"Acı" şeker: Dehşet verici Cargill dosyası!
iyibilgi Cargill dosyasını açıyor. Uğruna hükümetin yasa çıkardığı genetiği değiştirilmiş tohum ve "uyduruk şeker" üreticisi Cargill şirketi bilinmiyor, sadece "tahmin ediliyor". İşte ülkenin başına tebelleş olan Cargill'in envanteri... iyibilgi özel |
Ülkemizin ilk şeker fabrikalarından biri olan Alpullu şeker fabrikasını satın alıp şeker pancarıyla üretilen şekeri baltalayıp genetiğiyle oynanmış ucuz mısırdan şeker üreten ABD'li Cargill firmasına özel yasa ısrarı hala sürüyor. ABD başkanı George W. Bush ile Dünya Bankası'nın ısrarı ile Cargill'in önünü açacak yasa değişikliği ikinci kez meclisten geçti. Veto rekortmeni Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer bu düzenlemeyi " yabancı bir firma için özel olarak çıkarıldığı gerekçesi ile veto etti. Bu Sezer'in Cumhurbaşkanlığı boyunca belki de ülke yararı için veto ettiği nadir yasalardan biri. Düzenlemenin 15 gün içinde yasalaşması bekleniyor. Tabii ki Cumhurbaşkanı Sezer ile anamuhalefet partisi CHP Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açmazsa. Tayyip beni meşrulaştır! Birinci sınıf tarım arazisine sanayi tesisi kurmaktan dolayı çalışma izni alamayan Bursa Orhangazi'deki Cargill firması 7 yıldır faaliyette bulunuyor. Bu suçtan dolayı firmanın tesisi 2006 yılında sadece 47 gün mühürlü kalmıştı. Bütün hükümetlerin üretim yapması için adeta seferber olduğu firma için bölge "Özel Endüstri Bölgesi" dahi ilan edilmişti. Bu karar Danıştay'dan dönünce hükümet yasa çıkararak Cargill tesislerini meşrulaştırma yoluna gitti. 1865 yılında ABD'de kurulan Cargill şirketi çevreyi kirleten fabrikaları, genetiği değiştirilmiş mısır ve nişasta bazlı şeker ithalatı ile ün salmış bir kurum. Tarım gıda alanında ABD'nin ilk beş, dünyanın ilk on şirketi arasında yer alıyor. Bu büyüklüğüne rağmen borsada işlem görmeyen bir aile şirketi olan Cargill ile ilgili veriler, çoğunlukla "tahmin edilmektedir" notu ile yayınlanıyor. Cargill'in ABD siyasetindeki gücünün oldukça yüksek olduğu biliniyor. Firma dünyanın 61 ülkesinde faaliyet gösteriyor ve 60 milyar doları aşan yıllık ciroya sahip. Cargill tahmin ediliyor.... 1960'yıllardan beri Türkiye'de iş yapan Cargill, ülkemizde Marmara bölgesine konuşlanmış durumda. 1986 yılında İstanbul şubesini açan ve yurt dışından getirdiği veya Türkiye'den satın aldığı hububat, yağlı bitkiler, yem ve pamuk ürünlerinin yurtiçinde ticaretini yapan şirketin ABD ve Amerika kıtasında kabul görmeyen bir takım "deneysel" ürünleri, gelişmekte olan ülkelerde denediği de iddia ediliyor. Cargill daha sonra ülkemizin ilk şeker fabrikalarından biri olan Alpullu şeker fabrikasını satın alıp bölgede şeker pancarıyla üretilen şeker sektörünü baltaladı. Genetiği değiştirilmiş mısırdan şeker üreten Cargill'in üst düzey yönetici yakınları vasıtasıyla Türkiye’ye sokulan ithal mısırı satın alıp, bu mısırdan ürettiği yüksek fiyatlı nişasta bazlı şekeri ortağı Ülker’e verdiği de bilinenler arasında. Cargill'in Pendik'te bulunan fabrikada Ülker ile ortaklığı ise, İngiliz Cerestar firmasını satın alması ile oldu. Cargill ayrıca Hendek'te bulunan fındık işleme tesisinde işlediği fındıkları yurtdışına satıyor. Cargill şirketinin kurulduğu birinci sınıf tarım