Yahudi Şerefsizlerinin Tarihi
YAHUDİ TARİHİ
Gerçek şu ki Biz Tevrat’ı içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler ve yüksek bilginler de Allah’ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar kafir olanlardır. (Maide Suresi, 44)
Yahudiler, ya da kendi deyimleriyle “Yehova’nın oğulları”, dünya tarihinin en eski ve kilit topluluklarından biridir. Yahudiler, üç büyük dinin doğuşunun ve gelişiminin merkezinde olmuş, üç kutsal kitabın üzerinde özellikle durduğu ve tarih boyunca dünya üzerinde büyük etkileri bulunan bir millettir.
İlk Yahudİler
40 asırlık geçmişleriyle Yahudiler, dünya tarihindeki en eski milletlerden biri olma özelliğini taşırlar. Ancak bugün dünyanın her yanına dağılmış bulunan Yahudiliğin başlangıç tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Sami ırkından sayılan Yahudiler, göçebe bir kavim oldukları için tam olarak hangi tarihte ve nerede bulunduklarını saptamak oldukça zordur.Yahudiler tarih boyunca birçok peygamberin hayatına ve tebliğine şahit olmuşlardır. Dolayısıyla Yahudi tarihinin ilk 2000 senesi, bir anlamda, peygamberler tarihidir. Yahudilerin ilk ataları Nuh Peygambere kadar uzanır. Muharref Tevrat’ın Tekvin bölümünde Hz. Nuh’un oğullarından; Hz. Nuh’un küçük oğlu Ham’ı ve onun soyundan olacakları lanetlemesinden bahsedilir.Yahudilerin yüzyıllarca sürecek olan üstün ırk kavgasının ve kanlı savaşların çıkış noktası, Tevrat’a sonradan eklenen izahlardır. Yahudi inancına göre Filistinliler, Hz. Nuh tarafından lanetlenen Ham’ın soyundan gelen Kasluhiler kavmindendir. Bu inanca göre Yahudiler ise, Ham’ın soyunun kendisine “kul köle” olacağı Sam’ın soyundan gelmektedirler. Yahudilere İbrani ismini veren ise, Sam’ın üçüncü oğlu Arfaksad’ın torunu Hibru’dur.Hz. İbrahim’in hangi tarihlerde yaşadığı kesin olarak bilinmemekle beraber, bu dönem bazılarına göre MÖ 2000 ile 1960 arası, bazılarına göre ise MÖ 1750′lerdir. MÖ 19. yüzyılda Batı Samilerin geçtikleri ve ulaştıkları yerlere “Verimli Hilal” denir. Verimli Hilal, Basra Körfezi’nin başından itibaren bir kemer çizerek, yukarıda bugün Türkiye sınırları içinde bulunan Fırat vadisine, güneyde Suriye ve Filistin’den geçerek Mısır’a kadar uzanan bir bölgeyi içine alır.Bazı dejenere Yahudi hahamlar, kibirlerinin bir sonucu olarak Muharref Tevrat’ta bir yandan Allah’ın gücünü, yüceliğini insanlardan gizlemeye çalışırlarken, diğer yandan da kendi ırklarının üstün olduğu iddiasını ön plana çıkarmışlardır. Muharref Tevrat’a eklenmiş olan bu sapkın inanç Yahudi geleneklerine, Hz. Musa’dan çok önce, MÖ 2000′lerde yaşamış olan Mezopotamya’daki atalarından miras kalmıştır. Yahudi yazar Chaim Potok’un “Wanderings” (Gezginciler) adlı kitabında, Yahudilerin eski tanrılarını insanlaştırmalarından şöyle bahsedilir:Sümerler hayatlarının değişik bölümlerinin korku ve hayat veren, ve öldürebilen güçlerle dolu olduğunu düşünürlerdi… Nanna, Utu ve İnanna adında üç tanrıları daha vardı ki, Samiler ona İştar derlerdi. Birçok İsrailli ise ona Aştoret ismi altında tapıyordu… Bu tanrılar yürüyerek, gemiyle, at arabalarıyla veya bulutlar üzerinde seyahat ederlerdi. Görünmeyen bu tanrılar, yemek yerler, içerler, sevişirler, kavga ederler, uyurlar, kıskanırlar, kin duyarlar ve öfkelenirlerdi. Yaralanır veya öldürülürlerdi. Ama bir şekilde tekrar dirilirlerdi. Ölecek kadar hastalanırlar sonra yine