27 Mayıs 2007 Pazar

ABD sınırda Türk askerini izliyor

Amerikan askerleri, sınırdaki hareketlikle ilgili olarak, Irak'ın sınır kasaba ve köylerinden bilgi alıyor.

/ Dikkat etsinler Dost ateşi vurabilir. Bir takım ingiliz servisi amerikalıları izliyor :)


ABD sınırda Türk askerini izliyor

Amerikan askerleri, sınırdaki hareketlikle ilgili olarak, Irak'ın sınır kasaba ve köylerinden bilgi alıyor.

Bağdat'tan Zaho'ya giden Amerikan üst düzey istihbarat yöneticilerinin, kaymakam ile görüştükten sonra sınırda incelemelerde bulunduğu belirtildi.

Amerikan ordusuna ait iki helikopter de her gün sınır boyunca keşif uçuşları yapıyor. Karada da, Habur'un karşısındaki Halil İbrahim Sınır Kapısı’nda Amerikan askerleri beklemeye başladı.

Yerel Kürt hükümetine bağlı peşmergelerin de sınırda bulunan karakollarının etrafına yeni mevziler kazdığı yönünde bilgiler geliyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaklaşık 30 bin askerle sürdürdüğü operasyonlarda, PKK üyelerinin geçiş noktaları tutuldu, sınır boyunca zıhrlı birlikler yerleştirildi.

Dün 6 askerin şehit olduğu Şırnak'ın Bestler Dereler mevkiine de takviye birlikler gönderildi.

ABD sınırötesi operasyona karşı çıkıyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sınırötesi operasyon olasılığıyla ilgili açıklamaları ABD'de de tartışılmaya başladı.

Olası bir operasyona karşı olduğunu defalarca açıklayan Washington tutumunu koruduğunu bir kez daha resmi ağızlardan duyurdu.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tom Casey, Irak'a yönelik tek yanlı bir müdahalenin sorunu çözmeyeceğini söyledi.

Casey, "PKK'nın çözümlenmesi gereken gerçek bir tehdit olduğuna biz de inanıyoruz, Irak hükümeti de inanıyor. PKK'dan kaynaklanan bu tehdidin çözümlenmesinin en iyi yöntemi kesinlikle biz, Türk hükümeti ve Iraklılar arasındaki işbirliğinin sürdürülmesidir. Irak'a Türkiye'den veya başka bir yerden yönelebilecek tek yanlı bir askeri eylemin, herhangi bir sorunu çözebileceğini kesinlikle düşünmüyoruz" dedi.

ABD yönetiminin resmi tutumu bu yönde ancak kulislerde şartlı bir operasyona "yeşil ışık" yakılabileceği konuşuluyor.

PKK faaliyetlerindeki artışla birlikte yükselen tansiyon ve bunun seçim sürecine olası yansımaları ABD yönetimini rahatsız ediyor.

CNN TÜRK'e bilgi veren kaynaklar, bu rahatsızlığın ilke olarak operasyonun karşısında duran Washington'ın yaklaşımında değişikliğe yol açabileceğini söyledi.

George Bush yönetimi olası bir operasyon için hem Bağdat'ın hem de Kuzey Irak'taki yerel yönetimin onayının alınması şartını öne sürüyor.

Operasyonun sınır boyundaki PKK kamplarıyla sınırlı olması isteniyor. Harekatın süresinin geniş tutulmaması ve bir defalık olması şartıyla onaylanabileceğine işaret ediliyor.

Bu şartlar altındaki bir operasyona Türkiye'nin vereceği cevap ise merak konusu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Washington ziyareti sırasında sınırlı bir operasyona razı olmadıklarını söylemişti.

CNN

/ Gerekeni yapacağız. Kimseden icazet olmak yoq . tebdilliyiz

Sarkozy'ye bir cevap da Belçika Başbakanı'ndan

Belçika Başbakanı Guy Verhofstadt, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile görüşmesinin ardından Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine tam desteğini tekrarladı.




Sarkozy'ye bir cevap da Belçika Başbakanı'ndan

Sarkozy'nin Türkiye'nin üyeliğine yine itiraz ettiği çarşamba günkü Brüksel ziyaretinde görüştüğü Verhofstadt, önceki akşam anlamlı bir jest yaparak Türk asıllı işadamlarının kurduğu UNACO'nun davetine katıldı. Bir gün önce görüştüğü Sarkozy'nin Türkiye'ye ilişkin tutumunun tam tersi bir tavır takınan Verhofstadt, "Hâlâ müzakerelerin devam etmesi talebimi sürdürüyorum." dedi. Verhofstadt, yaptığı konuşmada, adeta Sarkozy'nin Türkiye'ye itirazlarına cevap verdi.

Verhofstadt, Anvers kentinde düzenlenen UNACO toplantısında, son zamanlarda Avrupa'da korku ve bencillik söylemlerinin arttığına işaret ederek, bazılarının Birlik'in genişlemesine itirazları olduğunu dile getirdi. Bazılarının "önce derinleşip sonra genişleyelim" dediğine işaret eden Verhofstadt, aynı zamanda ikisini de gerçekleştirmenin mümkün olduğunu söyledi.

AB'nin temelinde ne dinin ne de kültürel değerlerin bulunduğunu vurgulayan Sarkozy, bu noktada Türkiye'nin çok ciddi bir rol oynadığını kaydetti. AB'nin bir değerler bütünü olduğunu söyleyen Verhofstadt, "Buna inancımdandır ki, en başından beri Türkiye'nin üyeliğini destekledim ve hâlâ müzakerelerin devam etmesi talebimde ısrarlıyım." dedi.

Başbakanlığı döneminde Türkiye'nin üyeliğini destekleyen Verhofstadt, 10 Haziran'da bir daha başbakanlık için halkından destek arıyor. Ancak kamuoyu anketleri Verhofstadt'ın partisine pek şans tanımıyor.

Zaman



Bana bak Guy , Zaten adın tehlikeli :) , Senin için fransızlar ibne diyor . Amerikalılar karıştı işe , o götü biz çok sevdik diyorlar . Merkel senin için Harbi bir dişlek domuz diyor. Rasmussen Ben onu çok parmakladım derken gizli kayıtlar çıktı. sikecem hepinizi :) . Blair de kahkahayı patlattı haber var

Washington Times, Müslümanları hedef aldı

Washington Times, Müslümanları hedef aldı

Washington Times gazetesi, “Türkiye’nin AB hayali, İslamcılar tarafından tehlikeye atılıyor” başlıklı bir haber analiz yayımladı


Washington Times, Müslümanları hedef aldı

Washington Times gazetesi, Cumhurbaşkanı Sezer’in anayasa reform paketini veto ettiğine dikkat çekerken, Türkiye’de yaşanan krizin, Başbakan Erdoğan’ı “Askeri elidin desteklediği laik lobi ile karşı karşıya getirdiğini” öne sürdü. Gazete, “Türkiye’de bir darbenin, Avrupa hayalinin sonu olacağı” görüşüne de yer verdi. / Uyumayın öküzler ,Avrupa yahali diye bir şey yok BİZ OSMANLI ecdadımız , Biz Türküz , Biz Osmanlıyız . Köklerimiz sizin kemiklerini titretir. Bizii lolipop şekeri mi sandınız . Amcikerikalılar. Biz daha ölmedik . Sizin desteğinizi çektiğiniz Askeri elit mi Türklüğün özüne karşı çıkacak . Öğretiriz onlara ATA TÜRK çülüğü de geçmişimizi de , geleceğimizi de . /

ABD’deki yeni muhafazakarlara (Neo Conlar) yakınlığı ile bilinen Washington Times gazetesi, Türkiye’de yaşanan krizin, Başbakan Erdoğan’ı “Askeri elidin desteklediği laik lobi ile karşı karşıya getirdiğini” öne sürdü. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in anayasa değişiklik paketini veto ettiğine dikkat çeken gazete, “Türkiye’de bir darbenin, Avrupa hayalinin sonu olacağı” görüşüne de yer verdi. / Avrupa ne ola ki , faş faş frankeştayn mı . Düzgün görün . Avrupa olarak , batı olarak Önce Bizden Ne çok şey öğrendiğinizi bir anlatın da , araştırın da , devamını da bekleriz deyin. Bu tavırlarla biz sizi düzgün bakışlarla görürüz . Biz insanlığa yardım etmek için varız , maymunlar sizi . /

Washington Times gazetesi, “Türkiye’nin AB hayali, İslamcılar tarafından tehlikeye atılıyor” başlıklı haber analizinde “İslamcı bir gündemi takip etmekle suçlanan bir cumhurbaşkanı adayının neden olduğu bir dizi olay, Türkiye’yi krizin içine soktu ve AB’ye katılma şansına zarar verdi” yorumunu yaptı. / Bu krizi anıcaz biz , yakalarız biz sizi tenhalıkta /

Krizin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı “Askeri elidin desteklediği laik lobi ile karşı karşıya getirdiğini” / Aynı cümleyi kasıtlı olarak kıçınıza sokayım / öne süren gazete, “Bir kez daha, ordunun, ülkenin, cumhuriyet sistemini tehlike atarak siyasi İslam’a doğru fazla hızlı ilerlediği /islam halkımızın dini , Diyanet de devlet memurları çalışıyor . Siyasi islam temennilerinizi de sikeceğim , ibneler , Neoconları irana sürsek. Nasıl harika bir ortam bulduk derler. Amına koduğumun ibneleri . Sizin atalarınızı da yazdıkları mektupları da biliriz. Hukukçu olun mahkumu cezalandırın , Doktor olun hastayı iyileştirmeyin , lobi kurun olayları değerlendirin türün den ,- Siz Anladınız onu - /kanısına varması halinde /kamalarını sikeyim / bir askeri darbe olabileceğine ilişkin gümbürtüler var” diye yazdı. / Gümbürtüleri duydun sen /

Analistlere dayanarak askeri bir darbenin “Türkiye’nin Avrupa hayalinin sonu olacağı”nı / Türk ü kücük düşürmeye dayalı kücük düşürücü sözler ısrarla takibe devam / savunan gazete, AKP’nin, adayını cumhurbaşkanı olarak seçtirememesi üzerine hazırladığı, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören anayasa değişikliği paketinin, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edildiğini kaydetti.

REFORM PAKETİNİN LOKOMOTİFİ AKP’NİN POPÜLARİTESİ

Washington Times, Türk hükümetinin reform paketinin lokomotifinin, AKP’nin popülaritesi olduğunu belirterek, bunun da büyük ölçüde ekonomideki görkemli kazançlardan kaynaklandığını kaydederken “Türk ekonomisi, halen ortalama Batı Avrupa ülkesinden üç kat daha gelir yaratıyor” diye yazdı.

Temmuz seçiminin, AKP’nin ve bunun sonucunda Erdoğan’ın gücünü artırması beklendiğine dikkat çeten gazete, Türkiye’nin geleceği ve bölgedeki rolünün ABD tarafından “hayati” olarak değerlendirildiğini belirterek “Şimdiye kadar siyasi sistemi, demokrasi ile ılımlı İslam’ın bağdaşmaz olmadığını kanıtladı” görüşünü dile getirdi. / çok ta umurumda görüşleriniz /

ABD, AB ETKİNLİĞİNİ YİTİRİYOR

ABD’li gazeteye konuşan Foreign Affairs dergisi editörü James F. Hoge de “Bu hayati kavşakta ABD ve Avrupa, Türkiye’yi etkileme güçlerinin önemli ölçüde azaldığını görüyorlar. Amerika ve Avrupa’ya öfke, ABD’nin Irak işgali ve Avrupa’nın Türkiye’yi AB üyeliğine sesli reddi nedeniyle başını almış gidiyor” değerlendirmesini yaptı.

Temmuz seçimlerinin Türkiye’nin kimliğine ilişkin kargaşayı çözmesinin beklenmeyeceğini belirten gazete, aydınların ülkenin “Avrupa” kimliğinde ısrar ederken güçlü bir akımın Türkiye’nin Arap dünyasına daha yakınlaşmasının gerektiğini savunduğunu kaydetti. / Zaten yakınız . Asyaylada avrupaylada := /

SARKOZY’NİN SEÇİLMESİ TÜRKİYE-AB TABUTUNA ÇAKILAN SON ÇİVİ

Avrupalıların arasında giderek artan muhalefetin de Türkiye’nin AB katılımı sorununu karmaşıklaştırdığını öne süren Washington Times, bir Türk analistinin de Fransa’da Türkiye’nin AB üyeliği karşıtı Nicolas Sarkozy’nin cumhurbaşkanı seçilmesinin “Türkiye-AB ilişkileri tabutuna çakılan son çivi” olduğu yorumunu da aktardı.

Ancak Batılı diplomatların durumu o kadar dramatik bir biçimde değerlendirmediğini de belirten gazete, AB’nin Türkiye ile sorunların geçici olduğunu, müzakerelerin devam edeceğini söylediğini de bildirdi.

Türk ordusunun rolüne de değinen gazete, Atatürk’ün / Kim Neyi kurdu. Yalnız başına hic bir yaraamı yiyemedi o / cumhuriyet kurmasından bu yana ordunun ülkenin “gururu” / Lafta o , / ve “en saygın kurumu” / Bilinen antetler o /olduğuna dikkat çekerek ordusunun güçlü konumunun / Kim güçlü? / Türkiye’nin Avrupa’ya entegrasyonunda bir “engel” haline geldiğini savundu. / Biz Avrupalıyız , Gireli de çok oldu :)

Forum Europe adlı düşünce kuruluşu direktörü Gils Merrit’in de “Ordunun gücü ve statüsü, Türkiye’deki yaşamın göze çarpan bir özeliğidir. (Ordunun) hükümet ve parlamento ile olan ilişkisi, Avrupa ölçülerine göre düşünülemez” görüşünü dile getirdi.

Türkiye’de son dönemde atılan bazı adımların laik muhalefete cephane sağladığını kaydeden gazete, hükümet karşıtı büyük gösterilere dikkat çektikten sonra “Sayın Erdoğan emin gibi gözüküyor. Bir çoğunun İslam eğilimli gibi gördüğü hükümeti, Türkiye’yi Avrupa’ya yakınlaştırmak amacıyla 800 güçlü laik yasayı parlamentodan geçirdi” diye yazdı.

Gazete, analizine son verirken de “Böylece, birçok Avrupalı için Türkiye hem de bir muamma, hem de AB içerisinde bölücü bir faktör olmayı sürdürüyor” ifadesini de kullandı





/ Bu arada duydum ki iftira lar atılıyormuz . Kerhane de doğmuş çocukalrı papa yaptığınızı cümle alem biliyor. Üst düzay hahamlarda üst düzey piçlerden seçiliyormuş . Rakipler olarak piç ermeni papazları ve basına karışan piç merhamet sahipler varmış / Sikeriz ecdadınızı . Siz kimin ecdadını unutturmaya çalışıyorsunuz. Sizin kanınızda bile bizim ecdadımızın büyüklüğü yazıyor. Sokacağım kitaplarınızı götünüze Haberiniz ola

CIA ‘kulak’ verdi!

