1
AHTERî LUGATİ
Ahterî, Mustafa b. Şemseddin ( -968)
Nr. 12915, 444v., 23 st, Nesih 1131 H.
(Diğer nüshaları için bk. Kut, s. 326)

2
AYNI ESER
Ahterî, Mustafa b. Şemseddin ( -968)
Nr. 12001, 231 v., 7 st., Nesih, el-Hac Ali b. Mustafa 1059 H.
Eserin başında “Haza Kitab-ı Ahteri” kaydı var. Ancak nüsha yukarıdaki gibi başlamıyor. Üstte asli kelimeler ve altında Türkçe karşılıkları verilmiştir.
Baş (1b) ” âbâ ebâ ibâ ibtida ibka
Cem’-i âb, kamçı, nefret, işe başlama, paydaş kılmak

3
(AKAİD RİSALESİ, MANZUM)
Şamiî,
Nr. 13266/11, 126a-139a, 17st., Nesih
Manzum bir akaid risalesidir. Adına kaynaklarda tesadüf edemediğimiz Şamiî mahlaslı bir şairi aittir. Bu duruma göre bu akait risalesinin şimdilik orijinal olduğunu düşünebiliriz. Risalenin ilk beyitleri, onun kaç bahr ve fasla ayrıldığını belirtiyor.
Baş (126b) “Bism.
Hamd u şükr olsun kerim-i Zü’l celâle dâima
Kim ‘ademden var idüp kıldı bize lutf u atâ
.. .
Mübtediye hıfz âsân olmak içün nazm idüp
On bahr kıldum bi-avn-i Hazret-i Bâri Hudâ
127aBahr-ı evvelde kerim Zü’l-celâle hamd idüp
Sekizinde farz-ı mezkur beyân itdüm şehâ
Onıncı bahri tetimme kıldum zikr idüp
Herkese lazım olandan âhirin fasl-ı duâ
Keza anlaşıldığına göre Şamii 360 beyitten müteşekkil eserine kendi mahlasını vermiş (?)
On bahr kırk üç fasldur nazmımun mecmuası
Üçyüz altmış beyt ile hem mahlasumdur ism ana

137a Âsi-i müznib kulundur Şâmi-î bîçâre de
Âfv idüp isyanını fazlâ kerimâ seyyidâ
Şu beyit de ebcedle te’lif tarihini veriyor:
Ger hesabı ebced üzre ey ahi ‘add eyleyüp
Elli üçün tarh eylesen lafz-ı zafer tarih ola, 1128
Te’lif tarihine nazaran yaşadığı yıllar hakkında bir fikir sahibi olduğumuz yazar bu beyitle 360 beyti doldurmuş oluyor ve 137a’da yeni bir besmeleyle hac arzusunu izhar eden manzum bir sahife daha ekliyor.

4
BERNAMEC-İ TABUR,
İbn Namij
Nr. 634, 74 varak, 21 st, Mağribî hat
Askerî talim usullerine dair Arapça bir eserdir. Muhtemelen XVIII-XIX. yy. a ait olan (L) de de yer alan eseri buraya almamızın sebebi Türkçe bakımından önemi haiz oluşundandır. Gerçekten herbiri 10 alt maddeyi havi 150 maddeye ayrılan talim kitabında bir çok askeri tabir Türkçedir. Sondaki indekse göre eserdeki bölümler şunlardır:
1. Acele süratli 2. Kuçmayla (koşmayla?) 3. Dur 4. İleri yürümeli 5. Geriye yürümeli 6. Sağ yana yürümeli 7. Sol yana yürümeli 8. Başla ateş-Ateş kes 9. Nöbetçi üstine bölüği.. 10. Güçmayla bölüği vs. Eserde yer alan Türkçe askerî tabirlerden bazılarını konuyla ilgilenenlerin dikkatlerine sunuyoruz: Sıra-i üç, sıra-i dört, binbaşi, bölükbaşi, birinci cüvaşi, ikinci, üçünci, sağa, sola, kol (=tabur), bıçak, bölük, kılağuz, birinci bölük, birinci fırka, nöbetçi, nöbetçi üstine, sağ kol ağası, sol kol ağası vs.

5
BİDAATÜ’L-HÜKKAM Fî İHKAMİ’L-AHKAM
Hâcibzâde, Muhammed b. Mustafa b. Mahmud el-İstanbulî (-1100)
Nr. 9663, 5+57v., 19 st. Nestalik
Sakk-ı şeri örneklerini toplayan eser sondan epeyce eksiktir (Diğer nüshaları için bk. Karatay, c.1, s.107 ve Kut, s.46)

6
AYNI ESER
Hâcibzâde, Muhammed b. Mustafa b. Mahmud el-İstanbulî (-1100)
Nr. 12006, 257v. 21 st. Nestalik, İbrahim b. Hüseyin 1106 H.

7
CEVAHİRÜ’L-ESDAF
Nr. 11516, 272 v., 25 st., Nesih, Seyyid Receb el-Yabavi 996 H.
Karatay’ın bildirdiğine göre Kötürüm Bayezidin oğlu İsfendiyar Beyin (1392-1440) emriyle oğlu İsmail için yazdırılmış muhtasar bir Kur’ân tefsiridir (Karatay, c.I, nr.20). Aynı bilgi nüshanın 1a-1b arasındaki mukaddime kısmında da mevcuttur.

8
(CİFR VE DUA MECMUASI)
Nr. 9599, 227 v., 19 st. Nesih
Mecmuada karışık olarak muhtelif dua ve cifirler bir aradadır: Şerh-i dua-yı yeknam/ Şerh-i dua-yı Kadeh/ Fal-i Kuran/ Fal-i Cafer-i Sadık/ Sureler ve temin edeceği faydalara dair bilgiler/ Ebced hesapları/ Daireler vs.
77a-87b arasında “Şerh-i Rûznâme-i Şeyh Vefa “ risalesi kayıtlı.
Baş (77a) ”Elhamdulillahillezi rabbi’l-alemin.. bilgil kim.. bu risaleden ve bu ruznameden labüddür.. ”
Hâce ibn-i Abdi Halifenin şuhûr-ı kameriyyesi/ Burçlar, ay ve günlerin özellikleri/ Divname-i Süleyman aleyhisselam/ “Miftâh-ı kitab-ı Sâmur-ı Hindî” vs. Eserin son varakları ciltleme esnasında karışmışa benziyor.


9
(DEFTER-İ TAHRİR) *
Nr. 563/2, 120b-139a, St. muhtelif, Rıka

10
DEH MÜRG
Bikaroğlu Şemsî (?)
Nr. 11658/2, 156b-178a, 13st, Nestalik
Baş (156b) Ayet-i feth-i zaferdir ey hakim
Başla bismillahirrahmanirrahim
Eserin giriş kısmında şair az zamanda büyük işler başaran Sultan Selim için hayıflanıyor ve halen Sultan Süleyman devrini idrak ettiği için memnuniyet izhar ediyor:
158aGitdi ise nola ol şâh-ı cihan/Bâki olsun tek Süleyman-ı zaman
Çün zaman ol verd-i irfan devridir/Hazret-i Sultan Süleyman devridir
Padişahın Engürüs ve Rodos seferlerinden bahseden şair daha sonra eserinin adını ve ona hangi ümitlerle yazdığını izhar ediyor:
160aBen geda dahi ümid idüp taleb/Bir haber buldum duayiçün sebeb
Dilgüşa handan şâh sultan için/Server-i alem meh-i devran için
Pür-letayif bir hikayet söyledim/Adını alemde Deh Mürg eyledim
..
Söyledim nazm ile on kuşdan haber/Ey kerem kanı kabul itsen ne var
Yâd idersen halini bu on kuşun/Yâdigarıdır sana bu Dervişin
L. 119/19’da, eser Sultan Selim devri şairlerinden Bikaroğlu Şemsiye atfedilmekte ise de metinde bu isme tesadüf edemedik. Karşılaştırılan nüshalarda da eserin baş ve sonu tutmamıştır. (M.Şahidî Örnek, “Süleymaniye Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Kataloğu”, s. 102). Yukarıdaki alıntıdan şairin Yavuz Sultan Selim devri şairi olduğu anlaşılıyorsa da eserin gerçekten sözkonusu şaire ait olduğu hususu tetkike muhtaçtır. Kekliğin hikayesi ile biten eldeki nüsha sondan eksiğe benziyor.

11
DîVAN-I SALİH*
Salih b. Celal, -973
Nr. 1854, 30v., 21 st. Nestalik

12

DUA-İ AHİDNAME
Nr. 335/12, 200b-202a, 17 st. Nestalik

13
(DUA MECMUASI)
Nr. 1968, 44 v., 13 st, Nesih
Ahitnâme, sihir bozma duası ve sair müstecap dualardan müteşekkil bir mecmuadır

14

DÜRERÜ’L-AKAİD VE GURERÜ KÜLLİ SAİK VE KAİD
Abdülmecid es-Sivasî
Nr. 13266/9, 68b-120b, 23st. Nesih, 1173H.
İman, akaid vs. ye dair olan eser Karatay’a göre, şiirde Şeyhî tahallüs eden Abdülmecid Sivasî’ye aittir. Kut ise Osmanlı Müelliflerine dayanarak bu eserin Şeyh Ahmed isminde birine ait olabileceğini bildiriyor (Kut, s.70) Bazı manzum kısımlarda Şeyhi mahlasına tesadüf edilmesine nazaran Karatay’ın verdiği bilgiyi tercih edebiliriz. Giriş kısmında sultanların yalan yere övülmesine karşı çıkması halk ve sultanın ilişkisinin nasıl olması gerektiği gibi hususlara dair fikirleri ilginç olan eserin bir çok yerde nüshası mevcuttur (Karatay, II, sıra nr. 2991).

15
(EBU CEHİL İLE RESULULLAHIN KISSASI)
Nr. 555/1, 135 vr., 17 st. Nesih, Aşki Aşık Ömer, 1259 H.

16
EL-ETVARU’S-SEB’A*
Şeyh Seyfullah el-Halvetî
Nr. 89/15, 215b-221b, 35 st. Nesih, Hüseyin b. Ali Yakub el-Amasi, 975 H.Kudüs
17
(FARSÇA-TÜRKÇE LÜGAT)
Nr. 2269/3, 35a-81a, 7st., Sülüs
Farsça kelimelerin altına Türkçe manalarının verildiği uzun bir listeden ibaret olan risale besmeleden sonra şöyle başlıyor:
(35b) Dânistenşinahten âmuhten
bilmek anlamak öğrenmek
Sonu (81b) Hezar nüh hezardeh hezar yek hezar
Bindokuz bin on binbir bin

18

(FASL, AY NAHSLARUN BİLDİRÜR)
Nr. 10040/3, 92b-101a, 13st, nesih
Hangi günün uğurlu hangisinin uğursuz olduğunu bildiren eserle ilgili olarak baş tarafında şu izahat var:
Baş (92b) “Hikâyet olındı ki Sultan Mahmud Habeş ilin aldukda hazine içinde bulup sultana iletmişlerdi, parsi diline döndürmişlerdi ve ömri oldukça bu kitap birle amel kılurdı, emr itdi
Türki diline döndürdiler, her ruz sa’d mıdur ya nahs mıdur bilmeğiçün..”

19
FAZLU RABBİ’L-ALEMîN Fî ŞERH-İ HADîSİ’L- ERBAîN
Kınalızâde Mehemmed Rıza
Nr. 9664, 131 v., 21 st., Nestalik
Başlıkta müellif adı “Mehemmed Rıza Kınalızâde el-müderris.. el-Vefaî, en-naib fî hidmeti şer-i şerif alâ sahibihi efdalu’s-salat” şeklinde kayıtlıdır. Eser Suyutinin Câmiü’s-sağir’inden çıkarılmış kırk hadisin şerhidir.
Baş (1b) “Bism.. El-hamdulillahi rabbi’l-alemin.. amma ba’d. Sebeb-i te’lif-i risâle ve mucib-i tasnif-i makale oldur ki ‘ayn-ı a’yan-ı ahibba (..) zühd ü takva ve taharet ile maruf olan birader-i aziz Ahmed Çelebi (..) ahadis-i şerifeden kırk hadisin tahsiline talib (..) olmağın bu maksudın husulini (..) efkâr-ı bendegân-ı Huda Kınalızâde Mehemmed Rıza hakirden iltimas itmegin muhalefete mecal muhal oldugıyçün (...) (2a) ve bu risalenün ismi Fazlu Rabbi’l-âlemîn fi şerh-i Hadîs-i Erbâîn diyü tesmiye olındı.”
3 baba ayrılan eser sonda 36. Hadiste sona erdiğine göre sondan 4 hadislik kısım eksik demektir. Eser ve müellif adına kaynaklarda tesadüf edilememiştir. Karahan da onu anmıyor (Abdülkadir Karahan, İslam-Türk Edebiyatında Kırk Hadis, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara 1991) bu itibarla eserin ünik nüsha olduğuna hükmedebiliriz.