iyileşirlerdi. (Wanderings, sf. 26-27)İşte bazı Yahudiler koyu bir bağlılıkla uyguladıkları atalarının bu batıl dini uğruna Tevrat’ı değiştirmişlerdir. Yüzyıllarca önce yaşamış olan atalarının dinine uyarak, onların inanışlarını hiç tereddüt etmeden, Tevrat’a geçirenler için Kuran’da Allah şöyle buyurmaktadır:Ne zaman onlara: ‘Allah’ın indirdiklerine uyun’ denilse, onlar: “Hayır, Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız” derler. (Peki) ya atalarının aklı birşeye ermez ve doğru yolu da bulmamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)Hz. İbrahim ile ilk olarak Filistin’e yerleşen Yahudilerin Mısır’a ilk girişleri ise, Hz. Yakup’un oğlu Hz. Yusuf zamanında oldu. Hz. Yusuf’un önderliğindeki Yahudiler MÖ 1600′lere rastlayan bu dönemde, muharref Tevrat’ta adı “Goshen” olarak geçen, Nil’in Delta bölgesine yerleştiler.
Bu dönemde Mısır’da Hiksoslar hüküm sürüyorlardı. Hiksos, “yabancı toprakların yöneticileri” anlamına gelen bir Mısır terimidir. Hiksosların arasında bazı Batı Sami grupları da vardı. Bu nedenle Mısır’a yerleşen Yahudiler, Hiksosların yönetimi boyunca rahat ettiler ve geniş alanlara yayılarak güç kazandılar.
Türkiye’de Yahudilik
Türkiye’de Yahudilik tarihi çok eskiye dayanan bir mevcudiyettir. Türk Yahudileri, Türkiye’de yaşayan başlıca gayrimüslim cemaatlerden biridir. Günümüzde Türk Yahudileri’nin sayısının 24.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.Türkiye’deki Yahudilerin yaklaşık 22.000′i İstanbul’da, 1.800 kadarı İzmir’de, diğerleri de Ankara, Bursa, Antakya, Edirne, Çanakkale ve Kırklareli’nde yaşamaktadır. Bu Yahudi topluluğunun %96 kadarı Sefarad kökenli olup, %4′ü oluşturan Aşkenaz Museviler’in sayısı 1000 civarındadır. Çok az da olsa Karaim mezhebine bağlı Musevi İstanbul’da yaşamaktadır. Ladino dili (Judeo-İspanyolca) 65 yaş üzeri kişiler tarafından konuşulur, 65 yaşın altındaki Museviler tarafından anlaşılsa bile artık konuşulamamaktadır. Ladino ciddi bir yok olma tehliksiyle karşı karşıyadır.Halen İstanbul’da 19 sinagog hizmettedir ve en eskisi 1992 yılında 500. Yıl Vakfı tarafından restore edilen ve İstanbul’un fethinden beri devamlı hizmet veren Balat Ahrida Sinagogu’dur. En büyük ve başlıca sinagog ise ünlü Neve Şalom Sinagogu’dur. Bir süredir artık hizmette olmayan 17. yüzyıldan kalma Karaköy’deki Zülfaris Sinagogu ise 500. Yıl Vakfı tarafından Türk Yahudileri’nin bu vatanda 500 yıllık geçmişlerinin tarihçe özetini, beraber huzurlu ve devamlı yaşamlarını ve etkileşmeyi dünya kamuoyuna sunmak amacı ile Türk Yahudileri Müzesi olarak düzenlenmiş ve Kasım 2001 tarihinde 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi adıyla hizmete girmiştir.İstanbul’da ikişer ve İzmir’de birer hastanesi, çok sayıda vakıf, hayır ve yardım kurumları, İstanbul Ulus’ta bir ilk ve ortaöğretim kompleksi bulunan Ulus Özel Musevi Lisesi, toplumunun 1543 yılında başlayan uzun ve parlak bir Türk-Yahudi basını (5.000 tirajlı Şalom gazetesi gibi) geçmişi mevcuttur. Ayrıca Gözlem Kitap adında büyük bir yayınevi vardır.Türk Yahudileri %99.9’u Müslüman olan 73 milyonluk bir nüfus bünyesinde tam bir eşitlik ve özgürlük içinde yaşamaktadır. Aralarında değişik üniversitelerde görevli çok sayıda öğretim üyeleri, ticaret-sanayi ve serbest mesleklerin her dalında ün yapmış işadamları, yazarlar, tarihçiler, sanatçılar ve basın mensupları da bulunmaktadır.