CIA’in makyaj uzmanı olarak görev yapan ve ajanları kılıktan kılığa sokan Robert Barron, artık bu becerisini hayır amaçlı kullanıyor


CIA ‘kulak’ verdi!

Son olarak doğuştan tek kulağı olmayan 5 yaşındaki Madison Schock’a yardım eli uzatan Barron, önce küçük kızın diğer kulağından kalıp çıkarttı. Barron daha sonra kalıp üzerinden gerçeğiyle aynı yapay bir kulak hazırladı. Küçük kız, yeni kulağını önce yadırgadı, ancak aynada kendisini gördüğünde endişesi yerini mutluluğa bıraktı. Şimdiye kadar hiç güneş gözlüğü takamayan Madison, ailesiyle ilk iş olarak güneş gözlüğü almaya gitti.



/ Wallahi CIA , bi ara amerikalı bilim adamları herkezi uyutuyor , amerikan paşaları şöyle falan filan çok oyunlu haberler vardı.

Bu haber i de güzel vermişler. Kulak vermeniz güzel bizlere sizleri aramızda görmekten memnunluk duyarız. Tedbirleriniz yersiz . Nasıl olsa mikeceğiz. Ama dick e soyleyin sallanıyor çok. Makyaj falan da kurtarmaz onu . Göt hış Cheney.


Bu arada arbomavich Sahil boyu villa yalı alacakmış .Veririz ona bir kalın makale .Kuzey kutbunda güzel mekanlar var bir gezinsin gelsin.


Britneyin yarağı abromavich den kalın geldi. Britney' zevkle boğazdan manzaralı kendi gibi güzel bir koydan villa sağlanabilir . Abromavich bir bardak cola şişesi yesin. Götveren ibne

Tatbikat iddiası: K. Irak için prova


İzmir’in Seferihisar İlçesi’nde yapılan Efes 2007 tatbikatı senaryosuyla tartışma yarattı. 'Teröre dış destek' temalı senaryo Irak ya da Yunanistan’ı çağrıştırdı. Hatta tatbikatta yapılan son dakika değişikliği akıllara farklı senaryoları getirdi.


Tatbikat iddiası: K. Irak için prova

10 bin personelin katıldığı, etnik baskılara karşı sınır ötesi operasyon senaryosu üzerine kurulu tatbikatı, bazı çevreler Kuzey Irak provası olarak yorumlarken, bazı uzmanlar da şimdiye kadar olduğu gibi tatbikatın yine Yunanistan’dan kaynaklanabilecek bir tehdide karşı hazırlık olduğunu savundu.

Şimdiye kadar, hep iki ülke arasında yaşanan sınır ihtilafına dayanan Efes Tatbikatı senaryosu, bu defa insan hakları üzerine kuruldu. Bu değişikliğin nedeni hakkında yorum yapılmazken senaryoların bir ülke ile olan ilişkiler üzerine kurulmadığına dikkat çekildi. Kuzey Irak ya da Yunanistan’ı çağrıştıran senaryo özetle şöyle:

GÖÇE ZORLANIYORLAR

Kalyon Denizi’nde komşu olan iki ülke, mavi ve turuncu, uzun yıllardır savaşmamalarına rağmen aralarında zaman zaman sorunlar yaşıyor. Turuncu, mavi asıllı vatandaşlarına insan haklarına aykırı baskılar yapıyor, göçe zorluyor ve mavi ülkedeki terör faaliyetlerine destek veriyor. Turuncu ülkenin Midye Adası’nda yaşayan mavi asıllı vatandaşlarına baskıları sonucu çıkan olaylarda, çok sayıda mavi asıllı vatandaşın ölmesi, yaralanması ve birçoğunun göçe zorlanması üzerine mavi ülke konuyu Birleşmiş Milletler’e götürüyor.

Mavi ülkenin Kalyon Denizi’nde yaptığı bir tatbikat sırasında da iki ülkenin uçak ve sahil güvenlik botları arasında çatışma çıkıyor. Bu çatışmanın ardından turuncu ülkenin teröre verdiği desteği yok etmek ve bu konudaki kararlılığı göstermek için Midye Adası’na amfibi harekatı düzenleniyor."

Bileğini incitmiş

Tatbikatı izleyen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un sol bileğinin sarılı olduğu dikkati çekti. Başbuğ, tatbikatın dünkü bölümüne sargıları çıkarılan bileğine bu kez atel denilen özel bileklik takılmış olarak geldi. Başbuğ’un bileğinin spor yaparken incindiği bilgisi verildi.

Askeri sır yasağı

ERDOĞAN ve komutanlar Gemlik Firkateyni’nde HAVELSAN sorumluğunda geliştirilen, "Gemi Entegre Savaş İdare Sistemi GENESİS" hakkında bilgi aldılar. Basın mensuplarının görüntü almasına askeri sır gerekçesiyle izin verilmedi. GENESİS sisteminin yetenekleri tatbikat sırasında 2 F-16 savaş uçağının da rol almasıyla gösterildi.

Seçkin Gözlemci Günü

DEVLETİN zirvesi dün de Denizkurdu 2007 tatbikatı için tatbikatın sancak gemisi Kemalreis Firkateyni’nde buluştu. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Tayyip Erdoğan arasındaki soğuk rüzgárlar dün de esmeye devam etti. Sezer ve Erdoğan tatbikat boyunca hiç konuşmadı.

Tatbikatın "Seçkin Gözlemci Günü" dün icra edildi. Sabah Başbakan Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt Meltem hücumbotu, Amasra mayın avlama gemisi ve Gemlik Firkateyni’ni ziyaret ettiler. Erdoğan ve komutanlar Amasra mayın avlama gemisinde bir mayının yerinin tespit edilmesi ve imhasına tanık oldular. Buradan Kemalreis Firkateyni’ne çıkıldı. Denizci montu giyen Erdoğan bindikleri geminin şapkasını takarken Büyükanıt ise bahriye üniforması giydi. Cumhurbaşkanı Sezer helikopterle Kemalreis Firkateyni’ne indi.

Tatbikatta sırasıyla aynı anda seyir halindeyken Yarbay Kudret Güngör akaryakıt gemisinden Sancak gemisi Kemalreis ve Salihreis’e yakıt ikmali yapıldı. Daha sora gemiler denizde ikmal posta çantası aldılar. Kemalreis Firkateyni’nde yenen öğle yemeğinde gözlemcilere Bahriyeli balık (levrek), salata, balık çorbası, zeytinyağlı enginar ve kalyon helva ikram edildi. Yemeğin ardından Cumhurbaşkanı Sezer köprü üstüne çıktı ve tatbikatın sona erişini simgeleyen donanma unsurları tören geçişini kabul etti.

Hürriyet

İngiliz İsrail gizli anlaşması!

Times gazetesi, BG (British Gas’ın eski sahibi) grubunun Filistin doğalgazını tedarik etmek için İsrail’le parafe edeceği 4 milyar dolarlık bir anlaşmayı ortaya çıkardı.

İngiliz İsrail gizli anlaşması!

Grup 2000 yılında Gazze kıyıları boyunca bir trilyon metreküp rezerv tahmin edilen doğalgaz keşfetmiş.

Önümüzdeki hafta İngiliz şirketinin temsilcilerinin İsrail bakanlar kurulunun, süresinin 15 yıl olması beklenen bu anlaşmayı tartışmak için yetkilendirdiği bir ekiple görüşmek üzere İsrail’e varması bekleniyor.

Gazze’de devam eden şiddete rağmen, İsrail Dışişleri Bakanlığının söz konusu anlaşmayı mümkün olan en erken vakitte imzalamak için çok istekli olduğu belirtiliyor.

Times, mevcut doğalgazın İsrail’in yıllık enerji ihtiyacının ancak yüzde 10’u karşılamaya yettiğini, Filistinlilerin de vergi şeklinde bir milyar dolar elde edeceklerini belirtti.

Times gazetesi, İsrail eski Başbakanı Ariel Şaron’un ülkesinin gazı asla Gazze’den satın almayacağını belirttiğini ancak mevcut Başbakan Ehud Olmert’in Filistinlilerden doğalgaz satın almak için Bakanlar Kuruluna bir plan önerdiğini ve bunun da onaylandığını kaydetti.

Anlaşmanın imzalanacak olmasına karşın bazı konuların askıda olduğu belirtiliyor. Bunlardan en önemlisi, paranın Filistinlilere nasıl ödeneceği konusu. Zira İsrail savunma bakanlığı yetkilileri ödemenin mal ve hizmet yoluyla yapılmasını istiyor ve paranın Hamas’ın liderliğini yaptığı hükümete gitmemesi gerektiği konusunda ısrar ediyor.

El Cezire



/Hic bir kaynağı feda etmeyiz , cünup ingilizler , dertsiz tasasız fransızlar , Götoş Gergin Bush , kalın yaraklı el cezire . Enflasyon var . Taban kuvvet . hay hay fransızlar . Gavur piçler

Günay: "CHP darbeci parti"

AK Parti’den milletvekili aday adayı olan eski CHP Genel Sekreteri Günay, eski partisini anlattı. "Hâlâ devletin gösterdiği yerde esas duruşta mı duracağız?" diyen Günay'ın sözleri:


Günay:

AK Parti’den milletvekili aday adayı olan eski CHP Genel Sekreteri Ertuğrul Günay, eski partisini anlattı.

CHP’de tıkanma sorunu yaşandığını belirten Günay ekledi: 22 Temmuz’da sandık var. Yine CHP en fazla muhalefet. Kendi sıkıntısını toplumun sıkıntısı haline dönüştürmek istiyor.

Cumhuriyetin 100. yılına giderken, demokrasinin kesintiye uğramasının kabul edilemeyeceğine vurgu yapan eski CHP’li Ertuğrul Günay ‘Milletin iradesinin gösterdiği yerde mi duracağız, yoksa hala devletin gösterdiği yerde esas duruşta mı duracağız? Yapacağımız tercih budur. Elbette bu bildirinin, bildiriden sonraki sürecin, o süreçte benim hissettiklerimin bu tercihin oluşmasında etkisi var’ dedi.

CHP’nin, yaşadığı tıkanmayı toplumun sıkıntısı haline dönüştürmeye çalıştığını kaydeden Günay, anamuhalefetin AK Parti’yi seçim yoluyla iktidardan indirmek yerine devletin kurumlarının müdahalesiyle uzaklaştırmaya çalıştığını belirtti. Günay’ın açıklamaları şöyle:

TAKIM GİBİ PARTİ TUTMAK

Başbakan’dan milletvekilliği teklifi aldıktan sonra nasıl tepkiler aldınız?

Seçim kararının ardından AK Parti’den tanıdığım arkadaşlarım Sayın Başbakan’ın benimle görüşmek istediğini söylediler. Bu çerçevede kendisi ile görüştük. Birlikte çalışma önerisi getirdiler. Sonraki günlerde tanıdığım, bildiğim insanlara danıştım. Tabii siyaseti bir renk aşkıyla yapanlar var. Tuttukları parti tıpkı tuttukları takım gibi iyi de oynasa kötü de oynasa onlar o takımı tutuyorlar. Futbol fanatizmi ile bakan bu çevrelerle anlaşmak zor. Ama siyaseti futbol fanatizmi gibi görmeyen çevrelerden bu öneriyi kabul etmem için yoğun ısrar var.

BAYKAL’I GİDİCİ SANANLAR

Toplum kırılgan bir noktaya geldi. Kırıcı eleştiriler de aldınız mı?

Yürek burukluğu içinde olup bitenleri anlamadan hala CHP’yi bir sosyal demokrat parti sanarak, hala Baykal’ı yakında gidici sanarak, bana umut bağladığını söyleyerek gönül kırıklığı ifade edenler var, bunları saygıyla karşılıyorum. Sanal dünyada yaşadıklarını, hayatın başka bir yerde yürüyüp gittiğini anlatmaya çalışıyorum.

ÖNEMLİ EŞİK

Uzun süre aktif siyasetin dışında kalmanıza rağmen kendi kulvarınızdan ayrılmadınız. AK Parti’nin teklifi sizi nasıl etkiledi?

İnsanlar beni parlamentoda uzun süre bulunmuş siyaset adamı sanıyorlar. Oysa ben 1980’den beri Parlamento dışındayım. Son üç seçimde başka kulvarlardan ciddi öneriler geldi. Hiçbirini kabul etmedim. Çünkü o süreçlerde Türkiye’de demokrasi kırılganlığı yoktu. Fakat şimdi demokrasiyi önemli bir eşikte görüyorum. Bugün itibariyle 27 Mayıs 1960 ihtilalinin 47. yıldönümündeyiz...

Bunun gerekçeleri üretiliyor, siyasal gerginlikler yaratılıyor, bazen sokak çatışmaları tahrik ediyor. Çatışmaları önlemekle görevli olanlar yönetime el koyuyor. Bir dönem soğuk savaşa göre dünyayı dizayn ediyorlardı, şimdi Ortadoğu’ya belki küresel sermayeye göre dünyayı ve Türkiye’yi dizayn etme gayretleri var...

DEMOKRASİDE KIRILMA

Türkiye’yi böyle bir eşiğe getiren 27 Nisan bildirisi mi?

Evet, 27 Nisan bildirisi, ondan önce yaşanan olaylar, muhalefetin tavrı bizi yine böyle bir demokrasinin kırılma tehlikesi yaşadığı eşiğe getirdi. Bunlar büyük ölçüde anamuhalefetin tavrından kaynaklandı. 2002 seçimlerinde temel bekleyiş CHP’nin Kemal Derviş’i de transfer ettiği ve inanılmaz bir yeni vitrin ile kamuoyunun önüne çıktığı için iktidar olacağı doğrultusundaydı. Fakat ben o seçimlerden önce de söylemiştim, eğer CHP bu kafayla giderse ancak zengin semtlerden oy alacak. Sandıktan AK Parti çıktı. Sayın Baykal muhalefette iken küçüldü.

OYUNUN KURALLARI...

Peki şimdi nasıl görülüyor durum?

22 Temmuz’da sandık var. Yine CHP en fazla muhalefet partisi, AK Parti iktidar olacak gibi gözüküyor. Bu da CHP’yi bir nas gibi bir dogma gibi, kaskatı ideolojik anlayış içinde benimsemiş olan çevrelerde infial yaratıyor. CHP de bu infiali körüklüyor. Demokratik bir seçimle bizim bu iktidara Anadolu’nun dört bir tarafından gelmiş şalvarlıları, başörtülüleri, kasketlileri, türbanlıları uzaklaştırmamız mümkün değildir; bunları ancak devlet kurumları da yardım ederse ve o kurumlar da zaman zaman dahil olursa, oyunun kurallarını da değiştirirsek belki önleyebiliriz gibi demokrasiye yakışmayan bir tavır geliştirmektedirler. Geldiğimiz nokta budur.