20
(FELEKİYAT MECMUASI)
Mustafa b. Ali Muvakkıt (-960)
Nr. 14694, 93v. 15 st., Nesih, 1081 H.
Selimiye camii muvakkıtı Mustafa b. Alinin risalelerini cami bir mecmuadır.
1-14694/1, 1b-20b Risâle-i zati’l-kürsi
Baş (1b) “Bism.. Elhamdulillahillezi.. amma ba’d. kudemadan bazı fazıllar marifet-i evkat-ı salat içün..”
2-14694/2, 21b-51b Risale fi Rubi’l-mukantara
Baş (21b) ”Bism.. Elhamdulillahillezi.. li-münşiihi. Ey Hudavend-i ata-bahş-ı vucud-ı alem.. ”
3-14694/3, 52b-67a, Kifayetü’l-vakt li-marifeti’d-dair ve fazlih ve’s-semt
(Mukantarata dair risalenin diğer nüshaları için bk. Kut, s. 344)
Bu risalenin diğer bir nüshası da 13868/2 numarada 11b-26 a arasında kayıtlıdır. Her sayfada 17 satır bulunan ve nesihle yazılan nüsha 1175H’de Mehmed b. Hüseyn el-İzmirli Sancakdar-ı mahrûse-i Tunis tarafından istinsah edilmiştir.
4-14694/4, 67b-93b Risâle fi sehli’l-mikat (Diğer nüshası Karatay, s. 527)

21
( FERAİZ-İ ŞİHABÜDDİN TERCÜMESİ)
Nr. 4716, 56b-102b, 21 st. Nestalik
Baş (56b) “Mesâili’l-musi.. malum olsun ki.. ”
Son (102b) “.. üç ihvanun hir buruni dört sehm olur, cem’an 36. mine’d-du’ ve’ş-Şihabuddin. ”

22
FETEVA-YI EBUSSUD
Şeyhülislam Ebussûd Efendi (-982H)
Nr. 11967, 31 v. St. muhtelif
Hacminden eserin Ebussûd Efendinin fetvalarından bir seçme olduğu anlaşılıyor. (Diğer nüshaları için bk. Karatay, c.I, s.96)

23
AYNI ESER
Şeyhülislam Ebussûd Efendi (-982H)
Nr. 11067, 318 vr., 29 st., Nestalik, Ahmed b. Osman, Antalya 1155

24
FETEVA-YI ES’AD EFENDİ
Şeyhülislam Es’ad Ef. (-1116)
Nr. 11019, 421+135 v., 29 st. Rık’a, Mustafa Efendi, Dımışk.
3a’daki kayıtta “Es’ad Efendi merhumun defa-i ulada ifta buyurdukları feteva-yı şerife suveridir”; 422a’da ise “Es’ad Efendi merhumun defa-i saniyede ifta buyurdukları feteayı-şerife suretidir” kayıtları mevcut.
Baş (5b) ”Ezan okındukda işidüp bila-özr cemaata hazır olmayan kimesnelere şeran ne lazım gelir”
Son (+134b) ”.. ebnası degiller ise eger li-ümm ise beş hisseden ikisi Hinde üçi Zeyneb’e”

25
FETEVA-YI YAHYA EFENDİ
Şeyhülislam Yahya Ef., Minkarizâde ? (-1088)
Nr. 11068, 356 v., 31 st., Nestalik
Eser içinde isim geçmemekle birlikte Karatay nüshasıyla karşılaştırılması neticesinde Şeyhülislam Minkarizade Yahya Efendinin fetva mecmuası olduğu anlaşılmaktadır. Gölpınarlı’da eser Şeyhülislam Yahya Efendi b. Zekeriya’ya ait gösteriliyor (A. Gölpınarlı, Mevlana Müzesi Yazmalar Kataloğu, T.T.K. 1972, s.405). Herhalde iki kaynaktan biri yanılıyor. Durumun tetkiki gerekir.
Baş (1b) “Kitabu’t-tahare. Mekabirden yirmi zira’ baid mekanda vaki kuyınun suyında.. ”
Son (356a) ” Bir akçe resm-i dönüm alıviresiz diyü emr-i şerif varid olmışdur. ”
(Diğer nüshası için bk. Karatay, c.I, s.97)

26
AYNI ESER
Şeyhülislam Yahya Ef., Minkarizade (-1088)
Nr. 11020, 545 v. 33 st. Talik, Bahayi Efendi
Mecmuada Minkarizade’nin fetvaları olduğu belirtilmekle birlikte eserin baş ve sonu evvelki nüshaya uymadığı için tetkike muhtaçtır.
Baş ( (1b) “Bism.. Zeyd-i mümin bir emr-i zi-bale şüru itdükde ne ile bed’ itmek gerekdür ki mübarek ve kamil ola..”
Son ( 545b) “.. mekabirün üzerine bina ihdas eylese hala hâkimü’ş-şer’ (..) itdürmeğe kadir olur mı? El-cevab olur.”

27
FETEVA-YI YAHYA EFENDİ
Şeyhülislam Yahya Ef. b. Zekeriya ( -1053)
Nr. 11736, 148v., 29st., Talik, Abdullah es-Salim b. Muhammed b. Ali b. Mehmed, 1149
Baş (1b) “Müslim olan zeyde ne milletdensin diyü sual olındıkda..”
Son (147b) “.. re’y-i mütevelli ile Amrdan alup zabta kadir olur mı ve Amrı def ider mi beyan buyurıla. El-cevab. İder” Elhamdülilahi..

28
FETEVA-YI YAHYA EFENDİ
Mehmed ibn-i Abdilhalim el-Burusî
Nr. 11080, 289v., 31 st. Nestalik
Mehmed ibn-i Abdilhalim el-Burusî, eserin başında verdiği bilgilere göre Şeyhülislam Yahya (-1053) ’in meşihati sırasında vermiş olduğu fetvaları konularına göre bablara ayırarak derlemiş ve eldeki mecmuayı vucuda getirmiştir. L. de eser doğrudan Yahya Efendiye mal edilmiştir (L. 113/7). Bu derlemenin bir nüshası da Tercüman Kataloğunda kayıtlıdır. (Kut, s. 12).

29

FETEVA-YI YAHYA EFENDİ *
Mehmed ibn-i Abdilhalim el-Burusî
Nr. 13803, 293v., 29 st., Nestalik

30

FETİHNAME SURETİ
Nr. 1010, 50 varak, 23 st, Nestalik, h.986
Muhtelif fetihname suretlerini havi bir mecmuadır: Ösek kalesinin Ahmed Paşa tarafından fethi, Belgıratın ele geçirilmesi vs. Daha sonra muhtelif makamlara hitaben mektup Örnekleri, muhabbetname, şefaatname vs. numuneleri yer alıyor. 49b’de yer alan; “suret-i hükm-i baç, dergah-ı âli bevvablarından Ahmed Beğ’e talim olundu. Şevval 986” kaydı, eserin tedtib tarihi hakkında bir fikir verebilir.

31
FIKH-I EKBER TERCÜMESİ
Ali b. Mustafa
Nr. 930/1, 1b-60b, 15st, Nesih, 1064 H.
İmam-ı Azamın Fıkh-ı Ekber isimli eserinin Ali b. Mustafa tarafından yapılmış tercümesidir. Mütercimin aşağıdaki ifadeleri onun saray mensuplarından olduğunu düşündürüyorsa da hangi hükümdar devrinde yaşadığı hususunu karanlıkta bırakıyor:
(1b) “..ez’afu’l-ibâd ve ahvecehum.. Ali b. Mustafa (..) sultani’l-müctehidin İmam-ı a’zam hazretlerinün Fıkh-ı Ekber namıyla müsemma olan kitab-ı müstetabı makbul-i enâm olup saray-ı şehriyaride herkes sa’y-i tam ile müstefiz olmağa talib ve râgıb olup bazı din karındaşlarumuz ol kitab-ı mergubun hall-i ukudu ve keşf-i rumuzı lisan-ı türki ile tavzih olınup nef’i âm olmağiçün (2a) bu kalilü’l-bizâ’adan iltimas-ı beliğ itmeleriyle biz dahi anların hacetlerin reva idüp alâ-kadri’l- iktidar.. ol kitab-ı mezkurun tercümesine mübaşeret olındı.” (Fıkh-ı Ekber’in, Ahmed b. Mehmed el-Mağnisavî (-1000h) tarafından yapılmış bir şerhi için bk. Karatay, II/2908)
Mecmuada 63a-75a arasında yer alan ve “Vasiyetname” başlığını taşıyan başka bir risaledeki bilgiler yukarıdaki boşluğu doldurur gibidir. Galata hacesi olduğunu bildiren Ali Efendi ismindeki yazar, İmam Azamın vasiyetini Türkçeye Tercüme ettiğini, bundan önce de Fıkh-ı Ekber’i keza dilimize kazandırdığını bildiriyor. Bu bilgilere nazaran her iki risalenin müterciminin aynı kişi olduğunu düşünebiliriz. Risalenin sonunda tercüme tarihi olarak da h.1064 Muharreminin evasıtı verilmektedir. Böylece Ali b. Mustafa’nın yaşadığı devir hakkında bir fikir sahibi olmak imkan dahiline giriyor.

32
GARİBNAME,
Aşık Paşa ( -733H. )
Nr. 5972, 292 v., 17 st. Talik
Cilt, yazı ve tezhip bakımından pek güzel olan nüsha bir hayli eskiye benziyor. Ancak L. ’de müellif hattı gösterilmesi doğru değildir.

33
GAZANAME
Mevlana Ali Efendi Gurtî
Nr. 9595, 102 v, 17st, Talik, Ali b. Mehmed eş-şehir bi-Ağazade, 1050 H.
Baş (1a) “Hamd u sipâs-ı bî-hadd u kıyâs ol âlimü’l-gaybi ve’ş-şehâde.. ”
Yazar 2a’da Sultan Murad’ı methediyor. Sondaki telif tarihi h.998 olduğuna göre sözkonusu hükümdar III. Murad olmalıdır. Yer yer manzumelere de yer verilen giriş kısmında müellif
eserin yazım sebebini açıklıyor. Buna göre o tedris görevinden azledilmiş bir durumda iken bulunduğu şehre gelen Hızır Paşa (?) ’nın elinden tutmasıyla tekrar kaybettiği mevkiine kavuşmuş. Bunun üzerine de teşekkür makamında bu eseri telif ederek kendisine takdim etmiştir.
(2b) “‘ale’l-husus bu zerre-i hakir-i kesirü’t-taksir rikâb-ı humayunları bu sâha-i müteberrekede hulul eyledükde bedenüm ma’lul ve akl u fikrüm perişan u meşgul ve mansıbdan henüz münfasıl ve ma’zul olup hizmet-i istikbâline kâdir olmadum.. Bu halde iken lutf u ihsanını ‘âm ve elden gitmiş mansıb-ı tedris ü fetvâyı istircâ itmesine sa’y u ikdâm ve ihtimam-ı tâm idüp bu dâ’i-i hakir sevindirdi ve ehl ü ‘iyâlüm ki (..) açken toyurdu ve ‘azl korkusu derbendine düşmişken selâmet yakasına yetişdürüp emn ü emân virdi. Şükr-i mün’im vâcib âyed be-hıred mûcibince nâm-ı şeriflerini bu garrâ gazaname içinde takrir ve ol hazret-i Hızr.. medh-i zât-ı şerifiyle anı tasdir ve bazı evsâf-ı hamidesini içinde tastir idüp.. ”
(1a) da yer alan bir faide yazarın tasrih etmediği bu memuriyeti bildirmektedir. Sözkonusu not şöyledir:” Amcazade Sultan Bayezid müderrisi iken vefat eden Mevlana Ali Efendi Gurti merhumun kendü hattı ile olan Gazaname’den istinsah olındı. ”
Eser 1 Mukaddime, 3 Bab ve bir Hatimeden ibarettir. Mukaddime, Allah yolunda cihadın tarif ve kaideleri hakkındadır. Birinci bab cihadın farz oluşu, ikinci bab kafir öldürmek ve şehid olmak, üçüncü bab ise gaza ve hisar ve firar etmek gibi hususlara aittir. Hatime ise mücahidlerin vasıfları ile bu konudaki bazı hikayelere tahsis edilmiştir. Metin içinde efsanelere yahut Osmanlı tarihinden alınmış geçmiş olaylara sıkça yer verilmektedir. Yazar Kanunî zamanında at üzerine bir eser yazmış: (70b) “bi’l-cümle sipahi olana iki nesne lazımdur; biri at ve biri yarakdur. Ve fakir-i hakir merhum magfur-leh Sultan Süleyman Han... nâmıyla bir Esbname cem’ eyledüm ve içinde münasebetle fayideler getürdüm ki degme kitablarda bulınmaz ve istitrâden ba’zı âlât-ı harb ve esbab-ı ta’n u darb ahvalinden bir mikdar tahrir eyledüm ki bu risâlede sığmaz”.
Müellif eğer fırsat bulursa bahadırlar üzerine de Arap ve Fars kaynaklarından istifade ederek bir Cündiname yazma niyetinden bahsediyor. Bu kısımda yer alan bahislere bir örnek olmak üzere dönemin savaş ve silahlarla ilgili telakkileri içerdiği için bize ilginç gelen aşağıdaki metni iktibas ediyoruz:
(71a): “Ve bazı cündilik sanatında mahir olanlar eytdiler ki savaşda iki kişi çıkıp muharebe itseler en evvel ok (71b) irişür. Yirde turup oklaşurlar. Bu ana ve ol buna ok atışup ta biri birini yıkınca veyahut okları dükenince, eger birbirini yıkarsa tamam olur ve eger okları dükenirse rumhları yani cıdaları veya sırıkları ellerine alup anunla mücadele ve muhavele iderler. Andan sonra kılıçlara yapışup veya gürzleri, bozdoğanları ellerine alup biribirine girişürler. Ve bazı cündiler şöyle mübalağa iderler ki ok atmak sanatı âlemde zuhur ideli bahadırlığa yer kalmadı. Velakin bu sözi redd eylediler ki bahadır olan kimesne zırhlu, giyümlü olıcak okdan pervası yokdur. Zira okçu bir ok, iki ok, nihayet üç ok atınca bahadır olan kılıçla veya sünü ile irişür. Hatta fürusiyyet kavaidinden didiler ki kaçan kılıç eri veya sünü şâtırı okçuya karşu varmak istese okı gözedüp yürimek gerek. Okçu okın atdugı gibi yeğ segirdüp veya atına mahmuz urup karşuya segirde bir okı dahi hazırlayup gezleyince şaşup perişan olsa gerek. Ya ikinci okı ata ya gezleyüp tura. Elbette evvelki gibi atamaz, ve’l-hasıl karşusına varan ok ucını gözedür. Şasddan ıtlak itdügi gibi ya sagına veya solına dönmek ile ok yabana gider ve ol andan irişüp harbe ile veya kılıçla yayının kirişini kesmege (72a) çalışa. Eger fırsat bulup keserse minba’d mecali kalmaz ve çâr-nâ-çâr teslim ider. Ve bazılar yarakda kılıcı tercih ve takdim ider. Lakin bu sözi dahi teslim itmediler. Zira sünü andan uzundur ve kılıç eri rummaha karşu varıcak eger rummah yani sünü götüren ehl ise ırakdan sançup yanına getürmez. Bundan ehl-i fürusiyyet didiler ki bahadırlık yigirmidört kıratdur. Bu yigirmidört kıratdan sırıga yigirmi kırat virdiler. Ve kılıca eger atlu elinde ise oniki kırat virdiler ve eger yaya elinde ise sekiz kırat virdiler. Ve bozdoğan atlu elinde ise oniki kırat virdiler ve eger yaya elinde ise altı kırat virdiler. Ve sut? yani kamçı bir kırat virdiler. Ve şöyle didiler ki kamçı anunçün âlât-ı harbden sayılur ki atlu anunla kendüye ve atına kasd eyleyenleri ve müzaheme kılanları çalup koga. Hatta didiler ki eger kamçıyıla yakından yakına gelüp müzaheme kılanları çaldugı zamanda eger atına dokındurursa fürusiyetden hariç tutarlar ve eger kendi nefsinee mesela ayagına veya oylugına degdürürse hiçden hiç add iderler.” Eserin sonunda içinde bulunduğu sıkıntı olmasa daha uzun yazacak olduğunu belirten müellif şu beyitle de telif tarihini tespit ediyor:
(102b) Geldi bu tahririn tamam/ Tarihi “kad temme’l-kitâb”, sene 998