arazisinin sanayi bölgesi ialn edilmesinin dışında baka bir talebi daha var. İkinci isteği şeker yasası ile getirilen kotadan glukozun çıkarılması ve fruktoz için ise kotanın Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) üreten 5 fabrikanın tüm kapasitelerini kullanabilecekleri şekilde genişletilmesi oldu. Bunu yazar Türkel Minibaş'ın şeker yasası üzerine yazdığı Cargill'in Eli, Kiminin Cebi! başlıklı bir yazıdan yapacağımız alıntılarla açalım: Türkel Minibaş'tan çarpıcı tespitler: "Türkiye, dünya pancar şekeri üretiminde 4'üncü. Avrupa Birliği ülkeleri arasında da 3'üncü sırada. Ortadoğu'daki üretimin yüzde 65'i de Türkiye'nin. Fransa, Almanya ve ABD'den sonra dünya şeker hammaddesi üretiminde pazarı elinde tutmakta! Şekerin vazgeçilmezliği düşünüldüğünde, siyasal iktidarlar uluslararası finans kuruluşları önünde önemli bir pazarlık aracına sahip. Tarım reformu doğrultusunda 2001'de çıkarılan Şeker Yasası bu gücü siyasi iktidarların elinden alarak piyasa ekonomisine vermişti. Küresel dönemde piyasa ekonomisi dediğiniz de ulus ötesi firmaların egemenliğinde. Şekerin egemeni de 57 ülkedeki 90 bin çalışanıyla dünya tatlandırıcı ve genetik tohum tekeli olan Cargill. Kamuoyunun genetik tohum ticaretiyle tanıdığı Cargill'in şeker piyasasındaki gücü de yapay yollardan şeker üretiminden gelmekte. Yapay şeker ise bildiğiniz gibi mısırdan üretilmekte! Şekerpancarı üretiminde dünya 4'üncüsü olan Türkiye ise mısır üretiminde ancak kendine yeterlilik sınırında üretim yapmakta. Hal böyle olunca, ''Biz de şekerpancarı üretimine devam edelim'' diyebilirsiniz ama… Şeker Yasası'na göre bunun kararını Şeker Üst Kurulu vermekte. Ne var ki Cargill, Şeker Üst Kurulu'nun da üyesi. Yani;
kurulun üyesi. Dolayısıyla, Türkiye'de şekerpancarına dayalı şeker üretiminden mısıra dayalı yapay şeker üretimine geçilme kararı Cargill'in çıkarlarıyla örtüşmekte. Şekerpancarı ekim alanları yüzde 40 daralırken tatlandırıcı üretim kotasının önce yüzde 10, sonra yüzde 15, daha sonra da Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 50 arttırılması da zaten bunu göstermekte. Şimdi Cargill bu kotanın daha da arttırılmasını hatta kotaya gerek olmadığını ileri sürmekte. Şeker Üst Kurulu'nda olmak, sorunu çözmeye yetmediği için de bunu Bush Amca kanalıyla halletmek istiyor. Aslında Türkiye'nin Başbakanı da kotaların kalkmasını istiyor. Ne de olsa işin ucunda oğul, komşu ortaklıkları var. Gelin görün ki, 28 Mart seçimlerinden önce böyle bir nimetten nasiplenmek pek kolay değil. Hele hele o nimette şekerden ekmek yiyen 5 milyon kişinin oyu varsa!.. Tatlandırıcı piyasasından nasiplenmek ise herkesin harcı değil. Zira, tatlandırıcıların büyük kısmı şekerleme, geleneksel tatlılar, dondurma, helva, reçel gibi şekerli ve unlu ürün sanayiinde ve de kolalı ve alkollü içeceklerde girdi olarak kullanılmakta. Yani, alıcısı gıda sektörü. Kaldı ki Türkiye, yüzde 65'lik Ortadoğu şeker pazarını elinde tutmakta!.. Cargill'in kavgası da zaten bu Ortadoğu'daki doğal şeker pazarını yapay şeker pazarı haline dönüştürmek üzerine. Ne var ki, Cargill yaklaşık 486 bin ton civarında kapasiteyle çalışan yapay şeker sektöründe tek değil. 