TIKANMA SIKINTISI VAR

2002’de Türkiye iflas noktasına geldi. Bu manzaradan milli görüşten ayrılmasına rağmen yeni bir parti gibi kendini gösteren AK Parti ile parlamento dışında kaldığı için yıpranmaktan kurtulan CHP çıktı. AK Parti o günden bu güne AB politikalarıyla, Kıbrıs konusunda çözüme yakın duran politikalarıyla, dinsel ve etnik konularda çoğulculuğa yakın duran politikalarıyla toplumun desteğini sürdürmeyi başardı. CHP ne yazık ki kendisini bir iktidar alternatifine dönüştüremedi. Geldiğimiz noktada CHP bir tıkanma sıkıntısı yaşıyor ve kendi sıkıntısını toplumun sıkıntısı haline dönüştürmeye çalışıyor. AK Parti de başladığı çizginin iktidarı sürekli kılmak için yetmeyeceğini düşünerek açılımlar yapıyor... Bu yüzden bana yapılan öneriyi önemsedim.

BASİRETSİZ POLİTİKACILAR

27 Nisan bildirisinin AK Parti’nin önerisini dikkate almanızda etkisi oldu mu?

Ben Silahlı Kuvvetlerin devletin kurulu yapısını, aslında devletin, cumhuriyetin ve demokrasinin güvenliğini düşündüğünü kabul ediyorum. Ama basiretsiz politikacılar geçmişten beri bu kurumları siyasetin içine sokmaya çalıştılar. Bu 1960’ta, 63’te vardı.

Önümüzde 22 Temmuz’da sandık var. Yani Anayasa Mahkemesi koridorlarında, Ankara’nın kulis merkezlerinde temas imkanı aramayacaksınız siyasetçiler olarak. Halka çıkacaksınız... Sonuç böyle alınır. Fakat bu tıkanmış ve tükenmiş siyasetçiler kendi tıkanmışlıklarını toplumun sıkıntısı haline getirmeye çalışıyorlar. Bu noktada yapılacak olan tercih AK Parti, CHP, diğer partiler falan değil. Yapılacak olan tercih, Cumhuriyetin 100. yılına giderken, demokrasinin kesintiye uğramadan devam etmesi bu insanların hakkı mıdır? Bu milletin iradesinin gösterdiği yerde mi duracağız, yoksa hala devletin gösterdiği yerde esas duruşta mı duracağız? Yapacağımız tercih budur.

Elbette bu bildirinin, bildiriden sonraki sürecin, o süreçte benim hissettiklerimin bu tercihin oluşmasında, bu ilginin ve ilişkinin oluşmasında etkisi var. Ben orduyu siyaseti yıpratmasından sakınmak istiyorum. Bazı muhteris politikacılar orduyu bu tür müdahalelere teşvik ettiği zaman sonuçta ordu da yargı da yıpranıyor ve devlet yıpranıyor.

Salı günü AK Parti’ye katılması beklenen eski CHP’li Ertuğrul Günay, 27 Mayıs darbesinin yıldönümünde star’a konuştu. Demokraside kırılma tehlikesi olduğu ve ülkenin kritik bir eşiğe geldiğine dikkat çeken Günay, AK Parti tercihinde 27 Nisan’daki Genelkurmay bildirisinin büyük etkisi olduğunu ifade etti.

Star gazete

Bir albayın kasasından çıkan o belge

Bir albayın kasasından çıkan o belge


27 Mayıs darbesi sonrası idam edilen Hasan Polatkan'ın, mahkemede okuması engellenen 175 sayfalık savunması olduğu ortaya çıktı. Yassıada tutanaklarında ve TBMM arşivinde yer almayan savunma, bir albayın kasasında bulundu. Tarih bir kere daha hiçbir antidemokratik uygulamanın gizli kalmayacağını gösterdi.




Bir albayın kasasından çıkan o belge

Türk milletinin zihninde derin yaralar açan 27 Mayıs darbesinin üzerinden 47 yıl geçti. Demokratik gelişimin sekteye uğradığı ve 3 idamla sonuçlanan süreçle ilgili aydınlatılmayı bekleyen pek çok nokta var. Bunlardan biri de hukukun hiçe sayıldığı Yassıada mahkemelerindeki yargılama süreci. Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın mahkemede sunumu engellenerek kayıtlara geçirilmeyen savunmasını ortaya çıktı. Polatkan'ın son duruşmadaki savunmasının 68 sayfa olduğu biliniyordu. Ancak yargılandığı üç ayrı dava ile ilgili olarak tam 175 sayfalık savunma hazırlamış. TBMM Arşivi'nde yer almayan savunmalar, albay olan 'Kasap Osman' lakaplı babası Atatürk döneminde idam edilen Deniz Müzesi Müdürü Ömer Faruk Erus'un Üsküdar Çamlıca'daki evinde bulundu. Bundan üç yıl önce vefat eden Erus'un arşivindeki belgeleri, araştırmacı-yazar Rasim Ekşi ortaya çıkardı. Ekşi, hakimin 'kısa kes' diyerek Polatkan'ı engellediğini söylüyor. Polatkan'ın Yassıada avukatı Hüsamettin Cindoruk, "Müthiş bir savunma hazırlamıştı. Polatkan, çok istemesine rağmen mahkeme başkanı savunmasını yaptırmadı." diyor.

27 Mayıs ihtilalinin üzerinden 50 yıla yakın bir süre geçmesine rağmen yargılama için kurulan Yassıada Mahkemeleri’ne ilişkin pek çok konu hâlâ gizliliğini koruyor. Demokrat Partili (DP) 405 milletvekilinin yargılandığı dava, hapis cezaları ve müebbetlerin yanı sıra üç idamla sonuçlanmıştı.

Başbakan Adnan Menderes, sadece 29 sayfadan oluşan son savunmasını mahkeme heyetine sunmuş, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu 75 sayfalık savunmasına bazı belgeleri de eklemişti. Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın ise 68 sayfalık savunmasına ek olarak iki dilekçe vardı. Bu savunmaların da yer aldığı Yassıada Mahkemesi’nin bütün kayıtları Milli Birlik Komitesi’ne bağlı olarak çalışan İstanbul İrtibat Bürosu Başkanlığı’na gönderilmiş, mahkemenin sona ermesi üzerine de TBMM Muhafız Taburu Arşivi’ndeki yerini almıştı. Fakat, Maliye Bakanı Hasan Polatkan’a ait savunma sadece 68 sayfadan ibaret değildi. Bu süreçte ne mahkemeye sunulmuş ne de huzurda okunmuş olan yeni belgeler yargılamadan tam 45 yıl sonra ortaya çıktı. Gereksiz görüp bir anlamda mahkemeyi protesto ederek konuşmaktan vazgeçtiği iddia edilen Polatkan meğer yargılandığı üç ayrı dava ile ilgili olarak tam 175 sayfalık savunma hazırlamış. TBMM Arşivi’nde yer almayan savunmalar, albay olan ‘Kasap Osman’ lakaplı babası Atatürk döneminde idam edilen Deniz Müzesi Müdürü Ömer Faruk Erus’un Üsküdar Çamlıca’daki evinde ortaya çıktı. Mahkeme kayıtlarına girmeyen ya da idamlardan sonra Polatkan’ın eşi Mutahhare Polatkan’a verilmeyen savunmalar, o günlere ilişkin pek çok olayı da aydınlatacaktı.Yassıada Mahkemeleri, ihtilal sonrasında kurulması ve olağanüstü bir dönemin ürünü olmasından dolayı, uygulamaları ve aldığı kararlar yönünden tartışılan bir mahkeme oldu. Aldığı kararlar nedeniyle geri dönülmeksizin Türk demokrasisinde bir ‘kara leke’ olarak yer aldı. Mahkeme’de gerçekleşen yargılamalara ilişkin tüm belgeler de, Mahkeme’nin görev süresi sona erdiğinde, TBMM Muhafız Taburu Arşivi’ne konuldu. Tüm belgeler bu arşivde yer alıyordu. Fakat, Maliye Bakanı Hasan Polatkan 68 sayfalık son savunmasının yanı sıra, yargılandığı üç davayla ilgili toplam 175 sayfalık bir savunma hazırlamıştı. Ne mahkemeye sunulmuş, ne huzurda okunmuş, ne de kimse tarafından bilinen bu savunmalar, Polatkan’a kendini savunma izni verilmeyince elde kalmıştı.

Polatkan’ın el yazısı savunmaları

Hasan Polatkan, mahkemeye sunduğu savunmasını yeterli bulmamış, yargılandığı Anayasa, Vinileks ve Barbara davalarında ayrı ayrı savunmalar hazırlamıştı. Ancak, bürokratik işlemler normal devam ettiğinde arşivlere konması gereken veya ailesinin elinde bulunması gereken bu belgeler başka bir yerde idi. Anayasa Davası ile ilgili olarak 76, Vinileks Davası ile ilgili 76 ve Barbara Davası hakkında da 23 olmak üzere toplam 175 sayfalık savunmanın akıbeti, Üsküdar Çamlıca’da özel bir arşivde ortaya çıktı. Belgeleri saklayan ise, dönemin Yassıada İrtibat Bürosu olarak geçen Deniz Müzesi ve Arşivi’nin Müdürü Levazım Kıdemli Binbaşı Ömer Faruk Erus’tu. Kabataş’ta bulunan İrtibat Bürosu’nda Yassıada’ya gidip gelen avukatların, tanıkların ve gazetecilerin çantaları giriş ve çıkışta burada aranıyordu. Polatkan’ın Yassıada’da el konan ve bir kısmı dava dosyasına bile girmeyen evrakları bu aramalar sırasında ele geçirildi.

Atatürk döneminde ‘Kasap Osman’ lakabıyla anılan ve Milli Mücadele’ye katılmış isimlerden birinin oğlu olan Ömer Faruk Erus, buradaki görev süresi bittiğinde evrakları alarak, Çamlıca’daki evinde bulunan özel arşivine kaldırmıştı. Bundan üç yıl önce vefat eden Erus’un arşivindeki belgeleri, araştırmacı-yazar Rasim Ekşi ortaya çıkardı. Arşivde, Polatkan’ın bazen eski Türkçe bazen de günümüz Türkçesiyle yaptığı savunmalar, davalarla ilgili olarak yazdığı okunmayan dilekçeler, Yassıada’da bulunan bakanlar ve milletvekillerine ait kayıp eşyalarla ilgili yazışmalar yer alıyor. Bunlardan istifade eden Rasim Ekşi, söz konusu belgeleri de kullanarak, “Yassıada Çığlığı, 27 Mayıs Darbesi ve İdam Edilen Hasan Polatkan’ın Savunması” isimli bir kitap çalışması da yaptı. Polatkan’ın 175 sayfalık kamuoyuna açıklanmayan savunması da bu çalışmada yer alıyor.

Polatkan, savunmasını iddia makamına ulaştırabilmiş olsaydı, neden suçsuz olduğunu da anlatacaktı. Anayasa Davası ile ilgili olarak yazdığı savunmasında, “Sayın Başsavcı benim 9 yıl 5 gün vekillik hem de Maliye Vekilliği yaptığımı hatırına bile getirmeden, birtakım küçük menfaat meseleleri ileri sürerek diktaya gidişi tasdik etmiş olduğumu iddiaya teşebbüs ediyor.” sözleriyle suçsuzluğunu anlatmaya çalışan Polatkan, Barbara ve Vinileks davalarına ilişkin de şu satırları yazıyor: “Refik Koraltan’ın Barbara isimli mürebbiyeyi Almanya’dan getirmesi veya getirmemesi ile ne alakam olabilir ki, bu meseleden dolayı diktaya gidişi arzu edeyim? Dokuz yıl Maliye Vekilliği yapan insan, ben, hakiki değeri 27.500 liralık hisse senedinden ibaret olan Vinileks ve mevzuu 500 dolardan ibaret Barbara davalarından mı diktanın tahakkukunu arzu etmiş olacağım?! Diktanın tahakkuku gibi korkunç bir mevzuda gösterilen şu mesnetlere hukuki bir dava diyebilmek mümkün müdür? Yüksek heyetiniz bunu takdire müşkülat çekmeyecektir.”

Çığlık atmak istedi; susturuldu

‘Politik kimliği yoktu’ denilen ve idamdan sonra ailesi de tamamen siyasetin dışında kalan Hasan Polatkan, Rasim Ekşi’ye göre, unutturulmaya çalışılan bir isim. Hep Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu ile idam edilen üç kişiden biri olarak anıldı, idama gidişi belli olmadığı gibi idamından sonra unutturulmasının sebepleri de bilinemedi. “Mahkemeyi protesto ederek konuşmaktan vazgeçtiği iddia edilen bir insan 175 sayfalık bir savunma hazırlar mı?” diye soran Rasim Ekşi, idamla yargılanan bir insanın konuşturulmamış olmasının tartışılması gerektiğini söylüyor. Polatkan’ın konuşmak değil, çığlık atmak istediğini ancak susturulduğunu belirten Ekşi, şu ifadeleri kullanıyor: “Yargılandığı üç dava hakkında toplam 175 sayfalık savunma metni hazırlayan, idamı istenen bir sanık, kendi arzusu ile konuşmaktan vazgeçer mi? Susmak, bir bakıma isnat edilmek istenen suçları kabul etmek anlamı taşıyacağına göre bu yolu seçmiş olamaz. Yazılı metinlerdeki üsluba, şahitlerin ifadelerine ve yakınlarının anlattıklarına bakılırsa susmak bir yana, Hasan Polatkan bağırmak, hatta çığlık atmak istedi. Ancak susturuldu.”

Kısa kes, otur yerine’

27 Mayıs sabahı Kütahya’dan Ankara’ya getirildiğinde idam edileceğini bilenlerin başında Polatkan geliyordu, fakat hiçbir zaman metanetini kaybetmedi. Mahkemede diğer sanıkların, avukatların, görevli ve misafirlerin önünde azarlanarak susturuldu; konuşturulmadı. 26 Temmuz 1961 tarihli duruşmada, saatler 17.50’yi gösterdiği sırada Mahkeme Başkanı Salim Başol, “Sen gel” diye seslendiği Polatkan’a, “Savunman kaç sayfa?” diye sordu. “Müsvedde olduğu için bilmiyorum. Fakat mahkemenin tatiline 10 dakika var, bu süre zarfında bitmez zannederim.” cevabını veren Polatkan, Mahkeme Başkanı’nı sinirlendirir: “Öyle şey olmaz, kısa kes kısa, sen zaten diğer duruşmalarda uzun müdafaa yaptın.” Sanık sandalyesinde susturulan Polatkan, “Hayatımın mevzubahis olduğu bir meselede son sözlerimi söylememe müsaade edin efendim. Olmaz, kısa kes, az konuş diyorsunuz. Öyle ise müdafaa yapmayayım mı?” sorusunu yöneltiyordu, ancak aldığı cevap daha manidardı: “Yapma, yerine otur.” Her tür hakaret ve aşağılama içinde duruşmalara katılan Polatkan, buna rağmen kendini savunmak için, Yüksek Adalet Divanı Başkanlığı’na dilekçeler yazarak hakkını aramayı ihmal etmemişti. O dönemde yazdığı dilekçeler de tıpkı savunmaları gibi Mahkeme heyetince dikkate alınmamış ve salonda okunmamıştı. Bu dilekçeler de Ömer Faruk Erus’un arşivinde ortaya çıkan belgeler arasında yer alıyor.