34
GENCİNE-İ RAZ
Taşlıcalı Yahya
Nr. 9596, 85 v, 19st, talik, 1005 H
L 119/16’da yanlış olarak divan şeklinde kaydedilen eser Taşlıcalı Yahya’nın Gencine-i Raz mesnevisidir.
(Diğer nüshalar için bk. İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Hamseler Kataloğu, İst. 1961,)

35
GÜZİDE
Seyyid Mahmud ibn-i Muhammed el-Nakşibendî, Açıkbaş (-1077)
Nr. 11963, 59v., 15 st. Nesih
Baş (1b) “Bism.. Elhamdulillahi Rabbi’l-alemin.. ve ba’de. Böyle dir fakir ü hakir ü pür-taksir Es-seyyid Mahmud ibn-i Seyyid Mehmed en-Nakşibendi el-Urmevi ki ey talib.. ”
Yazar eserini tertip şeklini ve adını şu satırlarla belirtiyor: (3b) “.. ve bu risale-i şerifi tecvidün muteber kitablarından ahz idüp cem’ eyledüm ve türkice ibarete getürdüm, ta mübtedi olanlara ahz asan ola (..) kitablarun güzide kelamların ve kavaidlerin ahz idüp cem’ eyledüm ve andan ötüri bu risalenün ismin Güzide kodum (..) ve yirmi dokuz bab içinde tecvid kavaidlerin zikr eyledüm.”
Eser 21 bab bitmeden sona erdiğine göre sondan 8 bab eksik demektir.
(Kütüphanelerde eserin bir çok nüshalarına tesadüf edilmektedir. Bk. Süleymaniye Ktp../İbrahim Ef., nr.35; Serez 74/2 vs. )

36
HABNAME,
Veysi b. Mehmed, Alaşehirli (-1037)
Nr. 9662/1, 1b-22b, Nesih
Eser sondan eksiktir.

37
HADİKATÜ’L-MÜLUK
Osmanzade Ahmed Taib Ef. (-1136)
Nr. 12987, 85 v., 25 st. Nestalik

38
HAMZANAME
Hamzavî (?)
Nr. 11658/1, 1b-155a, St. Muhtelif, Nestalik
1b’de;” Ya fettah.. Kıssa-ı Hazret-i Hamzanın ikinci cildinin beyanındadır. Emîr-i merdan alem-i dar-ı ukbadan halas olup.. ” ibaresiyle başlayan eser Hz. Hamza etrafında cereyan eden olayları anlatıyor. 59. varaktan sonra yazı ve kağıdı değişen eser muhtemelen XVI-XVII. yy.a aittir. L. 114/1’de eser Kıssa-i İskender adıyla kaydedilmiş ve Keşfü’zzunun’a dayanılarak Hamzavî’ye atfedilmiştir. Oysa yukarıdaki alıntıdan da anlaşıldığı üzere eserin konusu Hz. Hamza’dır. Bu konuda şair Ahmedî’nin kardeşi Hamzavî’nin 24 ciltlik bir külliyatı olduğu bilinmektedir. Bu itibarla eldeki metnin sözkonusu eserin ikinci cildi olduğunu tahmin ediyoruz. (Hamzanamenin diğer nüshaları için bk. Karatay, I, 289 ve Kut, s. 272, nr. 303)

39
(HAZA KİTABU’T-TECVİD)
Nr. 11964, 12 v., 9 st., Nesih
Tecvide dair bu kısa risalenin adı metnin baş tarafına yukarıdaki şekilde kayıtlıdır. L. ye herhalde sehven “Haza Kitab-ı Tevhid” şeklinde alınmış.
Baş (1b) “Bism. Allah Taalaya hamd u senadan ve resuline ve dahi âline ve ashabına salat ve selamdan sonra malum ola ki harf-i med üçdür..”
Son (12b) “Ve biri sure-i Mutaffifinde;kella bel (..) ve katu’s-savt duni’n-nefes.”

40
AYNI ESER
Nr. 11965, 13 v., 9 st., Nesih
Her iki nüshada; “Başmakcılar Otaları mektebinin vakfıdır” kaydı mevcuttur.

41
(HAZA REMMALE-İ GALİB VE MAĞLUB)
Nr. 10040/4, 102b-118b, 13st, Nesih, 1028H.
102b’de “Beğler bu kitab galib ü mağlub beyan ider..” ibaresiyle başlayan risalede galibiyeti temin edeceğine inanılan sihir formülleri, ebced hesapları ve rüya tabirleri vs. mevcuttur. 102b’de h.1028 olarak geçen istinsah tarihi L’de 1038 şeklinde gösterilmiştir.

42
HAZERE-İ KUDS*
Nr. 89-13, 201a-202b, 35 st, Nesih

43
(HENDESE KİTABI)
Hüseyin Rıfki Tamanî (-1232)
Nr. 12008, 168v., 21 st, Nesih 1212 H. Müellif hattına benziyor.
Baş (1b) “Bism.. Hamd u sipas-ı bi-nihaye ve şükr senâ-yı adimü’l-gaye..”
Yazar, eserin giriş kısmında kendisi ve telifi ile ilgili bazı bilgiler veriyor. Bu bilgilere göre 3. Selim’in yaptırdığı Humbaracılar kişlağı yanındaki Mühendishanede ikinci halife olarak çalışan müellif, 1789/1203 H. senesinde mühendisliğe dair bir eser yazmış olan İngiliz Bonikasıl (?) ın telifini, aslen İngiliz olup bilahere ihtida ile Selim adını alan ve padişah hizmetine giren mühendisle birlikte tercüme etmiş ve bazı problemlerin çözümlerini gösteren bir zeyl eklemiş. Sonda tercüme ve telif tarihi olarak h.1212 yılı gösterilmektedir.
Müellifin konuyla ilgili basılmış bir çok eseri bulunmaktadır. Eldeki eser, üstünde bir isme rastlayamamakla birlikte, bunlardan, Matbaa-i Amirede “Usul-i Hendese” adıyla basılmıştır (272 s., Küçük Boy; Süleymaniye Ktp., Hafid Ef., Nr. 206). Ders kitabı olarak yazılmış olan eserin yazısı ve çizimleri itinalı ve ustacadır.

44
HİLYE
Hakanî, Mehmed Beğ (-1606)
Nr. 1886/2, 17b-39a, 15st, Talik
L. de Cevri’ye ait gösterilen eser Hakaninin maruf Hilyesidir. Metin sondan biraz eksik olup Hz. Peygamberin yürüyüşüyle ilgili olarak Ebu Hüreyre’den nakledilen bir hadisle sona eriyor.

45
HULVİYYAT-I ŞÂHİ Fİ’L-FÜRÛ’
Ebu’l-Hasan İsmail ibn-i İbrahim b. İsfendiyar ibn-i Adil b. Emir Yakub b. Şemsüddin b. Yaman Çandar, ö. 15. yy.
Nr. 10909, 391v., 19st., Nesih, Mustafa b. Ali ibn-i Ayas, Edirne 984H.
Fıkhın ibadetler kısmına dair bir eserdir. Yazar metinde Arapça yazmaya kadir olmadığı için eserini Türkçe kalem aldığını belirtiyor. Karatayda Hulviyyat-ı Sultani adıyla bir çok nüshası kayıtlı bulunan eser, bu kataloğun verdiği bilgiye nazaran 803/1400-01’de telif edilmiştir. (Karatay, I, s. 76-77, Kut, s. 35)

46
İBRETNÜMA
Lamiî, Mahmud b. Osman Burusevî (870-938H. )
Nr. 14696, 234v., 11 st., Nesih, 979H.
Başı ve sonu tamam bir nüshadır.

47
İ’LAM Bİ-A’LAM BELEDİ’LLAHİ’L-HARAM
Bakî, şair (-1008H)
Nr. 12005, 158 v., 17 st., Seyyid Mehmed b. Seyyid İsmail Belhi, Mekke 1108 H.
Kutbeddin Muhammed b. Ahmed el-Mekki (-990) tarafından yazılmış Mekke tarihinin Şair Bakî tarafından yapılmış tercümesidir (Diğer nüshaları için bk. Karatay, s. 449)

48
EL-İLHAMATU’RRABBANİYE Fİ HUTBETİ’S SULTANİYETİ’L- MURADİYE
El-Nâimî Şemseddin Ahmed
Nr. 3893/1, 1b-29b, Nesih
Baş (1b) Elhamduli’llahi’l-meliki’l-azim.. ve ba’d. (2a) Sâbıkan Hak Taala bu ‘abd-ı hakire hitabet mansıbını inâm ve ihsan eyledi. Zamandan fakir dahi celil hutbeler inşâsına şürû’ idüp ve semmeytuhâ bi’l-ilhamatu’r-rabbaniye fi hutbeti’s-sultaniyetü’l-Muradiye..”
Sultan Murad için kaleme alındığı bildirilen eserde daha çok Eyyüp el-Ensarî’den menkul hadisler kullanılmıştır. Sonda sonradan ciltleme esnasında sayfalar karışmış gözüküyor. Eser 54. Hadisten sonra eksiktir.
Eserin diğer bir nüshası Pertev Pş. Nr. 254’de kayıtlıdır.
2-Bu risaleden sonra 30b-35b arasında “Risale-i Muhtasara Min Hediyyeti’l Muhlisin” başlığıyla kaza ve kader hakkında küçük bir risale mevcuttur. Bu parçadan sonra da Kur’an’ın faziletine dair hadisleri nakleden Arapça bir metin mevcuttur.

49
İLMİHAL
Âlim Efendi (?)
Nr. 2520, 20v., 9st. Nesih
Karatay eserin çocuklar için yazıldığını söylüyor, ancak müellif adı vermiyor. Elimizdeki nüshanın üzerinde ise, Haza nüsha-i ‘İlm Efendi yazılmış. Kelimenin yanlış yazıldığını, aslının Alim yahut İlmî olması gerektiğini düşünebiliriz (Nüshası için bk. Karatay, I, 93)

50
(İNŞA MECMUASI)
Nr. 12003, 185a, 17 st. Rık’a
Yazar muhtelif inşa kitaplarından seçtiği parçalarla bu mecmuayı tertip etmiş.
Baş (1b) ”Bism.. Elhamd.. ve ba’d. Bu fakir-i bi-mecal niçe mutavvel inşalardan intihab idüp mübtedi olanlarun tab’-ı bi-misallerine bâis-i melal olmasun diyü inşa-ı tavilden ber-vech-i muhtasar bir hatime müyesser olmış.. ”
Mecmua, kadılara, kazaskerlere, ağalara mektup örnekleri içeriyor.

51
İNŞA MECMUASI
Nr. 14087/12-13, 182b-205a, 8st. Nesih, Mehmed b. Mehmed el-Antaki 1205 H.
1-) 182b-184a “İlm-i İnşada Müsta’mel Olan Lugatler” Yukarıdaki başlık altında bazı inşa kelimeleri ve altında farklı renkli kalemle Türkçe karşılıklarından ibaret bir listedir.
Baş (182b) ibtida imtida iktida
başlamak uyumak istemek
2-) 187b-205a ”Haza İnşa-i Mergub”
Yazıcıların dikkat edeceği hususları bildiren bir risale.
Baş (187b) “Bism.. ve ba’d. ehl-i kalem ve sahib-i rakam olanlara ehemm ve elzem olan.. ”
Tercüman Kataloğunda bu isimde bir risaleye rastlanıyorsa da iki eserin başı tutmuyor (Kut, s. 283)

52
(İNŞA MECMUASI)
Nr. 9598, 114 v., 15 st., Nestalik
Muhtelif yazışma suretlerini ihtiva eden bir mecmuadır. Özellikle Tunus, Trablusgarb ve Cezayir Beğleri arasındaki yazışmalar döneme ışık tutması bakımından önemli olabilir. Bu kabilden olmak üzere Tunus Ocağı reisi yeni dayı olan Trabluslu meslektaşını tebrik ediyor ve Tunuslu Murad Beğin Trablusa tecavüz niyetinden şikayet eden berikini, böyle bir niyetin sözkonusu olmadığına dair temin ediyor. Diğer mektuplar da genellikle Kuzey Afrika’daki resmî yazışmaların suretleridir. Mektuplardan birinin h.1096 tarihini taşıması mecmuanın yaşı hakkında yaklaşık bir fikir verebilir.

53
(İNŞA MECMUASI)
Nr. 9639, 167 v., 12 st., Divanî, 1061 H.
Osmanlı-Tunus ve Tunusla diğer Kuzey Afrika beylikleri arasındaki yazışmaları havi ibir mecmuadır. Mektupların bazılarında tarihlere de rastlanıyor. H.1029 tarihli bir mektup Osmanlı sadrazamından Tunus Beği Murad Beğe yazılmıştır. Yer yer Osmanlı hükümdarlarının cülus tarihleri ile önemli vakaların listelerine tesadüf olunuyor. Bunlardan Tunusla ilgili bazılarını örnek olmak üzere veriyoruz:
- Kapudan Hasan Paşa’nın Tunus’a paşa olması sene 996
- Tunustaki büyük veba, 1012
- Tunus ve Cezayir askeri arasındaki büyük savaş, 1022
- Malta kafirlerinin Hammamet’i garet ettikleri, 24 Safer 1011
- Yusuf Dayı’nın camisini inşa tarihi, 1024
- Kapudan Çıgalazade’nin Tunusa dahil olduğu, 1007

54
(İNŞA MECMUASI)
Nr. 9661, 34 v., St. muhtelif, Nestalik
Resmi ve sivil mektup örneklerini havi bir mecmuadır.