İbrani kökenli Sefarad ve Aşkenaz Musevileri dışında, bir de Türk kökenli Museviler de vardır. Bunlar sayıca az da olsa, ırk bakımından İbranilerin dışında başka bir ırkın giremeyeceği bu dine inanmaları bakımından önemlidir. Hazar İmparatorluğu’nun bu dini benimsemesinden sonra Hazar ve Karaim Türkleri arasında yayılmıştır. Ülkemizde de çok küçük bir Karaim Musevi topluluğu vardır. Onun dışında Kırım, Dağıstan ve Doğu Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde de Türk kökenli Musevi topluluklar vardır.
Ayrıca bakınız
* Yahudilik
* Musevi
* Sefarad
* Ladino
* 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi
* Neve Şalom Sinagogu
* Ahrida Sinagogu
Dış bağlantılar
* Türkiye Musevi Cemaati (Resmi Site) (Türkçe ve İngilizce)
* 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi (Türkçe ve İngilizce)
* Neve Şalom Sinagogu (Istanbul, Türkiye) Resmi Site (Türkçe ve İngilizce)
* Şalom Gazetesi
* Gözlem Kitapları
* http://www.turkey.co.il (Türkçe, İbranice ve İngilizce)
* http://www.arkadas.org.il (Türkçe, İbranice ve İngilizce)
* Osmanlı-Türk Sefarad Kültürü Arastırma Merkezi (Türkçe, İngilizce ve Ladino)
* Jews of Turkey (İngilizce)
* http://www.osmanlimedeniyeti.com Osmanlı döneminde Türk Yahudileri
* İzmir Yahudi Cemaati (Türkçe, İbranice ve İngilizce)
* Türk Yahudileri (İngilizce)
Misyoner, bir dini yayma amacıyla, başka bir ülkede bulunanlardır. Kelimenin kökeni Latincedir. Misyonerlik faaliyetleri tüm dinler için geçerli değildir, örneğin; Musevilik ve Sihizm.
Günümüzde iletişim teknolojisi geliştiği için, misyonerlerin fiziksel olarak ülke değistirmesi gerekmemektedir. Sözü edilen faaliyetler radyo yayını, basılı medya ve internet aracılığıyla da sürdürülmektedir.
//Hristiyanlıkta Misyonerlik
Misyonerliğin Hristiyanlik dininde büyük bir önemi vardir. Hristiyanlık tarihinin ilk misyoneri olan Aziz Pavlus gibi, pek çok Aziz misyonerlik faaliyetinde bulunmuştur. Misyoner deyimi özellikle 1660′lardan itibaren özel bir görev alan Hristiyan din adamı anlamında kullanılmıştır. Yine kilise tarafından “İncil’i vaz’eden kişi” anlamında kullanılmıştır. Misyonerler Hristıyanlığın ilerleyen süreçlerinde sadece yabancı bir dilden olanı değil, kendi mezheplerinden olmayan insanları dahi kendi mezheplerine çekmek amacını gütmüşlerdir.Kiliseye göre misyonerlik görevinin Hz.İsa tarafından ilk olarak havarilere verildiği ileri sürülmektedir. Buna dayanak olarak da Matta İncil’i gösterilmektedir:18. İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi; Gökte ve yeryüzüne bütün yetki bana verildi. 19. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin.Onları baba, oğul ve kutsal ruhun adıyla vaftiz edin. 20. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim” (Matta İncili, 18-20) Anadolu kökenli olan Pavlus’un Hristiyanlıktaki önemi onun daha ilk yıllarında yaptığı önemli uğraşlardan kaynaklanmaktadır. Bunların en önemlisi Hristiyanlık adına yaptığı Batı Anadolu, Makedonya ve Yunanistan’a yaptığı yolculuklardır. Onun yaptığı yolculukları önemli kılan faktörler ise özellikle sünnet olmayı reddeden ve Tevrat’ın kurallarına boyun eğmek istemeyen Romalı putperest toplulukları sünnetsiz ve kuralsız olarak Hristiyanlığa alması olmuştur. Bu nedenle çeşitli baskılara maruz kalmıştır. Diğer bir önemli faktör ise Pavlus’un gittiği yerlerde kiliseler kurması ve bunlar örgütlemiş olmasıdır. Yani bir bakıma organize yapılan ilk misyonerlik hareketidir.Roma başlangıçta Pavlus’un bu hareketlenmelerini Yahudiliğin yeni bir yorumu veya mezhebi olarak kabul ediyor ve bir sakınca görmüyordu. Ama zamanla Hristiyanlar Roma ve imparatorun hakimiyetini reddedip İsa’nın hakimiyetini kabul etmeye başlayınca kiliseler ile Roma karşı karşıya gelmeye başladı. Tüm bunların sonucu olarak Pavlus esaret altında Roma’ya götürüldü ve orada öldü.
İsa’dan sonra 257 yılında doğan Gregory, Kayseri’de bir Hristiyan kadın tarafından yetiştirilmiş ve Roma’da prens olan Tridites’in hizmetine girmiştir. Triditesle birlikte Ermenistan’a gelen Gregory Ermeni dini inanışlarına karşı gelmiş ve 50 sene zindan cezası almıştır. Ama prensi Hristiyanlığa ikna edip Hristiyan yapınca değeri arttı. Bununla birlikte Anadolu’nun Hristiyanlaşma süreci hızlandı. 302 yılında John ismini alarak Fırat nehrinde vaftiz olan olan Tridites, ilk Hristiyan Ermeni kralıdır.
İslamda Misyonerlik
İslamda misyonerlik faaliyetlerinin özellikle Endonezya, Afrika, Arap yarımadası, Balkanlar ve Orta Asya’da önemli etkileri olmuştur. (Bkz. Dai)
Din Dışı Misyonerlik
Kelime köken olarak dinsel olmayan manada da kullanılabilir. Dinsel olmayan bir doktrini, öğretiyi farklı bir kültürün içine yaymak (veya yaymaya calismak) da misyonerlik olarak kabul edilebilir.
Tanınmış Hristiyan Misyonerler
* Ansgar
* St. Arbogast
* Winfried Bonifatius
* Columban von Luxeuil
* Ethelbert von Kent
* Goar
* Jonathan Edwards
* Justus von Canterbury
* Johann Ludwig Krapf
* Liudger (Ludger)
* David Livingstone
* Hudson Taylor
* James Hepburn
* Charles Haddon Spurgeon
* Mellitus
* Patrick von Irland
* Severin von Noricum
* Virgilius von Salzburg
* Suitbert
* Willibrord
* John Wesley
* Richard Wilhelm
* Willehad
* Johann Flierl
* Luis Lintner
* Wilhelm Posselt
* Schwarzer Ewald
* Weißer Ewald
Tanınmış Müslüman Misyonerler
* Mevlana
* Said Nursî
Misyoner organizasyon ve kurumlar
* Basler Mission
* Dänisch-Hallesche Mission
* Hermannsburger Mission
* Liebenzeller Mission
* die Jesuiten
* Steyler Missionare
Din hukukuyla yönetilmiş ve yönetilmekte olan devletler
* Osmanlı İmparatorluğu
* Bizans İmparatorluğu
* Suudi Arabistan
Soykırım Sanayi
Soykırım iddialarının gündemde olduğu şu günlerde, bir “Yahudi Profesör” olan Norman G. Finkelstein, “Soykırım yaşadıklarını söyleyen Yahudilerin birçoğu yalancı!.. Sırf para sızdırmak için kendilerine bir geçmiş icat ediyorlar!.. Bu iş, tam bir Soykırım Endüstrisi haline geldi. Amerikan bankalarının önüne gelip yatan Yahudi ihtiyarların çoğu, tam bir sahtekârlar sürüsüdür” diyor.