Ağaoğlu’nun romanı bulunamadı

Yassıada’da verilen karar sonucunda gerçekleşen idamlar ve hapis cezası alanların Kayseri’ye naklinden sonra sanıkların arkada bıraktıkları kişisel eşyaları, belgeleri ve notlarına ulaşma mücadelesi başlamıştı. Bu mücadelede başı Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın eşi Reşide Bayar ile Samet Ağaoğlu’nun avukatı Süreyya Ağaoğlu çekiyordu. Süreyya Ağaoğlu, kardeşi Samet Ağaoğlu’nun eşyalarını alabilmek için pek çok makama yazı yazmıştı. Bu eşyalar arasında iki roman müsveddesi de vardı. Diğer eşyaları almayı başarmasına rağmen bu metinler tüm başvuru ve aramalara rağmen bulunamadı. Celal Bayar’ın eşi Reşide Bayar ise yaptığı listede, eski yazı ile doldurulmuş not defterleri, İstanbul ve Ankara olayları kararnamesi, mektuplar, Topkapı olayları kararnamesi, Halkı Silahlandırma Kararnamesi, Kayseri Olayları Kararnamesi ve Uşak Olayları Kararnamesi’ni istiyordu. Bunların büyük bir kısmına ulaştı, ancak Yassıada Garnizon Komutanlığı tarafından mahzurlu görülenler iade edilmedi.

Zaman Pazar Keyfi

26 Mayıs 2007 Cumartesi

Haniye'nin evine roketli operasyon / piçley


İsrail, bu hafta başında suikast listesine aldığı /gelecek adına tehlikeli bir iş / Filistin Başbakanı İsmail Haniye'ye ilk ciddi mesajını önceki gece verdi. / alındı / Gece boyunca Gazze'ye 7 hava saldırısı düzenleyen İsrail ordusu, füzelerden birini de Haniye'nin Gazze'deki evinin yakınındaki koruma kulübesine attı. /iyi / Kulübe, saldırı sırasında boş olduğu için yaralanan ya da ölen olmadı. /domuzlar adına acı kayıp / Korumalar, gece kıyafetiyle olay yerini inceleyen Haniye'nin etrafında etten duvar ördü /çalışın azcık etten ducar örmeyle olmaz / . İsrail Savunma Bakanı Amir Peretz operasyonları, "Vurmak, gözaltına almaktan daha iyidir" / Amerikanın çekilmeye zorladığım şu günlerde de domuzlar içindeki ufacık patlamalar yerinde görülür umarım / sözleriyle savundu.

25 Mayıs 2007 Cuma

Dell: Türkiye'ye geçmişte iyi cevap veremedik

Dell Gelişen Pazarlar Direktörü ve Genel Müdürü Laurent Binetti, şu anda Dell'in Türkiye'de bulunduğu noktanın dünyada bulunduğu noktayla uyuşmadığını belirterek, "Türkiye, Dell için önemli bir fırsat. Geçmişte bu potansiyele çok iyi cevap veremedik" dedi.
Dell'in işletmelere ve son kullanıcıya yönelik olarak dünyada sunduğu hizmetleri, Türkiye'deki müşterilerine sunmasıyla ilgili düzenlenen basın toplantısında konuşan Binetti, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) organizasyonu içinde gelişen pazarlar olarak ekonomik gelirleri, GSMH'leri ve yabancı yatırımlar açısından benzer koşullarda olan Ukrayna, Romanya, Bulgaristan, Macaristan ve Türkiye'de benzer stratejileri uygulamayı tercih ettiklerini belirtti.

/çok olay var / çok konuşmamız lazım / sabrımızı taşırmasınlar / domalın ibneler / götveren amerikalı / görüntün dar /



/ Bakın konudan çıkarılacak dengeli bir haber /

3 amerikalı grişimci Dell , Gates , ve Brin Amnerikan başkanlarına özel bir yazılım ve donanım haber vermişler . İlk George Bush Geçmiş bilgisayarın başına. Demiş istediğini sor. İşletim sistemi ilk denemede cökmemiş Bu saygıyla karşılanmış . George bush Geçmiş google a geçmiş aramaları bir kurcalamış. Dick cheney daha önce mıncıklamış konuyu . Bir soru Irakta halimiz ne olcek . İlk sonuc ananın amını gördün şimdi olmus.

Yeah yaa konu cok ama dengeler bozuluyor cok dendi.

El Kaide liderinden Türkiye'ye tehdit

El Cezire Televizyonu'nda bir video bandı yayınlanan Afganistan merkezli El Kaide'nin yeni lideri Mustafa Ebu El Yezid, örgüt yöneticilerinden Abdülhadi El Iraki'nin, Türkiye'den Irak'a geçerken Türk makamlarınca yakalandığını iddia etti. Ebu El Yezid, El Iraki'nin ABD'ye teslim edildiğini savunarak, Türkiye'yi tehdit etti. Emniyet'ten, "Bahsi geçen kişiyi biz yakalamadık. Haberimiz yok" açıklaması yapıldı. El Iraki'nin Guantanamo'da tutulduğu, ABD tarafından 27 Nisan'da açıklanmıştı.

/ Birileri oyuncak olduğunu çok belli etti . Bu el Kaide Gerçekten kuruluş amaxcı olarak filistin sorununu ve siyonistleri gösteriyorsa , Neden olanlar bu .
Ya bu oyuncaklar oyunlarını döndürsünler ya da biz Gerçek el kaide ile ilgilenelim. Sempatizan bulunur. Ara ara da kaset cıkarabilecek teknolojimöiz de var. Ses getirecek icraatlerde de bulunabiliriz.
amcıkerikada siyonist terör dur denilecek. Bir temizlik şart. Türk bilim adamlarının yeni deterjanları var. Temizlik şart :)
/

Bingöl demir yolunda patlama / ibne yılan

Bingöl'ün Genç ilçesi Suveren İstasyonu yakınlarında, terör örgütü tarafından demiryoluna yerleştirilen patlayıcının infilak etmesi sonucu, yük treninin 7 vagonu raydan çıktı.Edinilen bilgiye göre, Tatvan-Malatya seferini yapan yük treni, Genç ilçesi Suveren istasyonu Burgu mevkisi yakınlarında hareket halindeyken, terör örgütü tarafından demiryoluna yerleştirildiği belirtilen bir maddenin patlaması sonucu, 7 vagon raydan çıktı.Patlamanın ardından söz konusu güzergahtaki tren seferleri durduruldu. Olayla ilgili soruşturmanın devam ettiği bildirildi.(AA)
/ ülkeyi demir ağlarla öldük lafını yerine getirmemiz lazım diye düşünüyorum. Paraysa para , yürekse yüek , söz konusu OSMANLı , / Atatürkçüler ataTÜRKÇÜlük yaparlar . Karışırız onlara biz.
Amerikada amerikayı sarsacak işbirlikçiler var. Yakınım size . Yakalıcam sizi , tedbirsizsiniz.

ABD: "Tek yanlı müdahale çözüm olmaz" / çok biliyorsanız iranı sollayın

ABD Dışişleri Bakanlığı, Irak'a Türkiye'den veya başka bir ülkeden gelebilecek tek yanlı bir askeri müdahalenin, herhangi bir sorunu çözmeyeceği görüşünü dile getirdi.
/ Gerekirse Çok yanlı vurmaya razıyız /

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tom Casey, Irak'a olası müdahale konusunun Türkiye'de yeniden tartışıldığının hatırlatılması / Tartışma ayrı bir bilinç Gerekeni gerektiği zaman yapacağız / ve Washington'un görüşünün sorulması üzerine şunları söyledi:''PKK'nın, çözümlenmesi gereken gerçek bir tehdit olduğuna biz de /siz tehditsiniz / inanıyoruz , Irak hükümeti de inanıyor. Bu yüzden, PKK ile ilgili konularda Türk ve Irak hükümetleriyle birlikte çalışması için General (Joseph) Ralston'u özel temsilci / İhtiyacımız yok. Biz üstünüz , Irak ı da anarız , sizi de anarız , Kardeşlerimiz icin gereken yapılacaktır , amerika yı da istemiyoruz oralarda / olarak atadık. PKK'dan kaynaklanan bu tehdidin çözümlenmesinin en iyi yöntemi, kesinlikle biz, Türk hükümeti ve Iraklılar arasındaki işbirliğinin sürdürülmesi / Askeri yatırımlarımız oluyor oralara , Irak ordusuna müdahil oluyoruz ,amcıkerikayla olmuyor bunlar. bilineceğiz biz /. Irak'a Türkiye'den veya başka bir yerden yönelebilecek tek yanlı bir askeri eylemin, herhangi bir sorunu çözebileceğini kesinlikle düşünmüyoruz.''/ çok yönlü bir olay , biz gerekeni yapacağız münhasır , nasıl ceviriliyor bunlar:)/
Sözcü Casey, ''Türk hükümeti ve Irak hükümeti, PKK'nın yol açtığı soruna karşı birlikte çalışmalı /siz uzayın ordan artık / . Biz de onlarla çalışmaya niyetliyiz / biz biliyoruz sizleri /. Bu konuda hepimizin birlikte çalışmasının önemli olduğuna inanıyoruz. / / Biz sizi inanıyoruz çalışmalarımızın faylarını görüceksi /
Bunun anlamı da şu: Bu ülkeler tarafından yapılması gereken her şey, işbirliği içinde, iyi komşuluk ilişkileri ruhuna göre yapılmalı'' diye konuştu. / Allah mı lan bu /
Casey, Ankara'da meydana gelen bombalı saldırıya ilişkin de soruşturmanın halen devam ettiğini, olayın sorumluluğunu kimsenin üstlenmediğini ve Türk hükümetive güvenlik güçlerinin, saldırının arkasında kimlerin olduğu konusunda henüz kesin bir yargıya varmadığını söyledi.
Sözcü, kendilerinin de bu saldırıdan kimin sorumlu olduğunu bilmediklerini belirterek, ''Biz, kapsamlı soruşturmanın tamamlandığını görmek istiyoruz ve bunun sorumlusu kim ise kesinlikle adalete teslim edilmeli'' ifadesini kullandı. / Bizim adaletimiz erken vurur , mahşere bırakmayız /
Casey, ''Bu saldırıyı ve diğer şiddet eylemlerini kınıyoruz. Bu saldırıda masum insanlar yaşamını yitirdi ve masum insanlar yaralandı. Kalplerimiz bu kişilerle birlikte ve Türk halkına başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Kesinlikle bir terör veya şiddet eylemini haklı gösterebilecek hiçbir gerekçe olamaz'' dedi. / tedbirliyim /
CUMHURBAŞKANINI TÜRK HALKI SEÇMELİ
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tom Casey, Türkiyenin iç siyasetine ilişkin olarak da cumhurbaşkanının ve diğer liderlerin kim olacağına Türk halkının karar vermesini istediklerini söyledi. / Saygılıyız , sizi ilgilendiren bir durum değil o konuştuğun . Geçmiş yorumlar tehlikeli biraz , Saygı duyun olacaklara :) /
Sözcü, ''Türkiye'nin demokratik kurumlarını ve liderlerini tamamen destekliyoruz. /Çok yaralısınız /Cumhurbaşkanının ve diğe rliderlerin kim olacağına Türk halkının karar verebilmesini istiyoruz. Türkiye'yi kimin yöneteceğine ilişkin kararları vermesi gereken o (Türk halkı)'' diye konuştu.

Emniyet Müdürü'nün konvoyuna saldırı

Tunceli Emniyet Müdürü Osman Öztürk'ün konvoyuna, şehir dışında uzaktan kumandalı mayınla saldırı düzenlendi. Saldırıda can ve mal kaybı yaşanmazken, bölgede araştırma başlatıldı.
Tunceli Emniyet Müdürü Öztürk, son dönemde alınan güvenlik önlemlerini denetlemek üzere Tunceli il merkezine 80 kilometre mesafedeki Nazımiye ilçesine gitti. İlçede bir süre emniyet güçlerini teftiş eden Öztürk, daha sonra Tunceli şehir merkezine dönmek üzere, konvoyunda bulunan iki koruma eskortu ile birlikte hareket etti.
Konvoy Nazımiye-Tunceli kavşağına geldiği sırada, terörist grubun döşediği uzaktan kumandalı mayın patlatıldı. Konvoyun geçişinin hemen ardından patlatılan mayın, can ve mal kaybına neden olmadı.
/*Hizbullah tehlikeli bir örgüt, neden üst düzey masonlar hedef anlaşılmıyor sanırım* / Bu arada irticacı subaylar konusu da var.
irdelersek el kaide uzmanı CIA , ve bileşenlerini buluruz. dikkat edin aynı silahlarla vurmaktan cekinmeyiz sizleri.
Gaffar Okan ı Tanımadık , tanışırız ,
Karanlık bir gelecek bekliyoruz , okunur o , okundu o , şaşkınzınıs , sakınırsınız , sikileceksiniz. Yapacaklarınıza dikkat edin ! Yaptıklarınıza da! Oyu görürsünüz

/ Bu arada bağımsızlık var , birileri el koyacakmış şirketime. Size evire cevire öyle bir şıkarum ki. Görürsünüz el kayırmayı , Amerikda nasıl el koyulur , bilersiniz siz. Ziktirmeyin götlerinizi. Alalarını yapıcaz zaten. Yakındır.3 cümleden kurulan şirket o . 3 aydan olusacak sirketle sizin analarınızı satın alırım. okudunuz siz onu. /

21 Mayıs 2007 Pazartesi

Rekabete dönüşen futbol terörüne kim dur diyecek?