55
(İNŞA MECMUASI)
Nr. 9767, 147 v., 15 st, Nestalik
Aşağıda örnekleri verilecek bir çok yazıyı havi olan mecmua baş tarafı itibarıyla Ali b. Derviş Mardini tarafından tertip edilen bir eser hüviyetinde gözüküyor. Fakat daha sonra yazının değişmesi ve sayfa karışması ile mecmua bir inşa ve fevait mecmuası karakteri kazanmaktadır.
Baş (1b) “Bism.. hamd-ı bi-kıyas ve sena-i bi-esa ol hâlık-ı cinn ü inas.. ”
6b’daki bilgiye göre mecmua sahibi olan Ali b. Derviş Mardinî (metinde “Mardani”), memleketi olan Mardinde bazı dostlarıyla oturup Teressül kitaplarından bahsederken onların arasında bulunan beğzadelerden Derviş Mehmed Çelebi , yazara hitaben aynı türde yeni bir mecmua tertibini rica etmiş. Yazar da bu ricayı kıramayarak, yazı mesleğine yeni girenlerin istifade etmesi için bu mecmuayı tertib etmiş. Eser bu kısmı itibarıyla muhtelif makamlara nasıl hitap edileceğini öğretiyor ve bu konuda örnek mektuplar içeriyor. Verilen örnek mektuplardan ikisi h.996 tarihini taşıdığına göre eserin bu sıralarda kaleme alındığını tahmin edebiliriz.
Mektupların daima Mardin etrafında dönen olaylara ait olması ve Mardin camileri, zaviyeleri, vakıfları vs. hakkında bilgi vermesi bu eseri şehirle ilgilenenler açısından önemli hale getirmektedir. Diğer mektuplar ve metinler arasında bazı örnekler: 28b. Sultan Mehmedin Eğri seferi /33b-40a Malta Seferinin ahvali sene 972/ 40a” Fetihname-i Kızılbaş, an-yed-i Sultan Selim”/51b Vezir Mustafa Paşaya, Rodosa gönderilen erzak hakkında suret-i hükm/ 63a Sultan Mehmed’in Acem Şahına mektubu /80a Tamışvar Beğlerbeğisine mektup /85b-87a Tunusta Hammamet Ağasının İskemle ağasına mektubu/97a Hala Tunus halifesi olan emirü’l-ümerai’l-kiram Mustafa Beğ ile Hace Musli ve Kayid Ali hakkında bir yazı ve altında şahitler isim ve imzaları, sene 991/ 113a Denizcilerle ilgili olarak Bölük ağası Süleyman imzalı Osman Dayıya bir rapor/ 115b, 1064-66 tarihleri arasına ait bir çok olay hakkında bilgi/ 127b-134b İran seferine ait bir rapor 1045/ 134b Tunusla ilgili bir rapor sene 1037/ 141b Tunus yeniçerileri ve imzaları/ 149a’dan sonra yazı değişiyor ve en yenisi h.1100 tarihli olan bilgiler başlıyor. Bu kısımda Zekeriya Efendi’nin yaptırdığı söylenen İstanbulla ilgili bir liste mevcuttur. Listeye göre, İstanbulda: 947 çeşme, 485 cami, 970 mescid, 385 fırın, 586 değirmen, 1653 muallimhane, 151 han, 515 medrese, 417 kervansaray, 872 hamam varmış. Keza mahallelerin 4968 tanesi islam, 2585 tanesi ise Hristiyan ve Yahudi mahallesi imiş. /Mecmuanın son sayfalarında yine Tunusla ilgili bazı tarihi hadiseler;savaşlar, Beğler arasındaki ihtilaflar, vefat tarihleri vs. hakkında fevaid mevcuttur. Bütün bu dağınık fevaid arasında Tunusla ilgili araştırma yapanlar için önemli bazı bilgiler bulunabileceğini tahmin ediyoruz.

56

(KAVANİN)
Nr. 3776, 298v., 15st., Rıka,
Kağıt ve yazı özelliklerine göre XIX.yy. a ait görünen bir kanun mecmuasıdır. Başta ilk 7 yaprak fihrist olarak kullanılmıştır. 1.Fasılda, ”doğrudan doğruya hükümet aleyhine vukubulan suçlar”, 2. Fasılda cinayete ait cezalar vs. yer alıyor. Mecmua s. 596’da “hukuk-ı şahsiye ve hukuk-ı umumiye” ile bitiyor.

57
KELAMİ MECMUASI
Nr. 9592, 48v., 11 st, Talik, Müellif hattı?, Mısır 1000 H.
İçinde Kelami’nin üç küçük mesnevisi bulunan mecmuanın başında isim olarak şu ibare mevcutttur: (1b) “Risale-i Gazale-i vacibu’l-izale ve Risale-i Niliye ve Hacname ez-telifat-ıKelami b. Cami-i Rumi der-zaman-ı eyalet-i Hâfız Ahmet Paşa vaki’ şüd, fi sene elf” Bu başlığa göre ilk mesnevinin adı ; “Risale-i Gazale-i vacibu’l-izale” olmalıdır.
Baş (1b) Başlayalum söze be-nâm-ı Huda/ Tuti-i tab’umuz ola gûyâ
Daha sonra eserin kimin zamanında yazıldığını öğreniyoruz:
2b Yani Sultan Murad o din-penah Oldu ruy-i zemine zıllullah
3a Her zaman ol şeh-i adalet-kîş İdüp ahval-i âlemi teftiş
Mısırın yâd olındı ahvali Zulm-i bîdad ile geçen sâli
Cevr-i bî-hadleri re’ayanunMihneti zümre-i berâyânun
..
Pâdişah-ı cihan-penah ol-dem Cümleden bu makamı gördi ehem
3bDedi ol-dem Hazret-i Sultan Hâfız Ahmed o kârdân-ı cihan
Varsın itsün diyar-ı Mısra nazar Eylesün cümle cânibine güzer
Yazarın bildirdiğine göre Arab kabileleri arasında işleri fesad olan Gazale namında bir kabile vardır. Anlaşıldığına göre eserin adı bu kabilenin tenkili ile ilgilidir. Ahmed Paşanın Mısıra gelişiyle fitne fesad durulur ve tekrar düzen tesis edilir. Yazar eserin sonunda kendi ismini şu suretle zikrediyor:
24b Ey Kelamî kelamın itme dıraz Evc-i manada eyleyüp pervaz
Kıl dua pâdişah-ı İslam’a Ana tahrir idüp duaname
.. ..
Mecmuanın ikinci mesnevisi 25b-40a arasında kayıtlı olup Risale-i Nîliye adını taşımaktadır. Nille ilgili olarak Makrizi tarihinden alınmış bazı eski rivayetler-taşmayı önlemek için kurban olarak kız takdim etmek vs. Mısırda bazı şenlikler ve adetler, Paşa’nın Nildeki bir gezisinin tasviri vs. eserde bahsedilen konulardan bazılarıdır.
Baş (25b) Hazret-i Halık-ı zemin ü zaman/ Bir dem içre cihanı kıldı ayan
Son (40a) Ola dâyim safâda âzâde/ Görmeye hiç elem bu dünyada
Mecmuanın 41a-48b arasındaki son kısmı “Risale-i Hacc-ı Şerif” adını taşıyor. Eserin sonunda telif tarihi ve süresi şu suretle ortaya konmaktadır:
48b Hayr ile bu resayil oldu tamam Cümle bir ay içre buldu nizam
Sene-i elfde nizam buldu Nazmı bin beyt ile tamam oldu
Yazının özelliklerine nazaran nüshanın müellif hattı olması kuvvetle muhtemeldir. Herhangi bir katalogda nüshasına rastlayamadığımız mecmua büyük ihtimalle tek nüshadır. Kelami adına kayıtlı başka bir esere Süleymaniye Kütüphanesi Halet Ef. Koleksiyonu nr. 612/1’de rastlıyoruz. (Gerek fiziki özellikleri gerekse muhteva bakımından önemine rağmen Bu eseri Babinger görmediği gibi, İstanbul Kütüphaneleri Tarih-coğrafya Yazmaları Kataloğu’nun dahi farketmemesi oldukça ilginçtir). “Vakayi-i Ali Paşa” adını taşıyan eser Mısır valilerinden Yavuz Ali Paşa Adına kaleme alınmış olup onun Mısır’daki icraatlarından bahsetmektedir. Sözkonusu Paşa 1010-1012 H. tarihleri arasında Mısır valiliğinde bulunmuş bilahere kendisine sadaret tevcih edilerek İstanbul’a avdet etmiştir. (2b) ’de şair Sultan Mehmed’e övgülerde Bulunuyor ve halen 1009 H. tarihinde bulunduğunu söylüyor.
Yazar kendi zamanına kadar Mısır ahvalinden bahsediyor ve Ali Paşa’nın gelişiyle durumun düzeldiğini belirtiyor. Ele alınan konu ve yazar adı yukarıda bahsi geçen her iki mecmuanın aynı müellife ait olduğunu göstermektedir. Bu itibarla her iki eserde ismi geçen Paşalar ve ve yazar hakkında kısa bir izahat vermeyi luzumlu buluyoruz. Mısır hakkında yapılan bir çalışmanın verdiği bilgilere göre (bk. Seyyid Muhammed es-Seyyid Mehmed, “16. Asırda Mısır Eyaleti”, Edebiyat Fak. Basımevi, İst. 1990. Bu mükemmel çalışma Halet Ef. Nüshasını da görmüş ve yer yer kaynak olarak ondan istifade etmiştir. ) sözkonusu yıllarda görev yapan Mısır valileri şunlardır:
1. Hafız Ahmed Paşa, 998-1003 H.
2. Kurt Paşa 1003-1004H.
3. Mehmed Paşa 1004-1006 H.
4. Hızır Paşa 1006-1010
5. Yavuz Ali Paşa 1010-1012
Bu duruma göre Kelamî’nin ilk olarak, yukarıda kayıtlı ilk üç küçük mesneviyi 1000 H. de dönemin valisi Hafız Ahmet Paşa adına telif ettiği anlaşılıyor. Aradan geçen süre zarfında belki bu ilk eseri genişletip başka hale sokarak 1010 tarihinde yeniden Ali Paşa adına kaleme almış olmalıdır. Ancak yukarıda geçtiği üzre yazarın içinde bulunduğu yılın 1009 H. olduğunu söylemiş olması ve yer yer o dönemde vali olan Hızır Paşanın adını anması eserin belli bir yazım sürecinden geçtiğini, belki 1009’da başlanıp 1010’da tamamlandığını ve Ali Paşa’ya ithaf edildiğini göstermektedir. Bütün bu hususların aydınlanması eserin ciddi bir tetkikten geçirilmesine bağlıdır.
“Vakayi-i Ali Paşa” esas olarak nesir olmakla birlikte içinde bolca manzumelere yer verilmiştir. Bu manzumelerde Kelamî adı birkaç defa geçiyor. 61. varaklık büyük boy eserde 8 adet minyatür de mevcuttur. Metinde anlatılan konuları canlandıran bu minyatürlerde Paşanın huzurunda padişahın fermanının okunması, Paşa’nın Nil gezisi vs. canlandırılmıştır. Nil gezisinin yukarıdaki ilk eserde de anlatılıyor olması müellifin aynı konuyu her iki eserde kullandığını göstermektedir. Mecmuada 61. varaktan sonra yeni bir mihrabiye altında Mısırla ilgili konulara devam ediliyor. Bu kısmın sonunda devir şairlerinin Ali Paşaya söyledikleri kasideler ve düşürdükleri tarihler yer alıyor. Bu şiirlerin konuyla ilgilenenler açısından çok önemli olduğunu düşünüyoruz. “Vekayi-i Ali Paşa”nın yurt içi ve yurt dışındaki kütüphanelerde başka nüshasına rastlayamadık. Ancak Mısır Kataloğunda (nr. 3/237) Mehmed bin Ahmed Beğ Camizade el-mütehallas bi-Kelamî b. Cami adına kayıtlı “Kasaid-i Bülega-i Asr fi Medh-i Ali Paşa Vali-i Mısr” isimli bir esere tesadüf olunuyor. İsmine nazaran bu eserin “Vakayi-i Ali Paşa”nın diğer bir nüshası olması icab eder. Zira yukarıda açıkladığımız üzere sözkonusu eserin epeyce bir kısmı devir şairlerinin kasidelerinden ibarettir. Muhtemelen bu toplama işini de Kelamî yapmış olmalıdır.
Peki ama Kelamî kimdir? Tezkirelerde kayıtlı olup bu mahlası taşıyan 4 şairin de eldeki şair olma ihtimali az gözüküyor. (Haluk İpekten, M. İsen vd., Tezkirelere göre Divan Edebiyatı İsimler sözlüğü, s.248-49) Buna mukabil Mısır kataloğundaki kayıttan onun isminin Mehmed olduğu ve Cami lakaplı Ahmet Beğin oğlu olduğu anlaşılıyor. Tezkirelerde Cami mahlasını taşıyan 6 şairden iki tanesi Kelamî’nin babası olan Cami olabilir. Bunlardan biri Geliboluda doğanve bilahere Mısır’a yerleşen Cami-i Mısrî lakaplı Ahmet efendidir. Ancak Künhü’l-ahbar, onun ileri yaşlarda iken doğan tek oğlunu kaybettiğinden söz ederek bu ihtimali zayıflatıyor. Aynı mahlası taşıyan diğer şair ise II. Selim’in atmacabaşısı olup bilahere Mısır’a sancak beyi olarak atanan Camî Beydir. (A.g.e., s.81-83) Bu zatın şairimizin babası olduğuna ihtimal verebiliriz. Netice itibarıyla Tunustaki Kelamî Mecmuası ile daha evvel varlığı bilinmeyen yeni üç küçük mesnevi su yüzüne çıkmış bulunmaktadır. Bu küçük metinler tarafımızdan hazırlanmaktadır.