135 bin ton kapasitesiyle 180 bin ton kapasiteyle çalışan Amyium'dan sonra Türkiye pazarında ikinci. Üçüncü sıradaki Pendik Nişasta'nın hisselerinin de yüzde 50'sine sahip. Geri kalan yüzde 50'lik hisse ise Ülker'in. Ülker-Cargill ortaklığı, Cola Turka derken... İşin içine bu işin ticaretini yapan evlatlar da girmekte. Dolayısıyla 28 Ocak'taki aile yemeğine Emine Erdoğan 'ın davet edilmiş olması sadece Tayyip Bey'in eşi olmaktan kaynaklanmamakta! Unutmayalım ki o aynı zamanda bir anne. “ Şekerdeki tatlandırıcı oranı oyunu Genetiği değiştirilmiş organizmalara karşı duruşu ile tanınan GDO’ya Hayır Platformu’nun konuyla ilgili yaptığı araştırmaların sonuçları ise şöyle: "Bütün dünyada yüz kilo şekerin içerisinde iki kilo tatlandırıcı katılıyor. Dünyadaki standart bu. Ancak Türkiye’de bu oran şu anda 15 kilo. 15 kilo kalmasını isteyen şirket Cargill şirketi ve Bush’un isteğiyle bu oran 15 kiloya çıkarıldı. Daha önce Özal zamanında 5 kiloya çıkarılmıştı. Sonra Ecevit Hükümeti zamanında 10 kiloya çıkarıldı. Şimdide 15 çıkarılmış durumda. Cargill Şirketi’i bu oranı da yeterli bulmuyor ve 45 kiloya çıkarılmasını istiyor. Tatlandırıcının 45 kiloya çıkarılması demek bizim şeker üretimimizin kısıtlanacağı anlamına gelir. Yani şeker ne kadar çok tatlandırıcı şeker içerirse bize de o kadar kota konacak. Diğer taraftan tatlandırıcı dediğimiz şey mısır şekeri veya mısır şurubudur, sonuçta mısırdan yapılan bir üründür. Cargill Şirket’i bu mısırları Türkiye’de üretmemektedir. Amerika’dan getirmektedir ve Türkiye’de tatlandırıcı olarak satmaktadır. Türkiye’de tarama ve çiftçiye böyle bir darbe vurulmaktadır. GDO’lara karşı çıkması gereken bir kesimde pancar kooperatifleridir. Pancar kooperatifleri bu konuya duyarlı davranarak kotanın düşürülmesi istiyor. Yani Cargill Şirketinin kotasının yükseltilmesi çiftçinin kotasını düşürmesini anlamına gelir. Bunun da GDO’lu şirketlerin yani bio teknoloji şirketleri olduğunu bizzat bizim anlatmamız gerekiyor." Yapay mısır şekerinin zararı ne? Bu verileri değerlendirmesi için kapısını çaldığımız Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın iyibilgi'ye gönderdiği açıklamada genetiği değiştirilmiş Mısır'dan üretilen şekerin sağlığa açtığı yaralar ile ilgili şu bilgileri paylaşıyor: "Biyoteknolojik yöntemlerle kendi türü haricinde bir türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilmiş bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara, kısaca, “transgenik” deniliyor. Dünyada 13 dolayında ülkede, 60 milyon hektar alanda transgenik ürün yetiştirilmekle birlikte, bunun 2/3’ü, yani yaklaşık 40 milyon hektarı ABD topraklarında bulunmaktadır. Toplam transgenik ekim alanının % 21’i, yani 12.4 milyon hektar alan ise, mısıra ayrılmış. ABD’de borsa fiyatları üzerinden satılan mısırların hemen tamamının transgenik olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. ABD, bazı tedarikçi ülkelerin istemleri uyarınca, transgenikj olmayan mısırı sözleşmeli üretimn yoluyla ürettirerek satmakta, ancak yükselen maliyetler nedeniyle bu tip ürünlerin fiyatları, borsa fiyatlarının 50 – 60 $/ton üzerinde gerçekleşmektedir. Başka bir deyişle, verili borsa fiyatları üzerinden ülkeye sokulan ABD kökenli mısırların büyük çoğunluğu transgeniktir.
Türkiye’de tüketici, bilmeden bu risklerle karşı karşıya bulunmaktadır. iyibilgi.com |