Ya konuyu pek okumuyorum Sıkıcı benim için biraz . Zaten ötelerden biri fikirlerin yersiz diye laf sokuyor :) /

Bakın arkadaşlar bu konu sadece şiddet değil / Şiddetle çözeriz diyen de var :) /
Kuvvetler dengesi Nedir. Spor İçin Tartışın biraz . Ama Gören adam lazım bize. doğru düzgün ne taktikle ilgileniliyor , Ne psikolojiyle. / Bizler için Çok daha güzel bir oyun haline Getirebiliriz, Tasarlayacak Adama aranıyor¿ / Bir şey Bilenlerde kendi çıkarları için Kaşınıyorlar. Yaraklandırmak lazım milleti. Ben Halledicem o işleri


Türk futbolu, şiddeti bir türlü yok edemiyor. Ali Sami Yen Stadı'nda oynanan Galatasaray-Fenerbahçe maçında seyircilerin ortalığı savaş alanına çevirmesi futbolu bir korku sporu haline getirdi / Tamamiyle Yaraksızlık , Amaçsız , bilinçsiz , Köhne bir davranış? - Yaraklandırmak için Adammı oldunuz diye sorun? Faydanız var mı diye sorun? Siz bir sorunsunuz diye hatırlatın? Sporla alakalı bir şey yapmadıkları gibi Psiklojik olarak da hic bir yaraamı yiyemediklerini hatırlatırız. O Zaman Ne Maymunsunuz siz. Kurcalasam Masan tekerlek veya Sabataycı bir piç çıkacak eminim. Ondan sonra Siz sikilmeyi çoktan hakkettiniz deyince gücenmesinler. Hadım Etmek lazım sizin gibileri. anlarsız siz o konuyu / . Türkiye-İsviçre maçından sonra Avrupa'da oluşan kötü imajımızı bir türlü düzeltemedik. Şimdi futbol terörünü kimin önleyeceği tartışılıyor. / Tecavüz şart /okumayacaktım okuttunuz gene devamı siz de
Türk futbolu, yine sahalardaki anarşiyi tartışıp, çözüm yolları arıyor. Yöneticilerin sert açıklamalarının ateşlediği olaylar sonrası herkes sorumluluktan kaçarken, çözüm hep erteleniyor. İngiltere ve Almanya'da rakip taraftarlar, şampiyonları ayakta alkışlarken, Türkiye'de şampiyona şişe fırlatılması büyük bir ayıp olarak değerlendirildi. Ali Sami Yen Stadı'nda cumartesi gecesi yaşananlar, zaten imaj sorunu olan Türk futboluna kötü bir darbe vurdu. Son olaylar, sporun içindeki ilgili kişilerin 'bir araya gelerek şapkalarını önüne koyup düşünmeleri gerektiği' sonucunu ortaya çıkarıyor. Bu tür gerginlikler, holiganizm, elbette ki Türklere mahsus değil. İngiltere, İtalya, Belçika'nın yanı sıra daha birçok ülkede de yaşanıyor. Ancak onlar, bu vahim tabloya şahitlik ettiklerinde uyguladıkları ağır yaptırımlarla kısa sürede sonuç alıyorlar. İtalya'da bu senenin başında oynanan Catania-Palermo maçında, ev sahibi takım taraftarlarının başlattığı olaylarda 1 polis hayatını kaybetmişti. Bunun üzerine, İtalyan hükümetinin, "Standartlara uygun olmayan statlarda maçlar seyircisiz oynanacak." kararı derhal uygulamaya geçti. Belçika'da ise 1999'da Club Brugge-Anderlecht maçında yeni inşa edilen stadyumun koltuklarını söküp yakan azgın taraftarlara futbol tarihinin en ağır cezaları verilmişti. Belçikalı fanatikler çetecilikten yargılanarak, üç yıl hapis, 2479'ar Euro, 100 saate kadar zorunlu kamu hizmeti gibi çeşitli ağır cezalar almıştı. Bu, futbolda uygulanan en sert ceza olarak tarihe geçerken, Belçika'da sonraki yıllar-da aynı ayarda bir gerginlik yaşanmaması dikkat çekti. UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik ise 'Çözümsüzlük burada başlıyor. Olayların mümessili olarak kimse kendisini görmüyor. Kaybeden Türkiye'nin dışarıdaki prestiji oluyor.' diyerek acı vahameti gözler önüne seriyor.
Türkiye'nin en kariyerli yabancı oyuncusu Fenerbahçeli Mateja Kezman'ın böyle bir olaya daha önce hiç rastlamadığını belirterek, "Sahada canlı kalabilmek için uğraştım. Yeşil zeminde taşlar, bıçaklar gördüm. Her şey vardı. Çok şaşkınım. Aklıma sığmıyor yaşadıklarım. Daha önce böyle bir şey hiç görmedim. Hayatta olduğum ve galip geldiğimiz için sevinçliyim." şeklindeki sözleri, misafirperverlik imajımızı da alıp götürüyor.
Holiganlara ceza var, uygulama yok
Fenerbahçe'ye 2-1 yenildikleri maçta tribündeki koltukları yakan Galatasaraylı taraftarlar, kulüplerine büyük zarar verdi. Stattaki maddi hasarın yanı sıra Sarı-Kırmızılı takım, yeni sezona büyük ihtimalle cezalı başlayacak. Galatasaray'a 5 maç saha kapatma cezası verilebileceği belirtiliyor. Emniyet güçleri ise derbide yaşanan olaylar sebebiyle 17 taraftarı gözaltına aldı. Bu kişilere 'müsabakadan men' cezası verilecek. Ancak yasadaki müeyyide kağıt üzerinde kalmaktan öteye geçmiyor. Bu gerçeğin altını çizen İstanbul Valisi Muammer Güler, "Ceza verilenlerin stadyumlara girişlerinin kontrolü bugüne kadar mümkün olmamıştır." dedi.

[TRİBÜN TERÖRÜ İÇİN NE DEDİLER?]
ŞENES ERZİK, UEFA Asbaşkanı - Yetkililer toplanıp çözmeli

Futbolun içinde şiddet yok. Dışarıdan futbolun içine gerginlik sokuluyor. "Futbol Federasyonu ve kulüpler bir araya gelmedikleri, gelemedikleri" için bu tür kutuplaşmalar oluyor. Taraftar sıfatı altında, taraftar olmayan holiganların doldurduğu tribünlerde böyle şeyler yaşanması şaşırtıcı değil. Taraftar liderlerini alıp, 'Derdiniz ne kardeşim?' denmeli. 'Biz ve onlar!' diye ikiye ayrım devam ettikçe çözüm, çözümsüzlüktür.

ESAT YILMAER, TSYD Başkanı - Sebep, sorumlu yöneticiler

Biz kavgasız, dövüşsüz, şikesiz, temiz bir spor istiyoruz. Gazetecilik, sporun güzelliklerini yansıtmak için kullanılsın artık. Bunu istiyoruz. Kabloların kesildiği, pet şişelerin havada uçuştuğu, koltukların kırılıp yakıldığı maçlar artık yeryüzünde bir başka yerde yok. İdareciler, hâlâ şark üslubuyla davranıyorlar. Ortamı geriyorlar. Gereksiz, usturupsuz açıklamalarla camialarını doldurup bu fitili ateşliyorlar.

SADIK SÖZTUTAN, Türkiye Gazetesi - Gerçekçi cezalar verilmeli

Herkes kendi kapısının önünü temizler ise bu sorunlar ortadan kalkar. Bu ülkede stadyumda bir kişi öldü. Daha ötesinin olduğunu sanmıyorum. Valencia'nın Şampiyonlar Ligi maçında David Navarro'nun attığı tek yumruğun faturası 7 aydı. Bu sadece Devler Ligi'nde değil; La Liga'yı ve Arjantin Milli Takımı'nı da kapsıyordu. Navarro futboldan kopartıldı. Ceza böyle verilir! Türkiye'de PFDK'nın kararının zıddını Tahkim onaylıyor.

ERMAN TOROĞLU, Hürriyet Gazetesi - Küçük kafalar gitmeli!

Küçük kafalı, art niyetli yöneticiler insanları birbirlerine kırdırıyorlar. Bu maçtan üç saat önce Chelsea, M.United ile oynadı. O sıralarda Stuttgart ve Schalke'nin şampiyonluk mücadelesi vardı. Onlara bakıyoruz ve diyoruz ki, "Bizi niye AB'ye almıyorlar?" Bizi AB'ye MB'ye değil, ben yetkili olsam YZ'ye bile almam. Ne zaman yöneticiler başarısızlıklarını, insanları birbirine kırdırmayarak örtmez ise Türkiye futbolda bir yerlere gelir.

AHMET ÇAKAR, Sabah Gazetesi - Artık yol ayrımına geldik

Türk futbolu ne hale geldi. Bizi bilmeyen bir yabancı seyretse 'Ben nereye geldim?' diyecek. 'Irak'ta mı yoksa Filistin'de miyim?' diye düşünecek. Maç oynanıyor, bombalar, meşaleler, pet şişeler sahaya yağıyor. Bir karşılaşma düşünün 45 dakika böyle oynandı. Hakemin gıkı çıkmadı. Ne olduysa devre arasında oldu. Birileri ona "Sen ne halt yiyorsun?" dedi. O da çoktan alması gereken önlemleri gecikmeli de olsa almaya başladı.

Baykal'dan GP itirafı: ilgimiz karşılıklı

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, seçim işbirliği konusunda Genç Parti (GP) ile temaslarının olduğunu açıkladı / arkadan mı? :)/. GP ile ilgilerinin karşılıklı olduğunu belirten Baykal, ancak henüz kurum sal / kurum olarak neyiniz var ibne peşmergeler , kurum musunuz siz , sülükmüsünüz , şarlatanmısınız? Utanmayın siz daha hayvansızı / müzakere ve çalışma içinde olmadıklarını söyledi.
Baykal, "Bazı temaslar şu zamana kadar yapıldı. Bizim de onlara ilgimiz var. İlgi karşılıklı / Aynı fantazileriniz var galiba ama Uzan Ateşli biraz seni utandırır bu konu anladın sen onu Salatalık Fantazisi Ha? :) /. Onlar da bir Türkiye'deki bu gidişe karşı bir meydan okuma davranışı sergiliyorlar. Bizim ilgimizin dışında olduğunu söyleyemem /ilgin sıkıyorsun insanları , Farklılaş bir Salatalık aşkına/. Seçmenleriyle kucaklaşmaktan çok büyük mutluluk duyarız tabii / Anladım ben onu. ben de seni istiyorum bebişim /. Onlar da bu uygulamaya karşı tepki duyan insanlar bildiğim kadarıyla. Ama partiler arası bir müzakere, bir çalışma yok." dedi.
Flash TV'de gazetecilerin gündemle ilgili sorularını cevaplayan Baykal, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ittifaklar konusunda yaptığı "çürük yumurta" benzetmesini kırıcı buldu. "İnsan nasıl olur da, nasıl kıyar da bu milletin iki /Kaç 2 Sizin gibi domalan yok / güzide partisine 'çürük yumurta' deme ihtiyacını hisseder. Ben AKP'ye kesin diyemem, kesin diyemem." diyen Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çürük yumurta konusunda uzmanlık bizde değil Sayın Maliye Bakanı'nda ve Başbakan'da / Ha Ha Ha Basit çocuk /. Çürük yumurta, kaçak inşaat, orman kesme, zimmet, suiistimal, aflar. / Gel Bu işleri kurcalasınlar biraz bizimkiler. Kim Çıkarsa onu düzeltelim / Bunlar bizim ihtisas alanımız değil, bunlar başkalarının ihtisas alanı." / Bırak bu yılışıklığı , Siktirme ecdadını. Sikik ibmne /

İlk Türk tankının seri üretimine 2013'te başlanacak

Türkiye'nin ilk milli tankının seri üretimine 2013'te başlanacak. Türk ana muharebe tankının tasarımı için sözleşme görüşmelerine başlayan OTOKAR Genel Müdürü Serdar Görgüç, "Türkiye'ye ait olan, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtiyaçlarını tam anlamıyla karşılayacak bir tank tasarlamak için hazırız" dedi.



OTOKAR Genel Müdürü Serdar Görgüç, düzenlediği basın toplantısında, şirketin savunma alanındaki tasarım ve mühendislik çalışmaları hakkında bilgi verdi. 2007 yılında savunma sanayii alanında alınan siparişlerin toplamının 230 milyon USD'ye ulaştığını aktaran Görgüç, "Bugüne kadar ürettiğimiz askeri araç sayısı 24 bini geçti. Bunların 2 bin 100'ü aşkın adedini zırhlı araçlar oluşturdu. 2007'de aldığımız siparişlerle birlikte son 20 yılda savunma sanayiinde aldığımız siparişlerin toplamı 1.1 milyar USD'yi geçti" şeklinde konuştu.

Görgüç, OTOKAR'ın 2006 yılında Türk savunma sanayii ihracatının yaklaşık yüzde 30'unu tek başına gerçekleştirdiğini aktardı.

Türkiye'nin ilk milli tankının tasarımı için OTOKAR'ın seçildiğini anımsatan Görgüç, "Türkiye'ye ait olan, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtiyaçlarını tam anlamıyla karşılayacak bir tank tasarlamak için hazırız" dedi. "Tank projesini en iyi şekilde yerine getireceğiz." diyen Görgüç, tasarlanacak tankın, mevcut tankların bir üst modeli olacağını vurguladı.

Görgüç, söz konusu tankın atış kontrol sisteminin Aselsan tarafından tasarlanacağını aktardı. Tankın tasarım, prototip ve deneylerini 2012 sonuna kadar bitirmeyi hedeflediklerini söyleyen Görgüç, 250 tankkı kapsayacak seri üretim için öngörülen tarihi 2013 olarak açıkladı. Projenin toplam bedelinin 500 milyon dolar olacağını ifade eden Görgüç, proje kapsamında bir yabancı şirketten teknik destek alacaklarını sözlerine ekledi.

/ Yakarımda , yıkarım da tebdilliyim de. Çok fantazilerim var benim bu konularda. ama yeryüzü kesmiyor. uçan tank yaparız biz :)

İki jandarma komutanının fazilet mücadelesi

Albay Hami Çakır, İstanbul Jandarma Alay Komutanıydı. Büyük operasyonlar yaptı, geleceğin generallerinden biriydi. Binbaşı Zeki Bingöl, devletin zirvesine uzanan operasyonların başındaydı. Peki onlara ne oldu?


--------------------------------------------------------------------------------

Albay Hami Çakır, Harp Okulu’nu 1974’te bitirip Jandarma teşkilatına teğmen olarak katıldı. Askerlik hayatının yaklaşık 15 yılı Güneydoğu bölgesindeki görevlerde geçti. Yarbay rütbesiyle Hakkari’de görevli iken 1997’de, “Yüksekova Çetesi” olarak bilinen oluşumun ortaya çıkmasını sağlayanlardan biriydi. Bu olayda bazı jandarma ve emniyet görevlileri ile korucular ve sivil kişilerden oluşan bir grup, bölgede devletin gücünü kullanarak çeşitli faaliyet ve eylemler yapmakla suçlanıyordu.

Çakır, albay rütbesinde iken 1999’da Edirne Jandarma Alay Komutanı oldu. Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan ve kardeşlerine yönelik yolsuzluk operasyonunu yapan timler onun alayındandı. Normalde bu görev İstanbul Jandarması’na aitti. Ama Ankara, o dönemde İstanbul Jandarması’nı devre dışı bırakıp bu işi Hami Çakır eliyle yapmayı uygun buldu. 2001 yılı ortasında Çakır artık İstanbul Jandarma Alay Komutanıydı ve iki yıl sonra general olmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Çünkü jandarma teşkilatının en parlak subaylarından biriydi. Zaten geleceğin generalleri gözü ile bakılan albaylara İstanbul Alay Komutanlığı görevi veriliyordu. Çakır’ın en büyük özelliği, 24 saat görev bilincini özümsemiş bir subay olmasıydı. Telefonunu 24 saat ulaşılabilir şekilde açık tuttuğu gibi, birlikte görev yaptığı jandarma mensuplarına “İşinizi eşiniz gibi görün” öğüdünde bulunurdu. Bir askerî birliğe gidince ayrı yemek istemez, o gün asker ne yiyorsa, aynısını yerdi.