58
KERBNAME
Nr. 11657/1, 1b-155a, 11 st, Nestalik, el-Hac Hasbi b. Hasan Moğullu, 1195 H.
Baş (1b) “Raviyan-ı ahbar ve nakılan-ı asar ve muhaddisan-ı ruzgar..”
L. de yanlış olarak Kürb şeklinde yazılan Hz. Alinin kumandanlarından Kerb Gazi etrafındaki hikayeleri hâvî bir mecmuadır. Eserin diğer bir nüshası Muallim Cevdet K. 188’de kayıtlıdır (Manzum ve mensur telifleri bulunan hikaye hakkında bilgi için bk. Cihan Okuyucu, “Manzum Halk Hikayelerinin Yeni Bir Örneği Kerbname”, E. Ü. Sosyal bilimler Enstitüsü Dergisi, sy.5, 1994, s. 175-202)
2- 11657/2, 36a-194a, Sayfa kenarında, Kitabun fi ilm-i simya, kıssatun an ibni ve ahihi başlıklı ilm-i simyaya dair bir metin vardır.

59
(KISSA MECMUASI)
Nr. 1245, 198 v., 17 st. Nestalik
Mecmuanın içinde iki kıssa vardır:
1-1b-59a Kitab-ı Gaza-i kan Kalesi li-Ali b. Ebi Talib
Baş: “Bism.. Raviyan-ı ahbar ve nakılan-ı asar şöyle rivayet iderler ki .. ”
2- 60b-198b Gazvetü Ahdar-zemin li-İmam Ali b. Ebi Talib
Baş: “Bism.. Bu kitab-ı şerif ve menkub-ı latif Emirü’l-müminin.. Ali b. Ebi Talib-kuddise sırruhu- hazretleri ahdar-zemine varup.. ”

60

KISSA-İ YUSUF
Bilal Efendi
Nr. 12004, 126v., 11 st, Nesih, Vâli-i Birinci Oğlu Halil Yazıcı, 1215 H.
Metinde yazar ve eser adına rastlanmayan metnin başlığında: Haza Kitab-ı Hazret-i Yusuf fi Bilal Efendi kaydı mevcuttur.
Baş (1b) ”rivayet olınur ki bizim peygamberümüz Muhammedeni’l-Mustafa.. ” Esas itibarıyla mensur olan eserde yer yer heceyle yazılmış manzum parçalara tesadüf olunuyor. Örnek:
İşit ey kâmeti selvi
Ne dir Yakup bu arada
Ayırur ruhını tenden
Varur hulyada hem yâda

Alurlar Yusufı elden
Koparurlar güli daldan
Dügün idüp bunlar birden
Girer şeytan hem araya

Hıram üzre salındılar
Nidesin bilmedi bunlar
Sanasın sürmelendiler
Gönüller oldı âzâde
Son (125b) “Tamam oldı bu nazmum el-hamdulillah..
Kütüphane kayıtlarında Bilal Efendi adına kayıtlı herhangi bir Yusuf kıssasına rastlamadık. Bu itibarla eserin şimdilik yeni bir Yusuf kıssası olduğuna hükmedebiliriz.

61
(KISSA-İ YUSUF)
Nr. 10040/2, 39b-91a, 15st, Nesih, Derviş Bekir ibn-i Abdullah ibn-i Ebubekir
Baş (39b) “Bism.. ve ba’d. Bilgil kim şol hikayetler ki zaman-ı kadimde olmışdur, peygamberlerden ve padişahlardan Yusuf hikayesi gibi mergub ve acib içinde Âyetler çok hikayet yokdur. ”
Hz. Yusuf kıssasının ayetlerin tefsirine dayalı olarak anlatımı olan metnin kime ait olduğu belli değildir. 91a’da biten eserin sonunda dua talebinde bulunan Derviş Bekir ibn-i Abdullah ibn-i Ebubekir herhalde müstensih olmalıdır.

62
KİTABÜ’L-AYİDİ’D-DİNİYE*
Nr. 335/6, 142a-154b, 15 st, Nesih

63
(KİTABU Fİ BEYAN-I AHVAL-İ DIMIŞK) *
Nr. 6214, 337 v., 19 st, Nestalik, 1071 H.

64
KİTAB-I FAL-I FELEKİYYE
Nr. 9601, 81v., 13st., Nestalik, Mehmed Hoca, Tunus 1082H.
Baş (1b) “Yüz kırk dört babdur. Bilün ki bu kitab emirü’l-müminin (.. ) Harun Reşid içün tasnif olmışdur ve bu kitaba Felekiyye diyü ad virdiler. ”
Eserin ilk sekiz varağında 144 madde halinde fal ve tefeüllerle anlamları liste halinde verildikten sonra her birine bir sayfa tahsis edilmiştir. Her sayfada bir başlık ve altında ihtimaller veriliyor.
Örnek (12a) (Başlık) “İşbu kişinün ölümi ne sebebden ola aceb”:
-İşbu kişinün ölümi balgamdan ve sümkürmekden ola
-İşbu hatundan sual idersen, bu hatunı er almaz
-İşbu hasta sıhhat bulur, halas olur şöyle bilesin
Vs..
(81a) ’da, kitabtaki bilgilerin sıhhatine kuşkuyla baktığına ve gaybı Allahtan başkasının bilemeyeceğini söylediğine göre müellife ait olmaması gereken, muhtemelen müstensihe ait bir Nazm ve altında istinsah kaydı mevcuttur. Bu eserin başka bir nüshası Tercüman Yazmaları arasında Mefâtihü’l-Gayb adıyla kayıtlıdır. Başı kısmen farklı ise de tarifinden eldeki eser olduğu anlaşılan sözkonusu nüsha –muhtemelen, baştaki bir ifadeden isim sanılarak- yukarıdaki isimle kaydedilmiştir (Kut, s.360).

65
KİTABU’T-TECVİD Fİ KELAMİ’L-MECİD
Nr. 12898, 130 v., 15 st., Nesih
Eserin baş kısmında adı yukarıya aldığımız gibi kayıtlı olan eser L. de Mukaddimetü’t-Tecvîd fî Kelâmi’l-Mecîd adıyla kaydedilmiştir. Ancak bu ismin nereden alındığını anlayamadık. Kuran okuma adabı ve kıraat çeşitleri vs. dair olan eserin yazarı bu ilmin Şeyh İsmail’e ve ondan sonra kendisine ulaştığını söylüyorsa adını belirtmiyor.
Baş (1b) ”Bism.. Elhamdulillahillezi.. Amma ba’de yani Allah Taalanın vahdaniyetine hamd idüp ve şehadet itdügümüzden sonra..”
Son (130b) “.. ma’dası mevsulen nakl olınurlar”. Sene 1172.

66
AYNI ESER
Nr. 11962, 68 v., 15 st., Nesih
Eser son taraftan eksiktir.

67
KİTABU’T-TESHİL
Behauddin ibn-i Yusuf
Nr. 9594, 86v., 11 st, Nesih, Yusuf b. El-Hac Hamza, 914 H.
Akaid ve ibadete ait muhtelif bahisleri ihtiva eden eser, metindeki bilgilere nazaran Behauddin ibn-i Yusuf isimli biri tarafından başta Hidaye olmak üzere muhtelif kitaplardan faydalanılarak kaleme alınmıştır.
Baş (1b) “Bism.. Şükr ü sipâs ve hamd ü senâ-yı bî-kıyas ol pâdişaha ki yaratdı yirleri ve gökleri ve ayı ve güneşi ve yılduzları ve Ademi yaratdı ve türlü halk ile bezedi. Zâtınun nihayeti yok ve sıfatınun gayet (i) yok. Zâhirdür gözler anı görmez, bâtındur gönüller ana irmez.... Amma ba’d: Bilgil ki ben za’if nahif fakir hakir Behaüddin ibn-i Yusuf.. (2a) bir risale tercüme itdüm, muhtasar Türki dile getürdüm, taharetde ve salatda ve savmda ve elfaz-ı küfrde ve dualarda Hidaye’den ve şerhinden ve fetvalardan mütalaa idenler göreler, bu za’if kula dua ideler. Anlar ki Arab dilinde âcizdür, fâide dutalar, zira darb-ı mesele Türki dilde azdur. Buna Teshil ad virdüm.. ”
L. de müellif nüshası olduğu söylenen eser, sondaki ketebe kaydına göre Yusuf b. El. Hac Hamza tarafından h.914’de istinsah edilmiştir. Eserin dili ve imlası onun daha eski bir tarihte telif edildiğini düşündürmektedir. İmlada ekler daima kökden ayrı yazıldığı gibi dil bakımından metin Eski Anadolu Türkçesi devresine ait görünüyor. Teshîl isminde daha başka eserler mevcut olmakla birlikte eldeki esere kütüphane kayıtlarında tesadüf edilememiştir.

68
MEALİME’L-YAKİN
Baki, şair (-1006H. )
Nr. 13098, 74 v., 19 st. Nesih, 1006 H.
L. de nüsha müellif nüshası gösterilmiştir. Metinde yer alan tashihlere rastlanması böyle bir zanna yol açmış olmalı.

69
MEARİCÜ’N-NÜBÜVVE Fİ MEDARİCÜ’L-FÜTÜVVE
Muhammed b. Muhammed Altıparmak
Nr. 11146, 587 v., 25 st, Nesih

70
MECMUA
Nr. 1459, 97 v., 21 st., Nestalik, el- Hac Ahmed b. El-Hac Zünnun, 1092 H.
1- 1459/1, 1b-39b Subhatu’l-Ahbar Tercümesi, Yusuf b. Abdüllatif
Baş (1b) ”Hamd-i bi-had ve sena-yı bi-‘add ol hâkim-i kadime.. ”
Kanunî döneminde yaşamış Şerif Şafii isminde birinin Farsça olarak yazdığı umumi tarihin Yusuf b. Abdüllatif tarafından yapılan çevirisidir. Hz. Ademden beri peygamberler ve muhtelif hanedanların listesi şeklinde tertib edilmiş eserde daire içine alınmış isimler hakkında bazan kısa bilgiler verilmektedir. Babinger eserin yine Kanunî devrinde yaşamış Derviş Mehmed b. Şeyh Ramazan tarafından yapılmış çevirisiyle Yusuf b. Abdüllatif’in de 1545’de bir çeviri yaptığını ve eserin bazı nüshalarını zikrediyor. (Babinger, Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri, Çev. Prof. Dr. Coşkun Üçok, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. 1982, s. 78-79).
Babinger eseri önemsiz addetmekle birlikte özellikle Türk hanedanlarına mensup zengin bir isim listesi bakımından ilginç bulunabilecek bir eserdir. Babingerin eserin 1545 tarihinde tercüme edildiğini belirtmesine mukabil hanedan listesi Sultan Mehmed b. İbrahim’e kadar geliyor. Bu durumda listeye bir başkasının ilavede bulunduğunu düşünebiliriz.
37b’de Lugat-ı sultan Murad Han başlığı altında muhtemelen IV.Murad’a ait bir gazel verilmektedir. Gazelin matla beyti şudur:
İlahi izzetün hakkı beni lutfunla yâd eyle
Açup tab’-ı şerifüm gül gibi hâtır-küşad eyle
2-1459/2, 39b-60a (Siyasî Bir Rüya)
“Bir papas gelip bunı telif eylemiştir” başlığı altında siyasi bir rüya yer almaktadır. Risale önce rüşvetten şikayetle başlıyor:
Baş (39b) ”Bir gün tefekküre varmış iken hatıruma geldi kim bu ümmet-i Muhammedün hali neye varur bu rüşvet ucından. Zira ki bu rüşvet içün bir sağ nesne kalmadı. Zira ki Hak subhanehu ve taala hazretleri âdil padişahdur, imdi âdil zâlimi sevmez... Böyle olınca korkaram ki bunın ucından Saltanat-ı Âl-i Osman âhir ola diyü fikr eyledüm.”
Yazar hakkında bilgiler verdiği şeyhiyle yaptığı uzun bir tartışmayı özetliyor. O, gaibi Allahtan başkasının bilemeyeceğini söylerken şeyh delillerle gelecek Osmanlı padişahlarının akıbetlerini bildiğini iddia eder. Sonuçta şeyh müridin elinden tutup onu Ayasofyanın damına çıkarır ve orada ikisi birlikte gayb perdesinin ardında olacakları seyre başlarlar. Senaryoda her padişah bir takım hal ve hareketiyle sahnede görünür, bilahere şeyh gördükleri şeyleri yorumlar. Sahne 13. padişah Sultan Mehmed Hanla açılır:
(47a) “Önüçinci padişah Sultan Mehmed Han. Anı gördüm ki saray kapusında azim temaşa kopdı, şöyle ki ben havf itdüm ve aklum bir yire cem’ itdüm. Gördüm ki saray kapusından Sultan Mehmed Han çıkdı ve üç sancak eline alup pare pare idüp başı aşağa yirlere sürdi. Eline beş altun miftah virdiler. Girü dönüp saray kapusında abdest alup namaz kıldı ve uyudı. Ol zaman didüm ki ya şeyh bu ne alametdür ve bu gördügüm nesneler ne dimek olur bana ıyan eyle ve beyan eyle. Cevap virdi ki (47b) ey oğul Sultan Murad Han zamanında üç sancak asi oldı bu saltanat-ı Âl-i Osman (a) . Evvela Macar kralı, ikinci Eflak üçinci Leh düşmen idi. Ve şimdi Allah taala hazretlerinün emr-i şerifi ile azim asker ile ve kılıç kuvvetiyle cümlesin feth idüp ala ve ta kıyamete değin bunlar bu saltanat-ı Âl-i Osmana zebun olalar. Ve Macar yirlerine kadılar ve bigler tayin olup niçe yirlere hükm ü hükümet ideler. Ve altundan miftahlar ki gördün delalet ider ki Sultan Mehmed Han beş vilayet ala, kralın tahtları. Evvela Eflak gibi ve Leh gibi ve sair yirleri ki sana anlatmam ve Macarı haraca kese. Andan sonra biraz saltanatda rahat olup bir zamandan sonra hastelikden bu dünyayı terk âhiret yarağın görüp vefat eyleye.”
Bu padişahı Ahmed ve Osman ismindeki padişahlar takip eder. Bu isim sıralaması Osmanlı padişahları açısından da doğrudur. Keza bu hükümdarlara atfedilen işler de gerçeğe uyuyor. Mesela yazar, Sultan Osmanın adil ve fakat çok sert biri olduğundan ailesinden bir çok kişiyi kallettiğinden ve çok para biriktirdiğinden bahsediyor. Sonra vefatı halkı çok ağlatmış vs. Bu duruma göre risalenin bu olaylara şahit olan biri tarafından yazıldığı tahmin edilebilir. Bu sultanın vefatı üzerine iki oğlu saltanat hususunda çekişmez tam aksine her biri diğeri lehine tahttan feragat eder. Bu iş öyle uzar ki sonunda devlet ricalinin devreye girmesi ve ricalarıyla her iki şehzade ülkeyi birlikte idare etmek zorunda kalırlar. Bu durumdan herkes o kadar memnun olur ki bundan sonra tahtın büyük evlada kalması ama asla kardeş katline izin verilmemesi ve her kardeşin çevresiyle birlikte İstanbuldan başka bir yere gitmesi konusunda anlaşır, bu kanunu bozana da lanet ederler. Sözkonusu iki şehzadeden birinin adı Bayezit öbürünün ise Süleyman imiş. Bu isimlerin uydurma olması az evvel söylediğimiz üzre yazarın Genç Osman devrinde yaşamış olabileceği fikrini teyid etmektedir. Yazar bu uyum sonunda halkın büyük bir refah ve huzur içinde yaşadığını söylüyor. Bundan sonra gelen padişahlardan bazılarının ismi yok, olanların da adı tarihi realiteye uymuyor ve vaka akışı hızlanıyor, daha özet bir tarzda tahkile ediliyor. Sonuncu ve yetmişinci padişah adı ise Sultan Selim imiş. Eserin başında yazar bu ismi Yusuf olarak kaydettiğine göre herhalde risalenin sonuna gelene kadar kendi verdiği adı unutmuş olmalı. Yazar risalenin başında şeyhle tartışmasını naklederken ve risalenin sonunda (59a’dan sonra) hem kendisi hem de şeyhi hakkında bazı bilgiler veriyor. Biraz karışık bir uslupla anlattığına göre yazarımız Hristiyanlıktan dönme olup adı Derviş Mehmed imiş. Şeyhi ise Abdurrahman adında aslen Buharalı bir zat imiş. O, şeyhle tanışmasını ve şeyhin bazı kerametlerini naklediyor. Risalenin başındaki “Bir papas gelip telif eylemiştir.” ifadesi herhalde bu bilgilerden çıkarılmış olmalıdır. Sonuç itibarıyla yazar, Veysinin Habname’de yaptığı gibi toplumun isteklerini böyle bir siyasi yakaza ile anlatmış oluyor ki herhalde sosyolojik bakımdan ilgiye değer.
3-1459/3, 63a-76a “Makalat-ı Enbiya”,
Baş (63a) “Bism.. Elham.. Şükr ol Allaha kim cemi’ alemin halıkıdur..”
Yazar yakaza halinde iken Hz. Peygamberi ashabıyla birlikte gördüğünü ve bu görüşle birlikte hicab perdelerinin açılarak levh üzerinde yazılmış yazılara bakmak suretiyle bu risaleyi kaleme aldığını belirtiyor. İsminin Muhammed ibn-i Hamza olduğunu belirten yazar 18 baba ayırdığı telifine Makalat-ı Enbiya adını vermiş. Risalenin sonunda katib adı olarak Halil geçtiğine göre bu kısım ayrı bir elden çıkmış olmalı.
4-1459/4, Haza Risale müteallika bi-kıyamis’s-sâ’a li-Mevlai’l-merhum Kemal Paşa başlığı altında dünyanın yaşı ve kıyamet gibi bahisler işleniyor. Yazara göre bu ümmetin kıyameti 1400 yılı imiş.
5-1459/5, 83a-84b Raksın Cevazını dair bir risale
6-1459/6, 84b-85b “Eşrat-ı Saat Beyanındadır”
7-1459/7, 86a-91b” Dua-yı Mercan budur”
8-1459/8, 91b-97b (Siyasetname) , Defteri Abdurrahman imzalı bir siyasi öğüt kitabıdır. Eserini Sultan Mehmed b. Murad b. Selim adına kaleme almış olan yazar devlet idaresi için luzumlu bulduğu tavsiyelerde bulunuyor.
Baş (91b) “Hamd u sipas u sena-yı bi-kıyas ol malikü’l..”