Yahudi profesörden müthiş ifşaatlar.
Halen Chicago Üniversitesi’nde tarih profesörü olan Norman G. Finkelstein, kendi anne-babasının da Nazi kamplarından kurtulmuş kimseler olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: “Amerika’da bir Holokost (Yahudi Soykırımı) Endüstrisi var. Bu endüstrinin ana gayesi, İsrail’in Filistinlilere karşı câni politikasını haklı göstermek ve soykırıma uğramış aileler adına Avrupa’dan para sızdırmaktır.”
BUNLAR, MEZAR SOYGUNCUSU
“Holokost Endüstrisi, bir diğer deyişle Yahudi Soykırımı Sanayii, tarihi ters çevirme taktiği, tarihi çarpıtma taktiğidir. Bunların yaptığı mezar soygunculuğudur. Göz göre göre tarihî bir sahtekârlık işlenmektedir. Holokost Endüstrisi, insanlık tarihinin en büyük hırsızlık olayıdır!”
DÜNYAYI HARACA BAĞLADILAR
Yazar, 150 sayfalık “Holokost Endüstrisi” kitabında, Roger Garaudy’nin “İsrail, Mitler ve Terör” kitabında vurguladığı hemen hemen bütün gerçekleri aynen savundu. Daha da ileri giderek, bu Holokost sanayiinin Avrupa ülkelerinin paralarını çalıp çırpma şeklinde yürütüldüğünü söyledi. Soykırımdan sağ kalanların sayılarının habire şişirilerek sürekli tazminat ödettirildiğini hatırlattı. Almanya başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinden, İsviçre bankalarından uydurma soy kütükleri, yalan akrabalıklar, olmayan anne ve babalar adına sürekli para sızdırıldığını anlattı.
TAM BİR ÜÇKAĞITÇILIK
“Holokost kavramı adına her türlü entelektüel üçkâğıtçılık almış başını gidiyor. Elie Wiesel, (Nobel ödüllü Yahudi yazar) bu konuda verdiği konferans başına 25 bin dolar alıyor. Kendisine ayrıca şoförlü bir limuzin de tahsis edilmiş bulunuyor. Holokost adına bir sürü dolandırıcılık ve sahtekârlık yapılıyor ve bunlar servete boğuluyorlar. Amerika’da Holokost denilince Yahudiler akla gelirken, Japonlara yapılan Hiroşima ve Nagazaki soykırımları bir stadyumda bir rock konseriyle kutlanmaktadır! Ne iğrenç bir anlayış!”
1996 yılında “İsrail, Mitler ve Terör” kitabını yazarak, “İsrail, Yahudi soykırımını abartarak Filistinlilere karşı soykırım yapıyor!” diyen ve bu yüzden Fransa’da mahkûm edilen ünlü Fransız düşünür Roger Garaudy’den dört sene sonra, özbeöz Yahudi olan Norman G. Finkelstein adlı bir profesör de aynı gerçekleri dile getirdi.
Chicago Üniversitesi’nde tarih profesörü olan Norman G. Finkelstein, geçen yılın sonlarında Amerika ve İngiltere’de piyasaya çıkan, bugünlerde de diğer Avrupa dillerinde tercümesi sunulan “Holokost Endüstrisi” kitabında, İsrail’in ve Amerikan Yahudi derneklerinin Nazilerin yaptığı Yahudi katliamını nasıl istismar ettiklerini gözler önüne serdi.
Kendi anne-babasının da Nazi kamplarından kurtulmuş kimseler olduğuna dikkat çeken profesör, bu soykırımın Yahudi kuruluşlar ve İsrail tarafından maddî bir kazanç ve Batılı ülkeleri soyma şeklinde istismar edildiğini belirtti.
Yazar, “Amerika’da bir Holokost (Yahudi Soykırımı) Endüstrisi var. Bu endüstrinin ana gayesi, İsrail’in Filistinlilere karşı câni politikasını haklı göstermek ve soykırıma uğramış aileler adına Avrupa’dan para sızdırmaktır” dedi.
