13 Şubat 2007 Salı

TÜRKİYE NÜKLEER SİLAHLARA SAHİP OLMALIDIR

Amerika’ nın Irak’ ı işgali ve tüm dünyada artan terör dalgasının ardından; gelecek yirmi yıla çatışmaların hakim olacağı şüphe götürmez bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Hatta ve hatta yaşlı dünyamızın bir anda Hıristiyan – Müslüman çatışmasının ortasında kalmasından korkulmaktadır. Zira İslam’ ın kutsal şehirlerinin teröre misilleme olarak bombalanması önerisi dahi yabancı medyada yer bulmaktadır.

Dünyada güçlü ve etkin bir müslüman devletin olmayışı, küresel anlamda İslamiyeti sahipsiz bırakmakta ve Müslümanları kimi zaman içine düştükleri umutsuzluk kıskacı içinde intihar saldırılarına dahi sürüklemektedir. Maalesef İslam Dünyası tam bir bölünmüşlük içine düşmüştür.

Dünyadaki tek Yahudi Devleti İsrail, varlığını son kırk yıldır Kitle İmha Silahları ile garantiye almıştır. Geçmişte Arap – İsrail çatışmalarında ortada kesin bir gerçek vardı; belki İsrail Devleti topyekun Arap saldırıları karşısında ebediyen dünya üzerinden yok olabilirdi. Ama kendisiyle birlikte en az bir düzine Arap ülkesini de beraberinde götürürdü. Bu saptama şimdi de bir gerçektir. Bu gerçek İsrail’ in büyük güçlerin politik arenada kendisine karşı oynayabilecekleri oyunlara karşı da alınmış en iyi önlemdir.

Ülkemize dönecek olursak; Ordumuz, özellikle son yirmi yıla damgasını vuran gayrinizami harp koşulları da dikkate alındığında, olağanüstü güçlü bir eğitime ve etkinliğe sahiptir. Ancak bu bahsedilen etkinliğin siyasetçilerimizce dış politika alanında yeterince iyi kullanıldığını söyleyemeyiz. Türkiye halen kendi gücünün farkında olmayan bir dev gibidir.

Milli olmayan çözümler her alanda bizi geriye götürmektedir. Dünyada paraya egemen olan büyük sermayedarlar için Türkiye’ ye borç vermekten daha ballı bir yatırım yoktur. Sıcak para tartışmaları ile kamuoyu bilgisine de sunulan rakamlar incelendiğinde, milletin sırtından yurtdışındaki zenginliklere zenginlik akıttığımız kolayca görülecektir. Az önce bahsedilen güçlerle yabancı istihbarat servislerinin işbirliği sonucunda ülke sürekli olarak hemen her on yılda bir krize sürüklenmekte; sonra da IMF anlaşmaları ile borç verilmesi sağlanmaktadır. Tabii bunda tüm suçu yabancılara atmakta doğru değildir; içimizdeki işbirlikçi hainler ile ülkeyi doğru düzgün yönetemeyen siyasetçilerimizi de atlamamak gerekir. Sonuçta ekonomik krizlerle uğraşan ülke; dış politikada etkin rol alamamakta, askeri caydırıcılığını da gerektiği şekilde kullanamamaktadır.

Ayrıca ABD, Rusya vb büyük güçler karşısında Ordumuzun caydırıcılığının etkili olabilmesi için, olmazsa olmaz tek şart vardır. O da Kitle İmha Silahları’ na ve onları çok uzun menzillere taşıyabilecek füze sistemlerine sahip olmaktır. Örneğin Irak, ABD’ yi vurabilecek uzun menzilli füzelere ve nükleer başlıklara sahip olsaydı, işgali bu kadar kolay olmazdı. Veyahut Türkiye’ nin elinde benzeri sistemler Apo Krizi sırasında olsaydı, bölücübaşına hiçbir ülke ev sahipliği yapmaya kolay kolay cesaret edemezdi.

Kitle İmha Silahları’ nın caydırıcılığı sayesinde Soğuk Savaş Dönemi’ nde dünya bir dengeye oturmuştu ve sıcak çatışmaların yayılması zoraki olarak engellenmişti. Bu getirilerin sağladığı imkanlardan yararlanmak isteyen Saddam rejimi, tarihin tozlu sayfaları arasına karıştı. Ancak komşusu İran, bu yolda emin adımlarla ilerliyor. ABD ve İsrail’ in sürekli tehdidi altındaki ülkenin bir çıkış yolu araması haklı görülebilir. Fakat bölgedeki denge ve İran’ ın devrim ihracı politikası da düşünüldüğünde, Kitle İmha Silahları’ na sahip olması ülkemiz menfaatleri açısından da sakıncalıdır.

Türkiye’ nin sahip olduğu teknolojik seviye ile kolayca kimyasal ve biyolojik silahlar üretebileceği açıktır. Ancak nükleer silahlar söz konusu olunca, daha kat edilmesi gereken çok yol olduğu görülmektedir. Uranyum zenginleştirme teknolojisi konusunda zaman geçirilmeden evrenkentlerimizde ar-ge çalışmalarında başlanmalıdır.

Ülkemizin geçmiş yıllarda bazı ortak çalışmalar ile, orta menzilli füze teknolojisine sahip olduğu bilinen bir olgudur. Ama bu yetmez, uzun menzilli füze teknolojisine kendi uydularımızı yörüngeye oturtabilmek için de ihtiyacımız var.

Metal Fırtına tartışmalarının gündemde yoğun yer kapladığı bir dönemde; ABD’ ye silah teknolojisi anlamında da boynumuzdan bağlı olduğumuzu belirtmiştik. Bu görüşümüz üzerine, pek çok tepki aldık. Halbuki en azından mühimmatlarımızı kendimiz üretmeden süper güçle çatışmamız, kayıplarımızın bir hayli olmasına neden olacaktır.

Ancak nükleer güce sahip bir Türkiye, ABD karşısında da ayakları daha sağlam yere basacaktır. Uzun menzilli stratejik nükleer silaha sahip olunmasa bile, kısa menzilli silahlara monteli taktik nükleer silahlar dahi Türk Ordusu’ nun gücüne çok şey katacaktır. O zaman askerinizin başına, bir grup kanıbozuk işbirlikçi ile birlikte, kolay kolay çuval geçiremezler. Veyahut tatbikat esnasında yanlışlıkla (!) geminizi vuramazlar.

Yunanistan da ikide birde dünya kamuoyunda vaveyla çıkarıp yapay krizlerle başınızı ağrıtamaz. Çünkü bilir ki büyük güçlerin araya girmesi ile, geri adım atacak bir Türkiye yoktur karşısında.

En önemlisi ise, ülkedeki bölücü terörü destekleyen sözde Avrupalı dostlarımıza karşı gösterebileceğimiz keskin dişlerimiz olur. Şimdi adamlar Hıristiyan Haçlı mantığı ile Türkiye bölünsün de ne olursa olsun anlayışı içindeler. O zaman nükleer gücün korkusu ile kendi dertlerine de düşeceklerdir. Tarih bize tek bir şeyi göstermiştir; Doğuluların aksine Batılılar, korkmadıkları hiçbir şeye saygı göstermemektedirler.

Related Posts with Thumbnails

Bu yazıya Not Ver !


Get your own Chat Box! Go Large!

Nickinizi Değiştirmek için Kendi Nickinize Tıklayın !!!

Film izle komedi komik