71
MECMUA
Nr. 11517, 294 v., 19 st. Nesih, h. 978-1099
Fevait mecmuası niteliğinde bir defterdir. Birkaç yerde Sultan Mustafa b. Mehmed b. İbrahim adına dualar olmasından ve düşürülen bazı tarihlerden -en yenisi h.1099- mecmuanın yaşını kestirebiliriz. Başlıca muhteviyatı:Ebussuud Ef. in virdi/ istiska ve iman duaları/ mektup suretleri/ Amiki adında bir şairin şiirleri/ heceyle yazılmış şiirler/ Ali Ef. in kasidesi/ Baştan beri İstanbul müftülerinin isim listesi/Tecvid kaideleri/209b-231b arasında Fatihü’l-ebyat isimli risale, İsmine nazaran Mesnevi şarihi Rusuhi Sarı Abdullah Ef. e ait olmalı-/ Muhtelif şairlerden şiirler (v.230-279): Asefi, Ebussud, Şeyh Nizami, Ubeydi Çelebi, Mestname-i Seyyid Nesimi, Meşki, Fevri, Behişti, Kaside-i Tantarani, Şikayetname-i Firaki, Mersiye-i Haleti der-hakk-ı merhum-ı hod, Cevri, Ali Ef., Yazıcızade, Beyanı, Zihni, Ali, Lamii, Handi, Pendname-i Lütfi, Vahdeti, İbn-i Kemal, Muaşşer-i Sultan Mustafa, Muaşşer-i Sultan Süleyman, Merdi, Ademi, Zaifi vs. /287a-289a arasında Tefsir-i Ayete’l-Kürsi isimli bir metin ve onu takiben şu notla karşılaşıyoruz:”.. hicret tarihinin 978’inde.. bu risalenin tesvidi müyesser oldı, el-minnetü li’llahi taala ve ene’l-fakir Mustafa ibn-i İlyas. İmdi bu hakir dahi bu risaleyi kendüm yazup mezkurun nüshasından nakl idüp sene 1115 şehr-i şabani’l-muazzam, sene’ 115 ketebe ez’afi’l-ibad Süleyman Hâce-i Divan-ı mansure bi-Tunisi’l-hadra.. ” Bu karışık ifadelerden bu son küçük risalenin adı geçen Mustafa ibn-i İlyas tarafından yazıldığı bilahere Süleyman isimli kişi tarafından istinsah edildiği gibi bir mana çıkıyor. Bütün metin aynı elden çiktığına göre mecmuanın bütünüyle bu katib tarafından istinsah edildiğini düşünebiliriz. Ancak Divan-ı Mansure hocası olan Süleymanın aynı zamanda mecmuanın derleyicisi olup olmadığı hususu muallakta kalıyor. Her halükarda mecmuanın özellikle şiirleri itibarıyla nisbi bir önemi olduğu ortadadır.

72
(MECMUATİ’L-FEVAİD)
Nr. 11966, 105 v, 15 st. Nesih
Değişen başlıklar altında dua, cifr, namaz vs bilgileri içeren tek elden çıkmış bir fevaid mecmuasıdır.

73
MENAFİÜ’N-NAS
Nidâi, Mehmed ö. 975/1567-68
Nr. 12007, 173 v., 13st, Nesih, Mehmed Hurşid, Gulam-ı Mir İbrahim Genç Mehmet Paşazade, 1222 H.
L. nin hakkında şüphe izhar ettiği müellif II.Selim (1566-74) devri tabiplerinden Mehmed Nidayi’dir. 60 bab üzerine yazılmış olan yer yer manzumelerle süslü eser adı geçen hükümdar adına 974’de telif edilmiştir. Bir çok yerde nüshalarına tesadüf olunuyor. (bk. Karatay, c. I nr. 1761, Kut, s. 301-303)
Eserin 60. babında yazar kendisi ve eseri hakkında bazı ilginç bilgiler veriyor: (149a) “Bes Nidai-i hakir.. Ankara hâkinden olup dört kardaş idük, küçükleri ben idüm. Elhamdulillahi Rabbi’l-alemin bu lutfı kahr içinde buldum. Sebebi budur ki âlem-i seyahatde iken Kırım Hanlarından Sahib Giray Hana hâce olup takarrüb hasıl oldukda yanında olanlar hased ateşin yandurmışlar. Nidai bendeyi padişah hazretlerine tarik-i risaletle gönderdiklerinde hasudlar fırsat bulup bi’l-ittifak Hana gamz itmişler ki: “Sizin Hudavendigar hazretlerine elçi gönderdügünüz hâce bizzat Sultan Süleyman hazretlerine eytmiş ki, Tatar Hana inanma, sizlere hayindür ve zalimdür, bunlara itimad eyleme. (..) Hânı inandurmışlar. Bundan sonra beni tutup karalık zindana saldı, yedi yıldan ziyade zindanda kaldum. Belki katl olınmağa yüz kerre siyaset meydanına geldüm, katl olınmak içün. Ol âlem-i vahdetde yirmi iki pare ilm-i tasavvuf müteallik kitab nazm itdüm. Ol halde hazret-i Hızr ile âşinalık müyesser olup ol şevkde bu denlü mna zuhura geldükde bu ilm-i tıbbun zuhurına işaret olmış idi. ” Yazar daha sonra bu durumdan kurtulmuş ve evlad-ı resulden yüz yaşını aşmış biri ile karşılaşmış ve bu ilmi ondan tahsil etmiş. Bu zat öldükten sonra Nidai ne zaman yazmayı ihmal etse mana aleminde o zat tarafından; “Yaz, behey adem, yaz.! Ben senin için gönderildim.” Hitabıyla uyarılmış vs. Böylece muteber tıp kitaplarından cem etmek suretiyle bu eser vucuda gelmiş. Nidayi eserin değeri konusunda oldukça iddialıdır ve onun başka kitaplarla kıyas edilmemesini ister:
(150a) Kıyas itme bunı gayrı kitaba/ Bedel olur mı encüm âfitaba
Eserin sonunda cifir hesapları vs. ile ilgili 19 yapraklık bir kısım vardır.

74

AYNI ESER
Nidâi, Mehmed ö. 975/1567-68
Nr. 10041, 30 v., 17 st. Nestalik

75
( MENASİK-İ HAC)
Ahmet Selaniki
Nr. 9597/1, 1b-64a, 13 st. Nesih
Hac menasikine dair bir eser olup yazar aşağıdaki ifadeye göre Ahmed Selanikî’dir.
Baş (2b) “Bism.. Elham.. Ba’de zâhir budur ki ibad-ı mümininden ve mükellef olup güci yetenlere haccun farziyyeti maruf u meşhurdur. Lakin eda olınmasınun tariik ve keyfiyyeti ekser-i nasa hafi ve mesturdur. Binaen alâ-zalik bu abd-ı zaif Ahmed Selanikî kitab-ı hacdan bazı menasiki tetebbu’ idüp yirinde bir mümine muin olma ricasına lisan-ı Türkide birkaç varak tesvid eyledi.”
Marifeti’l-mikatla başlayan eser fihriste göre 28 fasla ayrılmıştır. Sonda yazar eserinde kaynaklarını da söylüyor.
Son (64b) “..mahfi olmaya ki bu muhtasarun mehazı Hidaye’dür ve bazı şerhleridür ve dahi kütüb-i menasikden Kirmanidür ki cümleden muteberdür. Hatta fusul u ebvabı Kirmani tertibi üzre vesselam. ”
Bu isme ve eserine kaynaklarda rastlayamadık.
-9597/2 “Kitab-ı Feraiz ve sünen ve vacibat-ı Hac” başlığıyla 65b-71a arasında muhtemelen aynı yazara ait yeni bir risale mevcuttur. Başı:
(65b) “Bism.. Elhamdulillahi Rabbi’l-alemin.. bilgil kim bu kitab Ebu Hanife rahmetullahi aleyh kavli üzerine haccun farzını ve sünnetini ve vaciblerini bildirür.. ”


76
MEŞARIKU’L-ENVAR
Subhî Muhammed Ali
Nr. 1886/1, 1b-17a, 17st., Talik, müellif hattı?, h.930
Manzum bir Esmaü’l-Hüsna şerhi olan eldeki mesnevi L.’ye “Esmaü’l-hüsna Şerhi” olarak alınmıştır. Ancak aşağıda verileceği üzere metinde eser adı bizim verdiğimiz şekilde geçiyor. İlk sahife kısmen yırtık olan eser şöyle başlıyor:
Baş (1b) “Sad hezaran hezar.. .. .
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
Ol Hüda-yı cihana oldı seza
Ki anun sun’ıdur kamu eşya
Münacaat ve Çar yar medhi gibi kısımlardan sonra, yazar eserin yazılış sebebini izah ediyor:
(2b) Ulemâ-yı şeriat-ı İslam Şerh-i esmada itdiler ikdam
Arabi vü farisi kalil ü kesir İtdiler şerh-i vasfı tahrir
Her biri cüzde gösterüp ıtnâb Yazdılar şerhini bi-gayr-ı hisab
Yine ber-iktiza ile nagah Eyledüm ol güruhı hâdi-i rah
.. .. .. .
Eyledüm ol şüruha bezl-i nazar Oldı manzur anda nice ‘iber
Cümlenün zübdesin idüp tahrir Kıldum elzem havassını tahrir
Anı yazdum lisan-ı Rum üzre Şerhin itdüm beyan Rum üzre
Eserde Esmaü’l-hüsnanın her biri 3 beyitle şerhedilmektedir. Bir örnek:
El-Baki.
(16a) Her kim isterse ola ömri ziyad İde bu ismi daima evrad
Can u dilden ola mukayyed hem Süre her vakt u saat her dem
Ola malında devletinde beka Ta irince vucuda dest-i fena
Yazar Hatime bölümünde hem kendi ismini hem de eser adını telif tarihiyle birlikte veriyor:
(17a) Kim okursa bu nazmı subh u mesaNâzıma eyleye bu resme dua
Ola ruşen çerağı Subhinin Görine yüzi ağı Subhinin
Çün bu nazmum irişdi itmama Oldı şâyeste şöhret-i nâma
Bu hususda idüp takayyüd-i tam Eyledüm anı bulmağa ikdam
Tam tarihin itdüm istifsar Didi hatif Meşarık-ı Envar, sene 930
Gölpınarlı, Mevlana Müzesinde mevcut eserin bir başka nüshasını tespit ettiği gibi, İst. Üniv. Ktp. nr. 3504’de de güzel bir nüshasının daha kayıtlı olduğunu belirtiyor. (A. Gölpınarlı, Mevlana Müzesi Yazmalar Kataloğu, II, T.T.K. Ankara 1971, s.152). Müellif adı da onun tarafından yukarıdaki şekliyle kaydedilmiştir. Tezkirelerde adı geçen birkaç Subhi’den hiçbirinin ismi bu isimle uyuşmuyor (Haluk İpekten, M. İsen. Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. Ank. 1988, s.452-53)

77
(MEVİZA KİTABI)
Nr. 12000, 65 v., 13 st, Nesih
Başı eksiğe benzeyen mecmua: “Bab fi zikr-i cevab-ı Münker Nekir” diye başlıyor. Ölüm, kabir hayatı, cennet, cehennem, muhtelif öğütler vs. metnin muhteviyatını teşkil ediyor.