Binbaşı Zeki Bingöl, Harp Okulu’nu 1988’de bitirdi. 1993’te üsteğmen rütbesinde iken Şırnak’ta 13 timi olan seyyar bir bölüğün komutanı oldu. Şırnak’ta Tugay Komutanı Tuğgeneral Mete Sayar’dı ve terörün en yoğun olduğu dönemdi. Üç yıl Şırnak’ta görev yapan Bingöl, yüzbaşı iken Bingöl ilindeki komando taburunun komutanıydı. 2000 yılında Bayrampaşa Cezaevi’nde görevli jandarma taburunun istihbarat harekât subayı olarak İstanbul’a geldi. Bayrampaşa Cezaevi’ndeki manzara şöyleydi: Normal kapasitesi 800 kişi olan bu cezaevinde 3 bin 500-4 bin kişi kalıyordu. 40 kişilik koğuşlarda 120 kişi vardı. Cezaevinin deposu, hamamı, iş atölyeleri bile koğuş yapılmıştı. Koğuşlar bir numaralı, iki numaralı, üç numaralı koğuş olarak değil; koğuşlardaki organize suç gruplarının lideri her kimse onun ismiyle anılıyordu. Bu gruplar zaman zaman onlarca kişinin ölümü ile sonuçlanan çatışmalara girecek kadar silahlanmıştı. Devlet bırakın koğuşlardaki tabancaları toplamayı, koğuş kapılarını bile açamıyordu.

Buradaki kaosu yönetmekle görevli bin gardiyanla birlikte, bin civarında askerden oluşan jandarma taburu vardı, ama devlet cezaevine bir türlü hâkim olamıyordu. İstanbul’daki mahkemelerin bir günde aldığı tutuklama kararları üzerine tutuklanan kişilerin yarısı Bayrampaşa’ya geliyordu. Burası öyle bir yerdi ki, yolu mahkemeye düşüp de burada yatmamış kimse yoktu. 1989 döneminde Başbakan Erdoğan da, seçim yasakları ile ilgili bir dava sebebiyle kısa bir süreliğine Bayrampaşa’da yatmıştı.

Albay Hami Çakır’ın İstanbul Alay Komutanı, Yüzbaşı Zeki Bingöl’ün Bayrampaşa Cezaevi istihbarat subayı olduğu bu dönemde, İstanbul’un Büyükçekmece bölgesinde artık ayyuka çıkmış olan; ama nedense o tarihe kadar devletin ortaya çıkarmayı başaramadığı bir yolsuzluk dosyası vardı. 1990’lardan itibaren İstanbul’un rant bölgesi haline gelen Büyükçekmece ve Beylikdüzü’nde belediye başkanlarından üst düzey jandarma görevlilerine, emniyet mensuplarına, hakimlere, savcılara ve bazı büyük işadamlarına uzanan bir düzen oluşturulmuştu. Bölgedeki arazileri ve rantı paylaşmak üzere kurulan bu sistemde; İstanbul Kapalıçarşı’daki bazı kişilerden temin edilen paralarla mantar gibi kooperatifler kuruluyor ve büyük bir arazi paylaşım savaşı yaşanıyordu. İkisi emekli orgeneral olmak üzere pek çok üst düzey devlet görevlisi kooperatiflerde ev ve villa sahibi olacaktı.

İddialar öylesine boyutlar kazanmıştı ki; 2002 yılı başında bizzat dönemin Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanı Korgeneral Hakkı Kılınç, olayı soruşturmak üzere İstanbul’a gelmişti. Kılınç, dürüstlüğü ve görevdeki adil tutumları sebebiyle jandarma teşkilatında “Peygamber Hakkı” lakabını alacak kadar sevilen bir insandı. Ancak İstanbul’da yaptığı teftişte Kılınç da bu olayı ortaya çıkartamadı.

İstanbul’daki vahim manzara sadece bu dosyadan ibaret değildi. Bir yoklama sırasında Bayrampaşa Cezaevi savcısı, kadın mahkûmlar koğuşunda duş alırken yakalanmıştı! Apar topar yüzbaşıya gelen bir vali yardımcısı, çok üst düzey bir devlet yetkilisinin kendisine ilişki teklifinde bulunduğunu, bu teklif karşısında sinirlerini kaybederek söz konusu yetkiliyi yumruklayıp gözlüklerini kırdığını ifade ediyordu. Vali yardımcısı aynı ifadesini savcı önünde de tekrarlıyordu. ‘Cinsel sapkınlık’la yani eşcinsellikle suçlanan kişi İstanbul’da en üst seviyedeki devlet görevlilerinden biriydi.

Ankara’da bir bakana “ayıp olmasın” diye para vermek yerine, eşi için paha biçilmez pırlanta gönderilince, “Pırlantayı kim bozacak? Parayı getirin, size güveniyorum.” cevabı geliyordu! Yolsuzluk çarkının içindekiler, birbirlerini ele vermemek ve sır tutmak için Kur’an üzerine yemin bile ediyordu! Organize suç gruplarının toplantısına dört üst düzey emniyet yetkilisi de katılıyor ve bunlardan biri daha sonra Ankara’da üst düzeyde bir göreve getiriliyordu. Emekli bir jandarma genel komutanı, İstanbul Jandarma Alay Komutan Yardımcısı bir albayı yanına alarak, banka hortumlamak suçlamasıyla tutuklanan bir işadamını tutuklu bulunduğu Kartal Cezaevi’nde gizlice ziyaret ediyordu.

Yeni alay komutanı Albay Hami Çakır, en azından Büyükçekmece’deki rant düzenini deşifre etmeye kararlıydı. İşin başına getireceği yüzbaşıyı da kafasında belirlemişti. Bu kişi Bayrampaşa Cezaevi’nde görevli Yüzbaşı Zeki Bingöl olacaktı. Zaten Bingöl’ün cezaevindeki misyonu hemen hemen tamamlanmıştı. Türkiye çapında cezaevlerini kontrol altına almak için başlatılan “Hayata Dönüş” planı çerçevesinde Bayrampaşa’da da operasyon yapılmıştı. Üstelik, Yüzbaşı Bayrampaşa’da özel bir operasyon daha yaptı. Devlet ilk defa koğuşlara girip sayım yapabildi, bütün silahlar toplatıldı. Bu silahların bir bölümü cezaevi dışından özel bir yöntemle koliler içinde cezaevi bahçesine fırlatıldığından bunun önüne geçildi. Büyük bir soruşturma açmaya kararlı olan alay komutanı Albay Çakır’ın ilk işi Büyükçekmece Jandarma Bölük Komutanı yüzbaşıyı görevden alıp yerine Yüzbaşı Zeki Bingöl’ü getirmek oldu. Çakır, Yüzbaşı Bingöl’e 2002 yılının ortalarında bir gün şu mesaj emrini gönderdi: “Seni Büyükçekmece Jandarma Bölük Komutan Vekili olarak tayin ettim, hemen göreve başla!” Daha önce yapılmış olan yirmiden fazla soruşturmanın ortaya çıkaramadığı İstanbul’daki bu rant düzenini Albay Hami Çakır ve Binbaşı Zeki Bingöl ikilisi yargı önüne getirecekti.

Ama Albay ve Yüzbaşı, üstesinden gelinmesi hayli güç bir manzara ile karşı karşıyaydı. Çünkü belediye başkanları ile bazı jandarma komutanlarının ilişkileri öylesine bir boyuta ulaşmıştı ki; olmayan bir adreste bir albay eşi ve oğlu ile birlikte seçmen olarak kaydedilmişti. Bu belediye başkanları sıradan insanlar değildi. Soruşturma sürerken ikisi Ankara’ya gittiler. Önce bir parti genel başkanıyla; ardından İçişleri bakanı ve Adalet bakanı ile görüştüler. Üstelik bu temasları yaptıkları sırada, soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Mehmet Tiftikçi iki başkandan biri hakkında tutuklama kararı çıkarmıştı. Yani Büyükçekmece’deki rant düzeninin en önemli aktörlerinden biri olan bu başkan, hakkında tutuklama kararı olmasına rağmen Ankara’da Adalet ve İçişleri bakanları ile görüşüyordu.

İki başkan, Adalet bakanının odasından çıktıktan sonra Ankara’daki bir ağır ceza mahkemesi başkanının yanına gittiler! Onlar başkanın odasında iken hakkında tutuklama kararı olan başkanın cep telefonu çaldı. Arayan kişi, soruşturmanın başındaki Yüzbaşı Zeki Bingöl’dü. Yüzbaşı, “Belediye başkanısınız, kaçmak size yakışmaz, gelin teslim olun.” dedi. Bu konuşmaya ağır ceza mahkemesi başkanı da tanık oldu ve o anda iki başkanla yapmakta olduğu görüşmenin jandarmanın resmî takibi altında olduğunu düşünüp telaşlandı. Ağır ceza mahkemesi başkanı da konuğu belediye başkanına, “Yüzbaşı doğru söylüyor, İstanbul’a git, teslim ol.” dedi. Ama İstanbul’a gelip teslim olan başkanın jandarma tarafından sorgulanmasına izin verilmedi, doğrudan savcıya çıkarılması sağlandı. Hatta başkanlar, soruşturmayı yapan yüzbaşıyı görevden almak için hemşehrileri olan bir kuvvet komutanını bile devreye sokmaya çalıştılar. Ancak kuvvet komutanı orgeneral, soruşturma makamları tarafından zamanında bilgilendirilince belediye başkanları kendisi ile temas kuramadı.

Eski parti başkanı Besim Tibuk’un yeğeni’nin öldürüldüğü Ankara Hilton Oteli’nde yaşanan silahlı çatışmanın temelinde dahi İstanbul Büyükçekmece’deki rant paylaşım savaşının izleri vardı. İfade vermeye çağrılan bir belediye başkanı, “Sekiz yıldır başbakanın ayağına bile gitmedim.” diyordu. Büyükçekmece’de yükselen sitelere “Parlamenterler Sitesi, Adalet Sitesi, Mülkiye Sitesi” gibi isimler veriliyordu! Düzenin tam göbeğindeki bir işadamı içkili yemek masasında dönemin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili ve bir Yargıtay üyesi ile birlikteydi. Boşuna, “En az 50 hâkim ve savcı tanıyorum.” demiyordu.

Dönemin İstanbul Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Abdülkadir Eryılmaz da, bu rant düzeninin açığa çıkmasını istiyordu. Dolayısıyla Albay Çakır ve Yüzbaşı Bingöl’ün yürütmekte oldukları bu soruşturmayı destekliyordu. Albay ve Yüzbaşı’nın bir diğer şansı da, Savcı Mehmet Tiftikçi’nin engellere aldırmadan soruşturmayı sonuna kadar götürmekteki kararlılığıydı. Bu arada rant düzeninin aktörleri de boş durmuyordu. Bir bakanın avukat oğluna, kendilerini savunması için 3 milyon dolar önerdikleri gibi, savcı ile temas kurmak için ona bir aracı gönderdiler. Ama aracı şahıs, bu işe alet olmak istemedi ve durumu savcıya şöyle itiraf etti: “Bana 10 milyon dolar vereceklerdi. Sizin için de savcı bey rakamı kendisi belirlesin dediler!”

Bu ortamda, soruşturmayı sağlıklı yürütmek elbette kolay değildi. Damarına basılan herkes ayağa kalkıyordu. İşin doğası gereği tehditler de eksik olmuyordu. Ama bu tehditlerin Yüzbaşı’yı yıldırması söz konusu değildi. Dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici onun için boşuna, “Yüzbaşı rotu çıkmış kamyon gibi kime çarpacağı belli olmaz!” demiyordu. Yüzbaşı Bingöl bu niteliklerinden dolayı, “Seni de Binbaşı Ahmet Cem Ersever gibi vururlar.” uyarılarını da dikkate almıyordu.

Sonunda binbir zorlukla da olsa ve en tepedeki isimlere kadar gidilemese de İstanbul’daki bu rant düzeni yargının önüne geldi. Belediye başkanları ve bazı işadamları tutuklandı. Soruşturmada ismi geçen subaylardan albay rütbesine kadar olanları İstanbul dışına gönderildiler. Kimileri yeni görev yerlerini sürgün olarak değerlendirip istifa etti.

Peki Albay Hami Çakır, Yüzbaşı Zeki Bingöl ve Savcı Mehmet Tiftikçi’ye ne oldu? Albay Çakır, İstanbul’daki iki yıllık görev süresini tamamladığında general yapılmadığı gibi, Siirt Alay Komutanlığına tayin edildi. Çakır, iki sene sonra Ankara’da Korgeneral Nurettin Çakır’ın başında olduğu Jandarma Genel Komutanlığı Denetleme Başkanlığı emrinde bir göreve verildi. Bir sene sonra da general yapılmayarak albaylıktan emekli edildi. Sonradan anlaşıldı ki Çakır için, “İçki içmez, gizli namaz kılar, eşinin başı örtülü” gibi ihbarlar yapılmıştı. (Korgeneral Nurettin Çakır ile sanıldığı gibi akrabalık yoktu, sadece soyadları benzerdi.) Yüzbaşı Bingöl, terfi sırası geldiği için binbaşı oldu, ama Ardahan’a gönderildi. Üstelik Ardahan’daki alay komutanı; İstanbul’daki soruşturmada ismi geçtiği için buraya gönderilmiş olan bir albaydı. Binbaşı Bingöl buna itiraz edince Ağrı’ya tayin edildi. Savcı Mehmet Tiftikçi ise, savcılık görevinden alınıp Erzurum’a hâkim olarak atandı!

Hami Çakır 2005’te emekli olduğundan, çocukları Ankara’da okuduğu için, emeklilik ikramiyesi ile başkentte bir ev almayı düşündü, ama parası yetmediği için alamadı. O da tıpkı Elazığ’da aracı mayın tuzağına düşünce şehit olan ve geride 6-7 milyar lira borç bırakan Yarbay Alim Yılmaz gibi eğer görevi sırasında başına bir iş gelse muhtemelen borçlu ölecekti. Jandarma’nın ana omurgasını Albay Çakır, Alim Yarbay ve Yüzbaşı Bingöl gibi subayların oluşturduğundan kuşku yoktu; ama bir de karşılarındaki Türkiye gerçeği vardı.

