Armagedoncular
ABD`de milyonlarca müntesibi olan Evanjelikler, Mesih`in inişini bekliyor. İsrail`in kuruluşu, dünyadaki Yahudilerin İsrail`de toplanması ve çevredeki Deccal (Müslüman) güçlerinin tasfiyesini sağlayacak büyük savaşın, bu süreci yakınlaştıracağına inanıyorlar. Bu açıdan İsrail devletinin her türlü tehlikeye karşı korunması ve her gün biraz daha güçlendirilmesi için İsrail`e kayıtsız şartsız destek vermek `dini bir vecibe`dir. En azından ABD`deki milyonlarca Hıristiyan için bu böyledir; Avrupa`nın İsrail`e verdiği desteğin gerekçesi başkadır. Herkes ABD`nin İsrail`e neden bu karşılıksız desteği verdiğini merak eder ve aslında deklare edilmiş uluslararası hukuk, ahlaki norm ve geçerli teamüller açısından rasyonel, inandırıcı bir izah bulamaz. Hiç kuşkusuz Amerikan devletinin bekasını ve geleceğini düşünen güçler (WASP), kendi çıkarlarını esas alan silah ve petrol şirketleri, karteller, lobiler siyasette ağırlıklarını hissettiriyorlar. Ama Evanjeliklerin etkisi bugün her zamankinden daha çoktur, etkileyicidir ve belki de hepsinden daha öndedir. Bu dini doktrin bir `dehşet senaryosu`na dayanır, gerçekleşmesi halinde akacak kan `atın sırtını kaplayacak` ve sadece bu inançta olanlar `göğe yükselip Tanrı`nın sağında olup bitenleri seyredecek`. Jerry Falwell, bunun `insanlık tarihini sona erdirecek` ve nihai kurtuluşu sağlayacak bir mukadderat olduğunu söylüyor. Hıristiyan sağ politikacılar ve bu inançta olanlara göre, `İsrail Tanrı`nın bir emridir`. (Bkz. Grace Hallsell, Tanrıyı Kıyamete Zorlamak, çev. M. Acar-H. Özmen, Kim Yayınları, Ankara, 2002) Reagan, `Armagedon`u yaşayacak nesil biz olabiliriz.` demişti. Bu inanç, buna inanmayanların kitlesel imhasını öngörür (Türbülasyon) ve Virgine papazı McLean`a göre, `Kitab-ı Mukaddes`teki kehanet gereği Türbülasyon Holokost`tan daha yıkıcı olacaktır`. Bu inanca dikkat çekmek ne paranoya ne halüsinasyondur, olayların bu doktrine göre vuku bulması durumunda, milyonlarca insan hayatını kaybedecektir. Tarihte beşeriyet ve özellikle bölgede yaşayan Müslümanlar, hiç böylesine dehşet verici bir tehditle karşı karşıya kalmamışlardı; bunun bir `fanatizm` olduğunu düşünebilirsiniz, ama `Tanrı`yı kıyamete zorlamak` için Armagedon`da yıkıcı bir savaştan başka şeye inanmayan Hıristiyanların sayısı az değil ve bugün bunlar yönetimde olanca ağırlıklarıyla gelişmeleri etkilemektedir. Batı`da artık bu tehlikenin farkına varan insanların sayısı giderek artıyor. ABD`nin sabık başkanı Carter (15 Ağustos 2006), şunları diyor: `Fundamentalistlerin Tanrı`yla eşsiz ilişkileri var. Düşündükleri her neyse Tanrı`nın da böyle düşündüğünü sanıyorlar. Buradan hareketle madem onların düşündükleri ve söyledikleri aslında Tanrı`ya aittir; o zaman buna karşı çıkan herkes yanılgı içindedir, çünkü Tanrı`ya karşı gelmiştir. Dolayısıyla onlara karşı gelenler aşağılıktır, kesin olarak sapkınlık içindedir ve dünyada böyle düşünmeyen kim varsa aslında ikinci sınıf insandır ve hayatları değersizdir. Bir başka önemli nokta da şudur; kim kendileri gibi düşünmüyorsa o kişilerle oturup görüşülemez, konuşulamaz, zira bu görüşme başlı başına zaten adil olamaz, çünkü karşı çıkanlarla fundamentalistler elbette fundamentalistlere göre eşit değillerdir. İşte bu hükümetin öncekilerden bir diğer kesin ayrılış noktası da budur. Bunlar kendileri gibi düşünmeyenlerle oturup konuşmak istemiyorlar, müzakere etmiyorlar. Ben bu tür şeylerden endişe duyuyorum.` (Der Spiegel`in Carter`le yaptığı konuşma için bkz. www.bilgihikmet.com) İsrailli politikacılar, generaller ve Yahudi lobisi, neoconların bu inancından azami surette yararlanmaya bakıyorlar. Yahudi oryantalist Bernard Lewis de bunlardan biridir. Lewis gibi rasyonel düşünen, bilgiyi akademik/bilimsel yöntemlerle elde eden ve sonu Yahudilerin yıkımına da sebep olacak birinin böyle bir doktrine inanması için aklını ekmek peynirle yemiş olması lazım. Elbette ilerlemiş yaşına rağmen Lewis`in aklı başındadır. Sadece `zamirinde başka şeyler` yatmaktadır.
-alıntı-