Yahudi Profesör, Holokost Endüstri’sinin 1967 Arap-İsrail savaşından sonra ortaya çıktığına özellikle dikkat çekti. Bu savaştan sonra, Amerika’nın Ortadoğu’daki köprübaşı olan İsrail’e ilginin arttığını, Amerika’nın seçkin Yahudi tabakasının İsrail’le bağları iyice kuvvetlendirdiğini ve İsrail’i bütün dünyaya karşı savunmak için “Yahudi Katliamı Endüstrisi”ni kurduğunu anlattı. 1973’teki Arap-İsrail savaşı ile birlikte, bu endüstrinin dört dörtlük bir şekilde işletilmeye başlatıldığını kaydeden yazar, “Holokost Endüstrisi, İsrail’i her türlü tenkide karşı korumak için mükemmel bir silâh hâline getirilmiştir” tespitini yaptı.
“Holokost sistemi, iki temel dogmaya dayanır” diyen Prof. Norman G. Finkelstein, bu dogmaların şunlar olduğunu açıkladı:
“1- Dünya tarihinde sadece tek bir soykırım vardır, o da Yahudi soykırımı olan Holokost’tur;
2- Holokost, Yahudi olmayanların Yahudilere karşı akıldışı ve ezelî-ebedî kinlerinin zirve noktasıdır.”
Profesör, bu iddiada olanların ne Amerikan yerlilerinin soykırıma uğramalarını, ne Nagazaki ve Hiroşima’da soykırıma uğrayan Japonları ve ne de başka soykırımları asla soykırım olarak kabul etmediklerini belirtti.
Yahudi katliamı konusunda çok çirkin, çok ahlâksız ve insan onuruyla hiç bağdaşmayan bir sömürünün her düzeyde devam ettirilmekte olduğunun altını çizerek şunları yazdı:
“Holokost kavramı adına her türlü entelektüel üçkâğıtçılık almış başını gidiyor. (Nobel ödüllü Yahudi yazar) Elie Wiesel, bu konuda verdiği konferans başına 25 bin dolar alıyor. Kendisine ayrıca şoförlü bir limuzin de tahsis edilmiş bulunuyor. Holokost adına bir sürü dolandırıcılık ve sahtekârlık yapılıyor, bazı yazarlara bu konuda habire kitaplar ve romanlar yazdırılıyor ve onlar servete boğuluyorlar.”
Profesör Finkelstein, “Holokost sadece para sızdırmak ve servet edinmek için kullanılmakla kalmıyor, ideolojik bir maşa olarak da kullanılıyor. Holokost, İsrail’i savunmak için son derece değerli bir şaşırtma taktiği, bir kandırma âleti olarak kullanılıyor. Yahudi soykırımı, gerçek anlamda bir ideolojik cop olarak habire havada savruluyor. Ortadoğu’da bu cop sayesinde çok kirli savaşlar yapılıyor. Yine bu cop sayesinde, İsrail’in Filistinlilere karşı yaptığı katliam, uyguladığı insanlık dışı vahşet kolayca örtbas edilebiliyor” gerçeğini gözler önüne serdi.
Ve vicdan sahibi bu Yahudi profesör şunları da haykırdı:
“Sizler, Holokost, Yahudi katliamı, Yahudi soykırımı diye diye, günümüzde inim inim inleyen diğer bütün insanların acı ve ıstıraplarını örtbas ediyorsunuz! Filistinlilerin gördükleri zulmü önemsiz gösteriyorsunuz! Ambargo yüzünden ölen 1 milyon Iraklı çocuğu görmezden geliyorsunuz! Nazilerin öldürdükleri Yahudi sayısı kadar, bugün Irak’ta da Iraklı çocuk ambargo sebebiyle ölmüştür ve ölmeye de devam etmektedir! Siz bu apaçık hakikati bile gizliyorsunuz!”