Binbaşı Bingöl’ün, 2005 yılı eylül ayında Ankara’da emekliliğini isteyerek jandarma teşkilatından ayrılma sahnesi de sıra dışıydı. Huzuruna çıktığı Korgeneral Nurettin Çakır’ın odası bile sıra dışıydı. Jandarma Genel Komutanlığı’nın Beştepe’deki binasında, üçüncü katta bulunan geniş odanın camlarla çevrilmiş üç tarafı Ankara manzarasına sahipti. Rütbesi korgeneral olan komutanın masası, alışılmışın dışında bir konuma sahipti. Odaya girdiğinizde komutan sırtı dönük olarak masada oturuyor olurdu. Odaya giren bir subayın selam verdikten sonra huzuruna çıkmak için; önce uzun bir “L” çizecek şekilde yürümesi, sonra tekrar masanın önüne kadar adım adım ilerlemesi gerekiyordu.

Komutanın odasına giren Binbaşı Bingöl, selamını verip kendisini tanıttıktan sonra kapının önünde durdu. Komutan, onun huzura gelmesini bekliyordu, ama Binbaşı Bingöl’den hareket yoktu. Koltuğunu çevirip Bingöl’e dönen komutanın hayli sinirlendiği her halinden belliydi. Ağzından şu cümleler çıktı: “Sen neyine güveniyorsun, arkanda kim var? Ben asıl onu merak ediyorum. Delikanlıysan söylersin!”

Binbaşı kısa bir cevap verdi: “Mustafa Kemal.”

Aralarındaki diyalog şöyle sürdü:

Komutan: O da kim?

Binbaşı: Atatürk.

Komutan: (Bir an duraklıyor ve sinirleniyor): Bak senin hazırladığın rapor elimde. (Bu aşamada komutan binbaşıya karşı sert sözler kullanıyor.)

Binbaşı: Ben cumhuriyetin onurlu bir subayıyım. Sizinle görüşmem burada bitmiştir.

Komutan: Seni mahkemeye vereceğim, tazminat davası açacağım.

Binbaşı: O halde açın.

Bu olayın ertesi günü üniformasını bir daha giymemek üzere çıkararak askerlik hayatını noktalayan Bingöl Ordu’dan ayrılınca, İstanbul’da yaşanan bütün olayları “Türk işi Mortgage” adını verdiği bir kitapta anlattı. Bu arada Korgeneral Nurettin Çakır, Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanı olmayı beklerken ona bu görev verilmedi ve emekli edildi.

Binbaşı Bingöl ile Korgeneral Çakır arasındaki hesaplaşma ikisinin emekliliğinden sonra da sürdü. Bingöl kitabında Korgeneral Çakır’dan da epeyce söz ediyordu. Çakır, Bingöl aleyhine 30 bin YTL’lik tazminat davası açtı. Bingöl’ün kitabında ismi geçen başka komutanlar da davalar açtılar. Eski İstanbul Jandarma Bölge komutanları Tuğgeneral Engin Hoş ve Tuğgeneral Halil İbrahim Tüysüz; eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Teoman Koman da 30 bin YTL’lik davalar açtılar. Yüzbaşı’dan tazminat isteyenler arasında iki albay ve bir belediye başkanı da vardı. Albaylar Mehmet Ay ve Mehmet Polat, 60’ar bin YTL tazminat istediler.

/ Ya bak sokucam müdehalelerinize ,de aklınıza da , fazla birşey denmiyor. Yeriz biz o komutanı , o mekanları da basarız / tebdilliyimözgürüm

Rusya'nın etki alanına girmiş askerler var

/ bu konu ağır gelir size biraz . Ama etki onun etki alanı bunun etki alanı benim için bir fantazi / bunlar sizin yorumlarınız. Biz kendi işimize bakarız. Ama şu manyak tekno düşmanları , siyaset düşmanları , bilişim düşmanları , üniversite düşmanlarını , Sanayi düşmanlarını halletmemiz gerekiyor. Çıkarlarımız için ekonomik birleşmelere hazırız.

Putin'in konuşmasının TSK'nın sitesinde yayımlanmasını, Amerika kendisine mesaj diye aldı. / Walla bilmiyorum ben almadım ama muhalefete bir tepki diye algılanıyor /Orduda, Rusya'nın otoriter rejimine sempati artıyor / Atatürkçü ruslar :) Atatürk kaçacak delik arıyor? İbneler kendi başınıza bir hiçsiniz? Değilmi? , Sikeceğimin ibneleri/, bu da ABD'yi endişelendiriyor / ABDnin götü tutuştu Çok da tın /
Amerika darbeyi desteklemeyecek ama / Sıkar biraz. Neden sıkıyorsa Rus melekdaşlarına anlatsınlar. Bizim yarağımız onlara da uygun . Gavur mavur dinlemeyiz. Gerekeni beceririz. Korkmayız anlarlar çeçenistanı da özbekistanı da, beceririz biz o ayıları da /, Türk ordusunun müdahale etmeyeceğinden emin değil. Hatta emir-komuta zinciri dışında bir darbe olur mu kaygısını taşıyor / Yaşadık biz onları , Delik arayanların sayılı günleri , uzaklaşsınlar buralardan gitsinler washingtona da atatürkçülük yapsıunlar. Hollywood komedi kaynağı olmazlarsa gelin yanıma. Amcık göthoş lar /
Türkiye'de bir darbenin, küreselleşmenin sonucu olan ekonomik süreçlerle çok ciddi cezalandırılacağını düşünüyorlar / pek düşünmesinler. 13 putin olsa kalkamaz o yarağın altından , tanır o JFK yı / . Ekonomiyi demokrasinin en büyük güvencesi görüyorlar / Tedbirlerimiz var bizim /

Yaww Bu yazının devamı var ama hepsi birden ağır gelecek. Sikecek NATO yu falan ben. Anladınız siz Gladio yu. Haberin Devamı burda Azcık da siz Yorun


Bu konuyla ilgili ilk duyumlar. Rus ordusuna Lazımlık Fabrikası tekelleşecekmiş . Vibratör teknolojisi için yakalanan rus ajanlar amerikaya teslim edilecekmiş. Amerikalılar da hayretler içindeymiş.

Kadın mitingde kolları uykuda / Kadınlar uyurken de güzeldir :)

Kadın mitingde kolları uykuda
/Lan bana bakın bu konu makar ama olmuyor bu kadar çok makara, işitiyoruz biz o konuyu /

Partiler, mitinglere damga vuran kadınlara ulaşamıyor. Bağcılar ilçesinde 'tebdil-i kıyafet' gezen Radikal hayal kırıklığına uğradı!
/Radikal kırdın kafamı /

21/05/2007

DEMET BİLGE ERGÜN (Arşivi)

İSTANBUL - Erken seçimlere yaklaşık iki ay kalmasına rağmen AKP dışındaki partilerin Bağçılar teşkilatlarında atalet hakim. 'Kadın kollarında çalışmak isteyen bir gönüllü' olarak siyasi partilerin Bağcılar ilçe teşkilatlarının kapısını çaldığımda karşılaştığım manzara şöyle: Anavatan Partisi'nin kapısı kapalı. Sekreter birkaç günlüğüne köyüne gitmiş. Anavatan'la aynı handa bulunan DYP'nin de kapısını açan yok. AKP'li kadınlar mahalle çalışmasına ağırlık verirken, DSP'liler "Aslında o Rahşan hanımın fikriydi. Bizden aldılar" diye şikâyette bulunuyor. MHP ise kadın kollarını feshetmiş.
Son dönemde kadınlar Cumhuriyet mitinglerinde ön saflarda olsa da 655 bin nüfuslu Bağcılar ilçesinde AKP dışındaki siyasi partiler kadınlara yönelik neredeyse hiçbir çalışma yürütmüyor. / Bilmiyorum ki onlarda sivilleşme , sivil insiyatif , sivil yankılar , sivil top örgütleri gibi anlayış var mı? Onlar bu dünyadan haberdarlar mı? Nasıl yönetiliyorsunuz kardeşim? Nasıl yönetirsiniz. Amcık götler. Birilerinden emin alacaksınız değil mi? Demorrasi diye anırmayı bilenler de var içlerinde muhaha , sokacağım demokrasi anlayışınıza da , demokrasinize de . Ulan elinize şirket versek götünüze sokacaksınız , Devlet versek yerle bir edeceksiniz. Ne duygusuz , adamlarsınız. Beyinlerinizi ananızın örekesinde mi unutuyorsunuz. Göthoşlar. Yuvarlacıklar. Tebdilliyiz de tebrikler de var. / çok tebrik ediyolar beni ötelerden. Oysa bu konular açık. Anlayışınız mı kıt ulan. Tarihten de mi korkuyonuz. Dünyanın nasıl yöneliminden mi utanıyorsunuz . Sikilecem bak diyorlar ötelerden Kim diyor bilmiyorum.

Mescit ve bir çift terlik
Gazeteci kimliğimi gizleyerek yaptığım parti ziyaretlerine AKP Bağcılar İlçe merkezinden başlıyorum. Gençlik ve kadın kollarının ayrı toplantı yerleri var. Kapısının önünde bir çift terlik bulunan mescit beklenen bir görüntü.
/ Doğal bir durum , Biz kendimiz insanlarımızın inançlarına saygı duyalım önce! Sonra dış dünyanın Saygı duymasını bekleyeceğiz. Görsün mına koyayım Havaalanlarında mescitleri de Bana ne zararı var. Masonların göreceği yerlere de hitler , nazi sembolleri falan koyalım biz. Amcık ağızlılar. Kendilerini mi görecek . Kendileri miss kokulu sabun yapanları mı görecek merak konusu / Anladılar onlar bu konuyu. Kiminle uğraşıyorlar onlar. Derin tedbirlerimiz mevcut. Sokarım sizin merkezlerine . Patlamayı görürsünüz o zaman.

İçeri girip "kadın kollarında çalışmak için gelmiştim" diyorum. Danışmadaki görevli, kadınların toplantıda olduğunu söylüyor. Bir süre sonra toplantı bitiyor. Önce şen kahkahalar, parfüm kokusu ve kadınlar çıkıyor. Milletvekili aday adayı olan kadınla tanışma toplantısı yapılmış. Bir kısmı türbanlı, diğerleri açık. Ancak hepsi de şık ve bakımlı.
'AK Kadın Panosu'nu düzenleyen türbanlı genç kadına yaklaşıyorum. Bilgi almaya geldiğimi söyleyince, işini bırakıp ilgileniyor. Genç kadın, Bağcılar İlçe Ar-Ge (araştırma-geliştirme) bölüm başkanı Çiğdem Şimşek, 'parti için neler yapabileceğimi' sorunca, işe mahallemden başlayabileceğimi ve ev toplantıları düzenleyebileceğimi, sandık görevi alabileceğimi söylüyor. Bir kâğıda adını soyadını ve cep telefonunu yazıp, veriyor. "Mutlaka bekliyoruz" diyor.


CHP: Biz sizi ararız / Kim bunlar lan . sülükler mi? Uyan Kızım uyan . Atatürkçülük göt kurtarmıyor. Ama fantazileriniz bu yöndeyse önden de yaparız biz , Salatalıkları da deniz baykala gönderelim anladı o o konuyu /


AKP'den çıkıp sola dönünce biraz ileride CHP var. Dar merdivenli bir binanın ikinci katında. 'Merhaba' deyip, kadın kollarıyla ilgili bilgi almaya geldiğimi söylüyorum. Beni karşılayan kadın acelesi olduğu için çıkarken beni Eğitim Sekreteri Naim Kılıç'ın odasına götürüyor. Kılıç, öncelikle samiyetimden ve yürekliliğimden dolayı beni tebrik ediyor. İçim biraz burkuluyor ama sonuçta gazetecilik de kamu görevi! Söze CHP'yi anlatarak başlıyor. "Atatürk'ün kurduğunu biliyorsun değil mi" diyor / Bak seeeennn onun fantazileri de mi var / . Kısa bir CHP brifingini dinledikten sonra niyetimi tekrarlıyorum, "Kadın kollarında çalışmak istiyorum..."
Kadın kollarından kimse yok partide. Bu yüzden bilgileri Kılıç'tan almaya çalışıyorum. "Kaç kişiler diyorum." "Varlar" diyor. Seçimler için çalışmak istediğimi ve nereden başlayabileceğimi sorunca, "Çalışmalar 18 Mayıs'tan sonra başlayacak" diyor / Yok Güzelim yok sizden bişey çıkmaz . Kapalı spor salonunda çıplak erkekler varmış gelin siz oraya nasıl topluyorum bak milyonları /. Kadın kollarının ne tür işler yaptığı şeklindeki soruma da, geçen günlerde kahvaltı düzenlediklerini / ne yemişler acaba /, anneler gününde de karanfil dağıtıldığını anlatarak cevap veriyor . Peki seçim... Mahalleler... CHP Bağcılar Kadın Kolları'nda çalışmaya gelen bir gönüllü olarak ne yapacağımı bilmiyorum. Sanırım onlar da bilmiyor.
Telefonunuzu bırakın ararız diyorlar. Sekreterin yanına gidiyorum.
"Yoğunum biraz bekler misiniz" diyor. "Peki sonra mı geleyim" diyorum. Ses çıkarmıyor. O telefonun tuşlarına dokunurken ben CHP'den çıkıyorum.


'Biz bulduk, AKP kaptı'
Üçüncü durağım DSP. Kapıyı yaşlı bir kadın açıyor. İçeride ayrıca türbanlı bir kadın var. Masadaki iki kişiyse haber izliyor. "Merhaba, ben bilgi almaya geldim" deyince, kadının yüzünde gülümseme beliriyor. "Tabii kızım buyur" diyor. Küçük bir odaya alıyor beni. "Kadın kollarıyla ilgili..." sözü ağzımdan çıkınca onun senini tonu giderek düşüyor, "Kadın kolları mı...?"
Söylendiği kadarıyla kadın kollarında bir görevli var ve o da bugün partide değil / Tam makale bi yaa Ulan komedi filmi çekeceklere bir tavsiye de benden, bu solcularla birkaç muhabbet patlatın alın size sermaye /. İlçe Başkanı Adnan Uygur geliyor. "AKP ev ev geziyormuş, bir şeyler yapmak istiyorum" deyince, "Aslında o Rahşan hanımın fikriydi. AKP bizden aldı ve başarılı oldu" yanıtını alıyorum / Çok ta parlak bir fikir. Götünüz yemiyormuş ama. yanlış anlamayı ana bu fikirler sizin parti anlayışınız kıt. beyniniz kıt , sikiniz kıt. Mallık çok. Doğruyu görmüşünüzdür siz /Tebrikler çıktı / ve partide bana göre bir iş olmadığını da anlayarak, ayrılıyorum.