78
MEVLİD
Süleyman Çelebi
Nr. 2523, 62 v., 23 st. Nesih

79
AYNI ESER
Süleyman Çelebi
Nr. 1175, 51 v. 13 st. Nesih, 1126H.

80
MUHAMMEDİYE
Yazıcızade, Mehmed b. Salih ( -855H. )
Nr. 3701, 299 v., 15 st., Nesih, İsmail b. el-Hac Şükrullah İstanbuli, 1190 H.

81
AYNI ESER
Yazıcızade, Mehmed b. Salih ( -855H. )
Nr. 10239, 203 v., 21 st. Nesih, Ahmed b. Hacı Ali 943 H.

82
NAZMU’L-ESAMİ
Ali
Nr. 2269/2, 18a-34b, 11 st., Nesih, 1055H.
Başı 7-8 beyit eksik Farsça-Türkçe manzum bir lugatçedir. L. de Nizamiye atfedilen (L118/5) eser Süleymaniye Ktp., Serez, nr. 4107’de kayıtlı nüshasında Ali isimli bir yazara ait gösterilmiştir. Yaptığımız kontrolde metinde gerçekten Ali adı geçtiğine göre, bu ikinci bilgiyi doğru kabul etmek icab eder. L. de eserin Nizami’ye ait sanılması, aşağıdaki ifadelerin yanlış anlaşılmasından olmalıdır:
(18a) Anın virdüm adın Nazmu’l-esamî
Ki bu resme bulupdur hoş nizamı
Eser (34b) ’de; Âhir encam iyü adlu nik-nam
Gerdeneş pardaht eyledüm tamam,
mısralarıyla bitiyor.

83
(RÜYA TABİRİ )
Nr. 14695, 78 v., 10 st. Nesih, 1006 H.
Rüya çeşitleri ve rayü adabından bahseden başı eksik bir mecmuadır.

84
SAATNAME
Hibetullah b. İbrahim
Nr. 2472, 48 v., 19 st. Nesih
(Eserin diğer nüshaları için bk. Kut, s. 159-60)

85
(SEVAKIB MUHTASARI)
?
Nr. 9665, 218 v, 15st, Nesih
Mevlana ve ailesine ait menkıbeleri ihtiva eden mecmua aşağıdaki ifadelerden anlaşıldığına göre Sevakıbdan ihtisar olunmuştur.
Baş (1b) “Bism.. .. ve ba’d. Dostane ve muhibbane ve ehlu’llah ehl-i itikad olup ihvan-ı safaya ma’lum-ı şerifleri olsun ki bu kitab kutbu’l-ârifin ve sultanu’l- âşıkin ve mahbub-ı Rabbü’l-âlemin ağnâ Hazret-i Mevlana, seyyidi Muhammed Celaleddin-kuddise sırruhu’l-azim- bazı menakıb-ı şerifleridür. Niçe fusul üzre düzilüp Tercüme-i Sevakıb adlı kitabdan ehl-i (2a) zümre-i fakra teberrüken ve teşrifen ihtisar olındı..”
Eserde Nefehat ve Eflakî’nin Menakıbu’l-arifin’inden bolca nakiller mevcuttur. Eser Ulu Arif Çelebiye ait menkıbelerle bitiyor. Yazar kendisi için mağfiret talebinde bulunmakla birlikte ismini vermiyor.

86
SIHAH-I ACEM TERCÜMESİ
Nr. 12605/1, 1b-38a, 10 st. Nestalik
Başlığında “Haza Lugat-ı Sıhah-ı Acem” yazılı Fars-Türkçe bir lugattır.
Baş (1b) “Bism.. Sipas u sitayiş (..) Babu’l-meftuha. Ab (altında”su”)..”
Farsça kelimeler ve altta Türkçe karşılıkları verilmek suretiyle tertib edilmiştir. Karatay (c.II, 2045) aynı isimle kayıtlı Farsça-Türkçe bir lugat varsa da başı tutmadığına göre farklı olmalıdır.
-2. Mecmuanın 38b-66b varakları arasında Kitab-ı Mecmuati’l-Feteva başlığı altında isbat-ı neseb, suret-i hükm, alışveriş vs. suretleri mevcuttur.

87
SIRAT-I MÜSTAKİM
Sabayî
Nr. 14336/2, 93b-128a, 15st. Nestalik
L.de eser Şem’inin Saadetname’si olarak gösterilmiştir (L. 117/20). Ancak aşağıda açıklandığı üzre eser Sabayi’nin Sırat-ı Müstakim isimli mesnevisidir.
93b’de “ Pendname-i Hazret-i Şeyh Attar” başlığı altındaki eser şöyle başlıyor:
(93b) Ol Huda kim âdeme nefh itdi ruh Buldı tufandan necat emriyle Nuh
Naat ve dört halifeye övgülerde bulunduktan sonra yazar sebeb-i telif kısmında kendi adını veriyor:
(95b) Kalbin anlarun kılup arş-ı mecid Eyledi ilm ile her birin ferid
Şeyh Attar-ı Ferideddin biri İlm-i tahkikün hakim ü mâhiri
..
Hâce Attarun nesiminden seher Bu Sabayiye saba virdi eser
Yazar:
(95b) Kadri âli ismi resm ile ‘Ali Lutf u cudıyla zamanun efdali
Dergehi ehl-i kemalün me’meni Kisesi bikes fakirün mahzeni
..
Halk-ı alem olmağiçün sudmend Tercüme emr eyledi ol ercümend
şeklinde övdüğü tanıdıklarından birinin eserin Türkçeye çevrilmesi arzusu üzerine bu işe kalkıştığını belirtiyor. Eserin adı da bu vesile ile verilmektedir:
(96a) Çünki teklif itdi ol yar-ı güzin Görmedüm layık-ı mim anun sözin
..
Mülhem-i gaybî kılup lutf-ı azim Adını virdi Sırati’l-müstakim
Eserin sonu da şu beyitlerle bitiyor:
(128a) Gerçi ki adum Sabayi eyledüm Nefsümi mest ü hevayi eyledüm
..
Halka pend itdüm veli ben tutmadum Tamu anup kendümi korkutmadum
Tutmadum gerçi ki kıldum tercüme Sürmedüm bu malı asla harcuma
Eyledüm küstah olup terk-i edeb Eylemedüm asl-ı maksudı taleb
Ola kim bir merd-i mukbil işide Okıya du-yı hayr ide
Sabayi mahlasını kullanan eser sahibinin kimliği meçhuldur. Eserin telif tarihi de verilmediği cihetle ondan yola çıkarak bir tahminde bulunma imkanından da mahrumuz. Tezkirelerde bu mahlasla kayıtlı üç şaire tesadüf olunmaktadır. Haklarında verilen bilgilere nazaran eldeki eserin adı Sehi’den itibaren tezkirelerde zikredilen Edirneli Hayrettin Çelebiye ait olması en yakın ihtimaldir. Bu zat Şeyh Vefa’nın hizmetinde bulunmuş ve Koca Davut Paşanın Bosna beylerbeyi iken yaptığı gazaları 15 bin beyitle nazmetmiş (Haluk İpekten - M. İsen. Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. Ank. 1988, s.398) Klasik edebiyatımızda Pend-i Attar tercümeleri arasında eldeki esere rastlanmıyor. Emre’nin Pendname tercümesi neşrinde diğer Pendnamelerin listesi verilmekte ise de Sabayi’nin eseri mevcut değildir (Azmi Bilgin, Terceme-i Pendname-i Attar, Enderun Kitabevi, İst.1998). Kütüphanelerde ve kaynaklarda da adına yahut nüshasına tesadüf edemediğimiz Sırat-ı Müstakime yeni bulunmuş bir eser nazarıyla bakabiliriz.

88
SUBHATÜ’L-AHBAR TERCÜMESİ
Yusuf b. Abdüllatif
Nr. 898, 36 v., 21 st, Nesih
Diğer nüsha için bk. Nr. 1459/1. Bu nüsha daha özenli bir elden çıkmıştır. Padişah isimleri bunda III. Murad ve oğullarında bitiyor.

89
SUVER-İ RESAİL-İ RESMİYE
Nr. 14706, 108 v., St. muhtelif, Rıka.
Muhtelif resmi mektupları havi bir mecmuadır. Bir yerde geçen “Suretname-i humayun ba-müsvedde-i hakir Nahifi-afallahu zunubehu- ilâ hâkim-i Fas” ibaresi aynı elden çıkan mecmuanın Nahifiye ait olabileceğini düşündürtmektedir. Rastlayabildiğimiz en yeni tarih 1202H. ’dir. Mecmuada mevcut yazılardan bazıları şunlardır:
Şerif hazretine/ Şeyhü’l-harameyne/ Han hazretine/ Tunus. Trablusgarb ve Cezayir valilerine/ Dağıstana/ Danimarka kralına ve başvekiline/ Abdurrezzek Efendi eliyle padişahın Haremeyne gönderdiği yazı/ Padişahın hac avdetinde Atıf Efendiye Avni Efendi hattıyla gönderdiği ziyafet daveti/ Ragıp Paşanın kaleme aldığı Nadir Şaha yazılan mektup/ Veysi’nin Rumeli sadrı Esad efendiye bir mektubu/ Rami Mehmet Ef. mektubu/ Münif Ef. nin Belgrat fethiyesi/ Okçuzade eliyle Sultan Mustafadan Nadir Şaha/Hayri mahlaslı bir şairden yeni sadrazama düşürülen tarih vs.

90
ŞÜZURU’Z-ZEHEBİYYE TERCÜMESİ
Salih b. Mehmed
Nr. 1040/1, 1b-38b, st. muhtelif, Nesih,
Arapça olan eser, Türkçeyle ilgisi bakımından buraya alınmıştır. Önsözde adının Salih b. Muhammed olduğunu bildiren müellif devrin hakimlerinin türkler olduğu cihetle onların dillerini bilmek luzumundan bahsediyor. Bu gayeyi temin için dönemin hükümdarı Ebu’l-İzz ve’n-nasr’e –isim mi sıfat mı?-ithafen ve onun çocuklarından Ahmed’e okutulmak üzere bu eseri tercüme etmiş. Eser bir Mukaddime, 4 erkan ve bir hatimeden mürekkepdir. Dilbilgisi mantığına sahip olduğu anlaşılan yazar giriş kısmında Türkçede Arapçadan fazla olarak mevcut olan üç harfi -p, ç, g- tanıtıyor. Eseri hazırlarken faydalandığı eserlerden bazıları şunlar: Halimi , Sıhahu’l-acem, Sıhahu’l-beyan, Cevahirü’l-ukud, İbn-i Melek, Tuhfetü’l-edeb ve silsiletü’z-Zeheb, Seyyid Şerif Cürcaninin şerhi, Şahidi, Tuhfe-i Hüsam, Lugat-i Gülistan, Lugat-i Mesnevi, Süruri Çelebi vs. Yazar eserini bitirince Tercüman Allme Ebi Hayyan en-Nahviye göstermiş ve onun da fikrini almış. Bundan sonra gelen ilk rükndeki sekiz bab şu konulara tahsis edilmiş:1. masdar:-mak, -mek ve bu eklerle ilgili örnek kelimeler 2. emir, 3. nehiy, 4. mazi, 5. muzari, 6. ism-i fail:-cı, -ci ekleri vs. 7. nefyü’n-nefy:-ma, -me ekleri ve örnekler, 8. cem’: -lar, -ler ve örnekler.
Eserin diğer rükünleri insan uzuvları, elbiseler, ev ve alet isimleri, madenler, sıfatlar Vs. ye tahsis edilmiştir. 31b-32a arasında yazar Arapça ve Tükçedeki ortak kelimelerin bir listesini veriyor. biz de bunlardan bir kısmını aşağıya alıyoruz:ibrik, beşkir, bülbül, berş, baklava, başa, billur, bakraç, boza, tirkeş, tercüman, tabut, tencere, dut, tennur, timsah, taç, saltana, taht, çuha, hançer, haraç, hıyar, han, hardal, deve, dürre, dükkan, darbezen, def, dikdik, zurna, zerde, zurafa, zerdave (?) zeberced, sac, sakka, sultan, şah, satraç, şimşir, sabun, sanduk, sahan, tabak, tanbur, tavas (?), gavga, garib, fincan, filfil, furun, kandil, kubbe, kırba, kafes, katran, karanfil, kefen, kervan, kibrit.. Eserin son kısmında tam arapça cümleler ve altında Türkçe tercümeleri mevcut. Mesela; (Arapça cümle ve altında Türkçe olarak) Cahiller hastalardır, alimler tabiblerdir benden işit”
Kütüphanelerde eserin bir çok nüshalarına tesadüf edilmektedir.