Yazar, 150 sayfalık “Holokost Endüstrisi” kitabında, Roger Garaudy’nin “İsrail, Mitler ve Terör” kitabında vurguladığı hemen hemen bütün gerçekleri aynen savundu. Daha da ileri giderek, bu Holokost sanayiinin Avrupa ülkelerinin paralarını çalıp çırpma şeklinde yürütüldüğünü söyledi. Soykırımdan sağ kalanların sayılarının habire şişirilerek sürekli tazminat ödettirildiğini hatırlattı. Almanya başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinden, İsviçre bankalarından uydurma soykütükleri, yalan akrabalıklar, olmayan anne ve babalar adına sürekli para sızdırıldığını anlattı.
Yahudi profesör, kitabıyla ilgili olarak verdiği bir mülâkatta da şu açıklamalarda bulundu:
“Holokost, gerçek anlamda bir sanayi haline dönüşmüştür. Bundan çok bol para kazanılmaktadır. Bakın, 1999 yılında New York Times gazetesinde 300’den fazla makale yayımlandı. Hava durumunu bir yana bırakırsak, o gazetede en çok işlenen konu Holokost oldu.
Holokost’un bir sömürü aracı olarak kullanıldığını ortaya döken tek kişi de ben değilim. Benden önce Raul Hilberg bu konuyu dile getirdi. Onun şöhreti, otoritesi ve büyüklüğü yanında ben bir hiçim. Kendisi, Amerikan Yahudi teşkilâtlarını gaspçılıkla, zor yoluyla para sızdırmakla itham etti. Kendisi ayrıca beni destekleyeceğini bildiren bir mektup da gönderdi. Amerikan Yahudileri arasında özelde bu tenkitler yapılıyor, ama halkın önünde asla yapılmıyor.
Ben, Yahudi katliamı olmamıştır veya bunu unutalım gitsin demiyorum. Ben sadece, Amerikan Yahudi teşkilâtları bu meseleyi sömürü aracı hâline getirmişlerdir, başkalarının acılarını hiç kaale almaz olmuşlardır diyorum. Meselâ Amerika’da Holokost denilince acılar, ıstıraplar yâd edilir veya ettirilirken, Japonlara yapılan Hiroşima ve Nagazaki soykırımları bir stadyumda bir rock konseriyle kutlanmaktadır! Ne müthiş alay! Ne iğrenç bir anlayış!”
Yazar, kitabında şu notları da düştü: “Soykırımı yaşadık diyen Yahudilerin birçoğu yalan söylüyor! Sırf para sızdırmak için kendilerine
bir geçmiş icat ediyorlar. Amerikan bankalarının önüne gelip yatan Yahudi ihtiyar ve kadınlardan oluşan sürüler, tam bir sahtekârlar sürüsüdür.
Medya bu korkunç sömürüye âlet olmaktadır. Medya ve Amerikan Kongresi’nin baskısıyla Alman firmalar dize getirilmekte, İsviçre bankaları teslim olmakta ve Yahudilere alenen haraç ödemektedirler.”
Yahudi tarih profesörü Norman G. Finkelstein, insanlık adına bu utancı korkmadan ifşa ederken, şu hakikatları bütün dünya kamuouyuna duyurdu:
“Holokost Endüstrisi, bir diğer deyişle Yahudi Soykırımı Sanayii, tarihi ters çevirme taktiği, tarihi çarpıtma taktiğidir. Bunların yaptığı mezar soygunculuğudur. Göz göre göre tarihî bir sahtekârlık işlenmektedir. Holokost Endüstrisi, insanlık tarihinin en büyük hırsızlık olayıdır!”
Eserin Avrupa dillerine tercümesine bir son söz yazan Rony Brauman da, “Yazarın bütün fikirlerine katılmamakla beraber, Ortadoğu’da yeniden alevlenen şiddet olaylarına bakarak yazara hak veriyorum. Dünün şiddet olaylarını (Nazilerin Yahudi soykırımını) hep tekrarlayarak bugünün şiddet olaylarını, yani İsrail’in Filistinlilere karşı yaptığı zulmü mazur göstermek mümkün değildir” dedi.
Chicago Üniversitesi’nde tarih profesörü olan Norman G. Finkelstein, “Holokost Endüstrisi” adlı kitabında Yahudileri ve onlara destek olanları yerden yere vuruyor. Yahudi Prof. “Katliam” olayının bir sömürü aracı haline getirildiğini ısrarla vurguluyor.
kaynak : http://otvav.wordpress.com