'Beklemeyin boşuna...'
Bağcılar'da DYP, Anavatan ve MHP büyük bir işhanının içinde. DYP ve MHP'ye giriş ortak kapıdan. DYP ikinci katta. Kapısını çalıyorum. Açan olmuyor. Kapı arasına sıkıştırılmış bir davetiye içeride kimse olmadığını gösteriyor. Handan biri, "Kimse yok. Beklemeyin boşuna" diyor. Ayrılıyorum.
Anavatan'a giriş hanın başka bir kapısından. Yeşil parti bayrağı ve Erkan Mumcu fotoğraflarının asılı olduğu kapıya varıyorum. Açan yok. Karşıdaki dükkândan biri çıkıyor ve "Sekreter köyüne gitmiş galiba. Birkaç gündür kapalı" diyor. "Seçim dönemi parti kapalı mı olur" diyorum, "Valla dün de biri geldi. Kimse olmayınca 'Oo böyle seçim mi kazanılır' diye söylenip gitti" cevabını alıyorum.
MHP'ye yöneliyorum. Birkaç adam masa başında toplanmış. Görevli olan beni baştan aşağı süzüyor. "Kadın kollarından kimse var mı" diyorum. Beklediğim yanıt gecikmiyor, "Yok." Kadınların ne tür çalışma yaptıklarını görevli tam bilmiyor. Sonunda da "Onlar feshedildi, yenisi kurulacak" diyor.

Türkiye Irak'ta Şii bölgesine iniyor 21 Mayıs 2007

21 Mayıs 2007
Uğur ERGAN
Türkiye, Saddam Hüseyin döneminde kapattığı Musul Başkonsolosluğu'nu yeniden faaliyete geçirdikten sonra şimdi de Irak'ın güneyindeki Basra'da başkonsolosluk açmak için girişimde bulundu.
Hürriyet.com.tr'nin edindiği bilgiye göre Türkiye, Şii nüfusun hakim olduğu Basra'da bir başkonsolosluk açma isteğini bir süre önce Irak Devleti'ne bildirdi. Ankara, önümüzdeki kısa dönemde başkonsolosluğun açılması için Irak yönetiminden yanıt bekliyor. Basra'da başkonsolosluğun açılması durumunda Türkiye'nin Irak'taki temsilcilik sayısı üçe yükselmiş olacak.

ÖZEL TEMSİLCİ BAĞDAT YOLCUSU
Türkiye'nin Irak özel temsilcisi Oğuz Çelikkol ve yardımcısı Murat Özçelik'in de bu hafta içinde Bağdat'a giderek, Irak yönetimiyle temaslarda bulunmaları bekleniyor.
Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Irak Başbakanı Nuri El Maliki ve diğer yöneticilerle biraraya gelmeleri planlanan Türk heyeti, Kerkük ve son dönemde Kuzey Irak'a da sıçrayan terör olayları konusunda görüşmelerde bulunacaklar.
Çelikol ve Özçelik'in, özellikle Kerkük'teki rerferandumun ertelenmemesi durumunda Irak'ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğini tehlikeye sokacak gelişmeler olabileceği yönünde Bağdat yönetimini uyarması bekleniyor. Ankara, Irak'ın bölünme sürecine girmesi halinde komşu ülkelerin buna müdahale edeceği uyarısını daha önce de dile getirmişti.

/* iş bekliyoruz iş /*

Lan böyle manyak yorum görmedim diyorlar :)
Manyak oluyorum diyen de var...

Maliye sürekli zarar bildiren şirketleri yakın takibe aldı

Maliye sürekli zarar bildiren şirketleri yakın takibe aldı


ANKA

Maliye Bakanlığı, sürekli zarar bildiren şirketleri yakın takibe aldı. Gelir ve kurumlar vergisi beyanlarında arka arkaya zarar bildiren şirketleri ve son 2 yıl içinde sürekli devreden KDV beyanında bulunan firmaları “kapsamlı” vergi denetimine tabi tutulmaya başlandı.

Maliye Bakanlığı, vergi gelirlerini yükseltmek için vergide kaçağın en yoğun olduğu sektörlere yönelik incelemeleri artırdı. Vergi dairesi başkanlıklarının bulunduğu illerde riskli görülen sektörler normal vergi denetimi dışında ikinci bir denetimden geçiyor. Maliye yetkilileri, merkezi denetim elemanları ve Vergi Dairesi Başkanlıkları kapsamında görevli denetmenlerce gerçekleştirilen bu incelemelerin hasılat tespitine dönük olduğunu dikkat çekiyorlar. Yetkililer, kapsamı genişletilen vergi incelemesinde sektör ayırımı yapılmayacağını belirterek, 2007 yılı vergi gelirlerinin de artacağına işaret ediyorlar.

TEMİZLİK ŞİRKETLERİ İNCELENİYOR

Başta kamu kurumlarına hizmet veren taşeron temizlik şirketleri olmak üzere bu sektörde hizmet veren firmalar ve buralardan mal-hizmet alımı yapan mükellefler de denetleniyor. Bu kapsamda yapılan incelemelerde, medyada çıkan haberler de ihbar kabul ediliyor.

Maliye yetkilileri, Ankara’da özellikle avukatlar, inşaat müteahhitleri ve temizlik şirketlerinde, İstanbul’da da, gayrimenkul, eğitim, müşavirlik hizmetleri alanlarında yoğun bir şekilde çalışıldığına dikkat çekiyorlar.(ANKA)

/Bakın pek konuşmak istiyorum , ama oynarsınız yerinizden , kıpraşalım artık , chplilerin vibratör fantazisi var biliniyor asma , akılları fikirleri hep orada olmuyor. Ben onlara bir yarak hazırlıyorum. Alsınlar pozisyonlarını /

Götveren ibnelerr ,sikilecek götünüz , ben duyuyorum onu anlaşılacak bu uzun zamanda .

"İsrail'i yok etmeyi düşünmüyoruz!" / malaklar /

İran Düzenin Yararını Teşhis Konseyi Başkanı ve eski cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani, "Siyonist rejimi tanımayacaklarını / Sen tanısan da tanımasan da var. Sizden bile şüpheleniyoruz :) /, ancak İsrail'i yok etmeyi de düşünmediklerini" / Bencede yok etmemek gerek klozet kapaklarının ismi olsun her yerde yaşar o / söyledi .


Resmi haber ajansı İRNA'nın bildirdiğine göre, Rafsancani El Arabiye televizyonuna verdiği demeçte, "Devrimden sonra ortaya çıkan İsrail'i haritadan silme düşüncesinin hala geçerli olup olmadığına" ilişkin soru üzerine, "İsrail sahte ve gayri meşru bir rejimdir. Çünkü Filistin topraklarını gasp etmiş ve insanları kendi topraklarından kovmuştur" dedi.
ABD'nin İsrail'e "koşulsuz" destek verdiğini belirten Rafsancani / dürtelemiyorsunuz hiç oraları şüpheleniyoruz sizlerden amerika sizlerden galiba /, Washington yönetiminin bölgede İsrail'i tehdit eden bütün faktörlerle karşı karşıya gelmekten çekinmediğine dikkati çekti. / konuşurken hiç çekişmiyorsunuz , amerikada ne zaman görcez sizi /
"Şu anda İsrail'i yok etmeyi düşünmüyoruz" diyen Rafsancani, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu, Filistinlileri ilgilendiren bir konu. / sıyrılma politikası sezinliyorum / Bu konudaki kararı onlar verecek. Ama biz önceden de söylediğimiz gibi Filistin cihadını destekliyoruz. / hiç gerçekçi durmuyor /Bazıları İsrail'i yenilmez bir güç olarak nitelendiriyorlar / Hassiktirsinler ordan. bir sallandırırsam onları / . Bu yanlış bir düşünce. Lübnanlılar iki kez İsrail'i yenilgiye uğrattı."

/Bu arada yahudi lobisi , imarethane yapımı için politika güdüyormuş. Akıl hastaları çok tabi. gelecekte var o yatırımlar. Sen kafanı kaşımaya devam et. Deli millet /

Haber10

Eski DEP'liler: "Kandil'de mi siyaset yapalım?"

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Ok'un, eski DEP’lilerin adli sicil kayıtlarında mahkumiyetlerinin bulunduğunu gerekçesi ile üyelik ve parti yöneticiliklerinin düşürülmesini istemesi, eski DEP’lilerin aday olma isteğini etkilemedi... /ananızın amına yollayın üyelik başvurularınızı /


Eski DEP milletvekilleri, haklarında kesinleşmiş bir yargı kararı olmadığını, yargı sürecinin sürdüğünü belirterek, adli sicil kayıtlarının bu anlamda dikkate alınamayacağını savunuyor.
/ bana bak kadın , orangotan mısın nesin yaşatıldığına dua etmeni istiyoruz , kaşıyosun da kaşıyosun. amcık ağızlılar. ananızın amına yakışırsınız. Doğum yerin ne senin . ecdadın kim senin , götün yemiyor mu bu sorulara. Avrupalı meslektaşlarına git önce. Hepiniz orda ağır mı kalıyorsunuz. Bizim için No Problem. her yerde kaşırız sizleri /
Yargıtay Başsavcısı Nuri Ok’un, DTP Genel Başkanlığı’na bir ihtar göndererek, 4 eski DEP’linin yanı sıra parti üyesi 116 kişinin üyeliklerinin düşürülmesini istemesinin yankıları sürerken, gözler eski DEP’lilerin seçimlere bağımsız aday olarak girip girmeyeceklerine çevrildi.

YARGI SÜRECİ DEVAM EDİYOR

İhtar nedeniyle bağımsız adaylıkların etkilenip etkilenmeyeceği yönündeki soruları yanıtlayan Orhan Doğan, “Bu kararın yasal ve hukuksal hiçbir dayanağı yok” dedi. Doğan, haklarında verilen ilk mahkumiyet kararının AİHM ve daha sonra da Yargıtay 9.Ceza Dairesi tarafından bozularak yerel mahkemeye geri gönderildiğini belirtti. Doğan, yeniden yargılama sonunda verilen 7 yıl 6 ay cezanın ise henüz Yargıtay’a gitmediği için kesinleşmediğine dikkat çekerek, “Her iki halde de ortada kesinleşmemiş bir hüküm olmadığı için bizim adaylığımıza bir engel yok” dedi. Orhan Doğan, “Varsayalım ki hakkımızda kesinleşmiş bir hüküm var, yeni TCK’ya göre kamusal haklardan yoksunluk ceza müddeti kadardır. Dolayısıyla 2 Mart 1994’te gözaltına alınıp tutuklandığımız dikkate alındığında 10 Eylül 2001 tarihi itibariyle zaten bizim tüm haklarımızın bize geri dönmesi gerekiyor” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

KANDİL’DE Mİ SİYASET YAPALIM?
/ananuzla birlikte yapın /
“Bu 2 Mart 1994 darbesinin postmodern tekrarıdır. Yargıtay’ın Yüksek Seçim Kurulu’nu andıçlamasıdır. Başkent’te siyaset yapma zemini bulamayan siyasi aktörlere, 'gidin Kandil’de siyaset yapın' demektir. Yani ben bu siyasi haklarımın yoksunluğundan dolayı gidip Kandil’de mi siyaset yapayım? Bu Türkiye’de hukukun ne kadar çok siyasallaştığını, halen Kürt sorununun çözümü konusunda patinaj yaptığımızı gösteren, çok açık, darbe sürecinin bir dışa vurumudur. 27 Nisan’da başlayan sürecin bir başka ayağının dışa vurumudur.
Son kararı YSK verecektir, YSK kararına karşı da AİHM’e başvuru hakkımız vardır, hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz.”
AİHM’E GÖTÜRECEĞİZ
/ananızın amına götürün / görün ebenizinkkini /
Eski DEP milletvekilleri Hatip Dicle ile Selim Sadak’ın konuya ilişkin görüşleri şöyle:
Hatip Dicle: “Başsavcının hukuki bir karar verdiği kanaatinde değiliz / ne kannaati o kafasına göre takılıyo /. Cezası bittikten sonra bir mahkumun memnu haklarının iade edilmesi gerekiyor. Bir de biz devletten 5 yıl alacaklıyız /oldu /. Bu ihtar hukuki değil siyasi bir ihtardır ve darbe sürecinin bir sonucudur . Biz gerekirse sorunu AİHM’ne kadar götüreceğiz.” /Gerekiyor /


Selim Sadak:“Bizim siyaset yapmamızda /senin hayatın yalan / bir hukuki engel yoktur / yapacağını yapıyon orospu çocuğu. bir de kimin hukukundan mdet umuyon / . Cezamız kesinleşmemiş ve mahkememiz sürüyor / dikkat et keserler başını /. Biz sanık durumdayız mahkum değiliz /avrupalıya mahkum diyorlar senin için /. Aday olmaya devam edeceğiz / hayatınız yalan /. Adaylık başvurusunda bulunacağız / Aranıyorsunuz tabiki /. Sabıkamız yok ve halen yargılanıyoruz / sivil ve asker kayıplarımız çok dikkatedin /. Başvurumuz sonucunda YSK karar versin. Bu ihtarname demokratik alanı kapatmaya yönelik bir girişimdir / Burada faşizm var, çok korkarmısın? Amcık Faşizmi de avrupaya öğrettik /. Bir kesim bu alanı tıkamaya çalışıyor. / tıkarım götüne bu konuyu / Legal siyasetin önü kesilmeye çalışıyor /yiğitlik öğretin/. Zorda olsa çileli de olsa legal demokratik alanı kullanmaya devam edeceğiz / dikkat et fıttırırsın , amcık kokuyon zaten /. Barış ve demokrasi için mücadelemizi sürdüreceğiz / Hassiktir oydan /.”

ABD'nin gözüyle gelecekte Ortadoğu / gözlerine vereyim


FLAŞ! Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisi (AFJ) ABD'nin Irak'ın işgaliyle başlayan süreçte, gelecekte şekillendirmeyi düşündüğü Ortadoğu'nun haritasını yayınladı. Bu haritaya göre Türkiye'nin de sınırları değişiyor...
/ küfretmeyeceğim ama ..kodumun cocukları kendi kafalarını şekillendirsinler önce , onlar kim ola buralarda toprakları değiştire, sikerim onların isailini ondan sonra kaşınırlar bol bol /

Derginin yayınladığı haritalara göre savaş bittiğinde Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu'sunun bir bölümünü de kapsayacak şekild Kürdistan devleti kuruluyor. İşte AFJ'ye göre savaştan önce ve sonra Ortadoğu:
/bir hürriyet habri onlara yakışırdı zaten. Bana bakın domuzlar siz pek bilmezsiniz ama kim daha önce kaç yıl kimleri yönetmiş de oturduğunuz yerden toprakları üleştiriyorsuz. kafanıza patlar o amcıklıklarınız, bu haritaları cıkartıp cıkartıp sunanlar tutmaz o aşı. sikerim ecdadınızı /
Bu arada yanlış silah tarafından vurulduk diyen komedi. Doğru silahlar da hazırda beklerler isteyen görür kaşınır , /



















hürriyet

Related Posts with Thumbnails

Bu yazıya Not Ver !


Get your own Chat Box! Go Large!

Nickinizi Değiştirmek için Kendi Nickinize Tıklayın !!!

Film izle komedi komik