91
AYNI ESER
Nr. 11960, 71v, st. muhtelif, nesih, 1165 H.
Tamamen aynı olan bu iki nüsha birbirinden çoğaltılmış olmalıdır.

92
TACÜ’T-TEVARİH*
Hoca Sadeddin Ef. (-1008)
Nr. 12799, 211v., 21 St, Nesih. sonu eksik

93
TALİM-İ ASKERİ*
Emîrü’l-ümera Reşid
Nr. 462, 74 v., 16 st, Mağribi hat

94
TARİH-İ TABERİ TERCÜMESİ
Nr. 4413, 88v., 17 st., Nestalik
Başta Taberî tarihinin ikinci cildi olduğu kayıtlıdır. Eser Yusuf kıssasıyla başlıyor ve Firavunun Kızıldenizde boğulmasıyla bitiyor.
Baş (1b) “Raviyan-ı ahbar ve nakılan-ı asar ve muhaddisan-ı ruzgar şöyle rivayet iderler ki ilerü geçen kıssalardan bir latifini sana hikayet idelüm. Yusuf kıssasınun aslı budur ki..”
Son (88a) “Firavn-ı lain cemi’ leşkeriyle gark oldı. Şimden sonra cild-i saniye geldük, inþaallahu taala tevarih-i Taberinün”. Karatay’da Taberi tarihinin anonim bir tercümesinden bazı ciltler kayıtlı ise de -belki aynı cilt olmamasından dolayı- başı tutmuyor. (Karatay, s. 157-160)

95
TECVİD*
Karabaş Şeyh Abdurrahman Efendi, (-904 H. )
Nr. 335/9, 187b-195a, 15 st, Nesih

96
TEFSİR VE DUA MECMUASI
Nr. 11961, 139 v., 19 st., Nesih
(2a) ’da;” İşbu kitab merhum Hüseyin Hâce b. El-Hâc Murad’nun muhallefatundandur, her kim ruhına bir fatiha ihsan iderse Hakkun rahmetine müstağrak ola” ibaresi kayıtlı olduğuna göre yazarın bu kişi olduğuna hükmedebiliriz. Secde suresinin tefsiriyle başlayan eserde Yasin, Hâm mim, Nebe ilh. Surelerin çıklamalarıyla muhtelif dua ve inanışlar mevcuttur. (124) den itibaren; “Haza şerhü’l-ezkar ve’d-Deavat” başlığı altında muhtelif duaların açıklamaları yer alıyor.

97
TERCÜMETÜ FENN-İ MİMARİ-İ HARBİ*
Nr. 5717. 202 v., 29 st, Nesih

98
(TERCÜMETÜ KİTAB-I TEALLÜM-İ FARİSİ)
Nr. 16848/2, 30b-67b, 11st., Talik, Kasım bin Nur Bekir (?)
Yukarıdaki başlık altında Farsça bir metin ve yer yer kelime altlarında Türkçe karşılıklarından ibaret olan bu risaleyi Türkçe eserler listesinde göstermek pek makul değilse de L. ’ye alındığı cihetle biz de onu burada göstermeği uygun bulduk.
Baş (30b) Bism.. Hamd u sena mebde-i bi-misal..
Şükr dahi anmak misaline

99
(TERCÜMETÜ KİTAB-I TEALLÜMÜ’L- LUGAT)
Ebu Nasr Ferahi (?)
Nr. 16348/3, 68B-95A, 7 st., Talik 929 H.
Baş (68b) “Bism. Çünin guyed Ebu Nasr Ferahi..”
Böyle eydür Ebu Nasr kim Ferah evindedir
Yukarıda gösterilen tarzda yer yer farsça kelimelerin altında Türkçe karşılıkların gösterildiği eserden ziyade liste hüviyetinde bir metindir.

100
TERCÜME-İ ŞERH-İ KASİDE-İ BÜRDE*
Veliyyüddin, İmâm-ı Hâne-i Hassa
Nr. 3730, 32 v., 15 st. Nesih, Seyyid Abdullah ağa b. es-Seyyid Abdurrahman, 1201

101
TUHFETÜ’L-ERİB Fİ’R-REDDİ ‘AN EHLİ’S-SALİB TERCÜMESİ
Muhammed b. Şaban
Nr. 14251, 116 v., 17 st, Nesih, 1199 H.
Abdullah b. Abdullah et-Tercüman’ın Hrıstiyanlığa reddiye olarak yazdığı eserin Muhammed b. Şaban tarafından Sultan Ahmedb. Mehmed’e ihhafen yapılmış tercümesidir. Yazar arapça metnin altına satırarası tercüme yapmıştır. Eserin bir diğer nüshası Süleymaniye/Bağdadlı vehbi nr. 797’de kayıtlıdır. L. de eser mütercimi atlanarak doğrudan Abdullah b. Abdullah et-Tercüman’a ait gösterilmiştir. (117/22)

102
TUHFETÜ’L-HADİYE TERCÜMESİ
Nr. 16314/4, 88a-90b, Nestalik
Muhammed b. El-Hac İlyas tarafından Farsça öğretmek üzere yazılmış farsça risalenin bazı kelimelerinin altına Türkçe karşılıkları verilerek yapılmış kısmi bir tercüme. Gerek hacmi gerekse tercüme şekliyle müstakil bir eser kıymetini haiz değildir.

103
TUHFE-İ ŞAHİDİ ŞERHİ
Bağdadî, Abdülkadir b. Ömer (- 1093)
Nr. 9593, 44 v., 21 st. Nesih, 1090 H.
İbrahim Şahidi’nin eserine yukarıda adı geçen zat tarafından yapılan şerhdir. Eserin nüshaları çoktur. (Ms. Süleymaniye/Esat ef. 3226/1, 114 v. )

104
TUHFE-İ ŞAHİDİ ŞERHİ
Mustafa Efendi ibn-i Mirza, (İbrahim Paşa Camii imamı)
Nr. 556, 158 v., 21 st. Nesih, 1164 H.
Tuhfe-i Şahidinin yukarıda ismi bulunan zat tarafından yapılmış bir şerhidir. Farsça giriş kısmında şarih kendisini ve eserini tanıtıyor. Asıl metne geçildikten sonra her beytin altına açıklamaları yapılmak suretiyle tertib edilmiştir.
Baş (1b) “Hamd-ı bi-kıyas ve şükr-i bi-sipas an melik-i bi-hemta.. ”

105
USULİ’L-HİKEM Fİ NİZAMİ’L-ÜMEM
İbrahim Müteferrika (-1150)
Nr. 2014, 61v., Nesih
İhtida ederek islam dinine geçen İbrahim Müteferrikanın devlette gördüğü aksaklıklar ve hal çareleri için padişaha önerilerini ihtiva eden bir siyasetnamedir. Yazar kötüye gidişi dış müdahelelerden ziyade içerdeki bozulmaya ve dinden uzaklaşmaya bağlıyor. Özellikle üzerinde durduğu husus namaza gereken önemin verilmemesi, namaz kılmayanlara müdahele edilmemesidir. Adaletsizlik, rüşvet, asker tedarikindeki ihmal vs. üzerinde durulan diğer konulardır. Açık bir dille ve oldukça samimi bir ifade ile yazılan eser devre ait önemli bir metin özelliği taşır. Yazar tütün içilmesine de oldukça sert bir şekilde karşı çıkar. Bu konuda verilen manzum bir fetvayı eserine alıyor ki biz de buraya iktibas ediyoruz:
(36b) Mesele:
Hallinde ey müşkil-küşa-yı şer’-i din
Çün şer’-i kilkün dürür miftah-ı bab-ı her savab
Ol dühan-ı müstehan hakkında kim defa’at ile
Oldı istifta vü verildi cevab-ı ba-savab
Dahi ol mekruhdan ber-mucib-i şer’-i şerif
Nehy idüp sultan-ı islam oldı me’cur ü müsab
Şimdiki müşkil budur ki çoklar itmedi hiç itibar
Kılmadı anun va’id-i âcilinden irti’ab
(37a) Akla ve mala muzır iken musırr olup yine
Subh u şam anı meşamına çekerler şeyh ü şab
Hod sözüm yokdur avama el-avamu ke’l-hevam
Dahı ke’l-en’am ile hem oldılar mücab
Süfele ger haclet keşed ez-âsâr-ı fi’l hod keşed
İrişirse nola fi’linden ana yarın hicab
..
Söz heman ilmiyle amiller geçen âlimlerün
İtdügindedür bu fi’il-i na-savabı irtikab
Dahı şol sufi ki da’va-yı safa-yı dil ider
Zulmet-i dud ile amma hane-i kalbi harab
İs ü pas idüp derun-ı hanesin ol bi-sipas
İder intan-ı dehan u riş-i destar esbab
Ruz u şeb nara mülazım olmadan bir dud içün
Kılmamışdur bir kurı yaprak gibi ruyında âb
Dud-ı merdudıyla aklı revzeni mesdud olup
Kalmamış nur-ı safadan hane-i kalbinde tâb
Şöylebir bed-buy u bed-meşreb ki san zakkumdur
İçenin fi’l-hal burnından gelür ri’se’ş-şerab
San zebani müstağrak dehanından duhan
İder enfasından anun dembedem nar iltihab
Böyle bir mekruh u münkerden veliyyü’l-emri nehy
Eyledükden sonra yine itmeyenler ictinab
İmtisal itmiş olurlar mı ‘ati’û emrine
Ma’siyetle ya olurlar mı sezavar-ı ikab
Dahi ol dud ile çukın? Pür iden mu’tellere
Nicedür kavl-i sahih üzre buyur şâfi cevab
İtdügi bid’at dalaletdür disem var mı hatâ
Nicedür hükm-i kitabu’llah Allahu a’lem bi’s-savab
El-cevab:
İki alemde çeker şürb-i dehan iden azab
Dinilür rağmen ‘alâ-enfihi ana bi’se’ş-şerab
Ketebe’l-fakir Esad ‘ufiye anhu
38a Duhan içmekden ey sufi sararmış saza dönmişsin
Elinden bal mumı gitmez heman papaza dönmişsin
(Eserin bir nüshası Süleymaniye/Esat Ef. 1810’da kayıtlıdır)

106
VAKAYİÜ’L-FUZALA
Şeyhî Mehmed Ef. (- 1145)
Nr. 1240, 317 v., 37 st. Nestalik, 1. cilt
(Eser basılmıştır. Bk. A. Özcan, Şakayık ve Zeyilleri, Çağrı Yay. İst. 1989)

107
VAKAYİÜ’L-FUZALA
Şeyhî Mehmed Ef. (- 1145)
Nr. 1241, 344 v., 37 st. Nestalik, 2. cilt

108
VASİYYETNAME*
Birgivî, Mehmed b. Pir Ali (926-981)
Nr. 334 103V., 15 st, Nesih, Hasan b. Mehmed 1167 H.

109
AYNI ESER
Birgivî, Mehmed b. Pir Ali
Nr. 2154, 18b-116b, 8 st. Nesih, Hasan b. Ramazan
Nüsha son kısımdan bir miktar eksiktir.

110
AYNI ESER
Birgivî, Mehmed b. Pir Ali
Nr. 14670/1, 79 v., 11 st., Nesih, 1152 H.
Birgivî’nin eserinden sonra mecmua içinde ahlak ve tasavvufa dair birkaç küçük risale mevcuttur:
14670-2. Risale-i Kadizade Efendi başlıklı fıkha dair bir risale.
Baş. (79b) “Bism.. Elhamdulillahillezi (.. ) Amma ba’d. Ey talib-i Hak olan ihvan-ı müminin bilgil ve agah olgıl kim..”
Son (88a) “.. batıl sözlerine kulak tutup dinlemeyeler:hüccetü’l-Hak ‘ale’l-halk ecmain ve kitab-ı Rabbü’l-alemin ve sünnet-i Seyyidi’l-mürselin”. Temmet.
14670/3 Haza Risale- Rumi Efendi rahmetullahi aleyh başlığı altında meviza türünde bir risale daha mevcut.
Baş (88b) “Bism.. Elhamdülillahillezi.. Amma ba’d. Bundan sonra ey müminler bilün ve agah olun kim..”
Son (97b) “.. ana göre tedarük idüp ve gerekmezinden ihtiyat idesiz.” Temmet.
14670/4 Haza Kitab-ı Cevahiri’l-İslam başlığı altında dini bilgiler veren küçük bir risale daha mevcuttur:
Baş ( 97b) “Bism.. Elhamdülillahillezi (.. ) Amma ba’d. Bilgil kim eger sorsalar müslüman mısın..”
Son (104b) “..tamam olur dirse ol kişi imamete layık olur. Allahu a’lem ve resulihi. Temmetü’l-kitap.”
L. de her üç risale Kadizade Rumi, Ahmed b. Mehmed Emin’e atfedilmiştir. Ancak metin içinde isim geçmediği gibi sözkonusu şahsın vefat tarihi olarak gösterilen 1197H. tarihinin de istinsah tarihinden epeyce sonra olması bu ihtimali, tetkike muhtaç hale getiriyor.

111
AYNI ESER
Birgivî, Mehmed b. Pir Ali
Nr. 9689, 67 v., 11 st. Nesih

112
VİKAYE TERCÜMESİ
Devletoğlu Yusuf
Nr. 11659, 169v., 17 st. nestalik, 1005 Hb
Burhanuşşeria’nın fıkha dair meşhur Vikayetü’r-rivaye isimli eserinin Devletoğlu tarafından 867’de yapılmış manzum tercümesidir. (Diğer nüshası için bk. Karatay, s. 76)

113
YUSUF U ZELİHA
Hamdullah Hamdi, Akşemseddinzade
Nr. 13097, 214 varak, 15st., Nesih, 1040 H.
Başı ve sonu tamam bir nüshadır. L, eseri yanlışlıkla şairin babası Akşemseddine mal etmiştir. (L. 120/32)

Prof.Dr. Cihan OKUYUCU*

Kaynak : http://www.academical.org/

Related Posts with Thumbnails

Bu yazıya Not Ver !


Get your own Chat Box! Go Large!

Nickinizi Değiştirmek için Kendi Nickinize Tıklayın !!!

Film izle komedi komik